CİNSEL İSTİSMAR VE ÇOCUKLARDA MAHREMİYET EĞİTİMİ

Toplumumuzun sinir uçlarını oluşturan en önemli konulardan bir tanesi de; çocuklara yönelik cinsel taciz ve istismar vakaları. Ülkemizde dönem dönem yaşanan cinsel istismar ve taciz olayları medyada, özellikle sosyal medyada ciddi tepkilere, öfkelere ve söylemlere neden oluyor. Bu tür olaylara tepki göstermek, üstelik en üst sınırdan tepki göstermek tabii ki çok önemli. Fakat problemin çözümü […]

Yayınlama: 09.07.2021
A+
A-

Toplumumuzun sinir uçlarını oluşturan en önemli konulardan bir tanesi de; çocuklara yönelik cinsel taciz ve istismar vakaları. Ülkemizde dönem dönem yaşanan cinsel istismar ve taciz olayları medyada, özellikle sosyal medyada ciddi tepkilere, öfkelere ve söylemlere neden oluyor. Bu tür olaylara tepki göstermek, üstelik en üst sınırdan tepki göstermek tabii ki çok önemli. Fakat problemin çözümü noktasında, başta devlet olmak üzere, toplumdaki tüm bireylerin yani bizlerin üzerine düşen ciddi sorumluluklar var. Çünkü konu, toplumsal bir konu. Yenilerinin yaşanmamasını istiyorsak bazı tedbirleri elbirliğiyle almamız gerekiyor ve uygulamada hassasiyetimizi artırmamız gerekiyor.

Bu tür vakaları sosyolojik olarak incelediğimizde, çocukları cinsel taciz ve istismara uğratan kişilerin büyük çoğunluğu, çocuğa ve ailesine yakın kişilerden ve sosyal bir çevreden geldiğini tespit ediyoruz. Tabii ki bu tür vakalar yaşandığında yoğun olarak alınan tepkiler şu şekilde oluyor: “Bir insan evladına bunu nasıl yapabilir? Ya da akrabasına, öğrencisine, komşusuna nasıl yapabilir? Nasıl böyle bir gözle bakabilir aklım almıyor?” Aslında genel olarak baktığımızda haklı tepkiler. Fakat teknik olarak incelediğimizde çocuğa yönelik bu tür davranışların yapılabilmesi için kişilere güven duyulması ve alan açılması gerekiyor. Ve aileler doğal olarak en çok yakın çevrelerine güvenip onlara çocukları ile baş başa kalacak ortamları oluşturuyorlar. Tanıdıkları kişiler ile vakit geçirmelerine, bir arada olmalarına izin verdikleri için böyle olasılıklar ortaya çıkıyor. Zaten aksi takdirde kimse tanımadığı kişiyle kendisi de dahil çocuğunu aynı ortamda bulundurmaz Ona emanet etmez. Bu sebeple yakın çevremizi sürekli kontrol etmemiz gerekiyor. “Bu kişiden gelmez bu kişi yapmaz. Dayısı, kuzeni, abisi, komşusu, arkadaşı” şeklindeki ön kabuller ne yazık ki felakete giden yolda kapıyı aralamış oluyor.

İkincisi çocuklarımıza mahremiyet eğitimi ve sosyal sınırları öğretmemiz gerekiyor. Bu konuda okullarda psikolojik danışman ve rehber öğretmenlerden destek alınması gerekiyor. Bizler de bu konuda gerekli araştırmaları yaptıktan sonra çocuğumuzun yaşına ve gelişimine uygun olarak mahremiyeti ve sosyal sınırları öğretmemiz gerekiyor. Çocuğumuza iyi dokunuşun ve kötü dokunuşun ne olduğunu öğretmemiz gerekiyor. Bunu yaparken çocuğumuzu dışarıda güvende hissetmesine, rahat hareket etmesine engel olmayacak şekilde, tedirgin etmeden, korkutmadan ama dikkatli de olması gerektiğini de uygun bir dille anlatmamız gerekiyor. Bu sebeple uzmanlardan yardım almak çok önemli.

Üçüncüsü çocuklarımızı sosyal medya ve internet zorbalığından, istismarından korumamız gerekiyor. Ne yazık ki başta Youtube gibi sosyal medya içerik üreticisi platformlarda, çocuklara yönelik cinsel istismarın çizgi film ve hikâye şeklinde yayınlanmasına, animasyon şeklinde sunulmasına şahit oldum. Ve bunu gayet normal bir şeymiş gibi profesyonelce interaktif destek alınarak bilgisayar programcılarına, tasarımcılarına profesyonelce hazırlatıldığı bir gerçek. Her ne kadar şikâyet edilse de yeni içerikler üretilerek farklı kanal ve hesaplarla paylaşıma devam edilmekte. Bu nedenle çocuklarımızın internet de geçirdiği süreye, içeriğe ve kullanılan dile mümkün olduğu kadar hâkim olmamız gerekiyor.

Çocukların laptop, tablet ve cep telefonu gibi rahatlıkla ellerinde taşıyabildikleri, odalarına götürebildikleri, dışarıya götürebildikleri araçları değil de, interneti evde masaüstü bilgisayar tarzı bilgisayarlarda kullanmaları gerekiyor. Ve bu bilgisayarın kurulumu çocukların odalarına değil de evde herkesin kullandığı sosyal ortak alanlar kurulması gerekiyor. Aksi takdirde çocukların kontrolü ve takibi zorlaşıyor.

Yine aynı şekilde sosyal medyada tanıştığı kişiler de önem arz ediyor. Çocukların kendilerinden yaşça büyük kişileri tanıması, konuşması oyun oynaması bir müddet sonra çocukların kontrollerinin evimizin dışına çıkmasına neden oluyor. Artık bu çağda çocuklarımızı dışarıda sokaklarda değil de evimizde yani yanı başımızdaki odalarında cep telefonu ve internetin başındayken kaybediyoruz, kaybedebiliyoruz. Bu noktada en büyük tedbiri almak yine aileye düşüyor. Daha sonra bu platformların kontrolü, denetimi devletimize, emniyet birimlerimize düşüyor. Ailelerin bilinçlendirilmesi çocukların eğitilmesi Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ve Millî Eğitim Bakanlığı’na düşüyor.

Fakat yazımızın başında da belirttiğim üzere, bu ülkeyi oluşturan bireyler bizleriz. Aslında devlet biziz. Hepimizin taşın altına elini koyarak tüm çocuklarımızı kendi evladımız olarak kabul edecek bilinçte ve sorumlulukla hareket etmemiz gerekiyor. Tekrardan komşuluk ilişkilerimizi, mahalle kültürümüzü kazanmamız, bizi biz yapan milli ve manevi dini değerlerimize sahip çıkarak büyüklerimizin tavsiyelerini uyarılarını dikkate alarak kenetlenmemiz gerekiyor.

Bir çocuğun sesi olmak zorunda kalmayacağınız günler dileğiyle. Esenlikler diliyorum.

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.