İNSANOĞLU PEK ZALİMSİN!

Dünyanın, hatta yavaş yavaş evrenin gidişatında bir numaralı söz sahibisin. Nedense bu söz sahipliği kurulu düzeni, intizamı, fıtratı bozma, katletme yönündedir. Aynı zamanda, en şerefli mahluk olma yerine, en alçak seviyeyi seçtiği zaman daha bir tehlikeli ve acımasız oluyor. Buna kibir, sadistlik,bencillik ve hırs da eklendiği zaman yapamayacakları canilik yoktur. Yaratanın karşısında çapını hesaba katmadan […]

Yayınlama: 15.08.2021
A+
A-

Dünyanın, hatta yavaş yavaş evrenin gidişatında bir numaralı söz sahibisin.

Nedense bu söz sahipliği kurulu düzeni, intizamı, fıtratı bozma, katletme yönündedir.

Aynı zamanda, en şerefli mahluk olma yerine, en alçak seviyeyi seçtiği zaman daha bir tehlikeli ve acımasız oluyor. Buna kibir, sadistlik,bencillik ve hırs da eklendiği zaman yapamayacakları canilik yoktur.

Yaratanın karşısında çapını hesaba katmadan sık sık kafa tutar, kendini ilah yerine koyar.Hele bir de ahiret inancını, ölümü gözardı etmişse tehlikenin boyutu çok daha vahim olur.

Bu kainatın, bu düzenin sahibi olan yüce Mevlamız kusursuz yarattığı her şeyi insanoğlunun hizmetine sunmuştur. Bize gönderdiği Kitabında da koyduğu kuralları hatırlatmış, yarattığı sisteme uymamızı, dengeyi, doğallığı yani fıtratı bozmaktan sakınmamızı; aksi taktirde sonuçlarının ağır olacağını, bildirmiş, ikaz etmiştir.

” Allah’ın yarattıklarında bir kusur göremezsiniz. Bakın bakalım bir kusur görebilecek misiniz?” Manifestosu ile ayetlerini ilan etmektedir.

Devamında” Sakın ha düzeni, intizamı bozmayın!” uyarıları geliyor.

Bu uyarılara uymayıp aşırılıkta, azgınlıkta, sapkınlıkta sınır tanımayan insanoğlunun sorumluluğu ve etkisi hatırlatılarak ayetlerde” başınıza gelenler kendi ellerinizle yaptıklarınızın bir sonucudur” ilahi uyarısı yapılmaktadır.

Tüm bu ilahi uyarı ve ikazlara rağmen inatçı, burnunun dikine giden, doyumsuz, gözü dönmüş bir mahlukat var dünya arenasında.

Hak- hukuk tanımayan, özgürlüğün sınırlarını alabildiğince geniş tutan, başta kendi cinsleri olmak üzere tüm mahlukata zulmeden bir türden bahsediyoruz.

Günümüzde acı olaylarla yüz yüze geliyoruz, yaşıyoruz maalesef. Bir taraftan ormanlarımız çayır cayır yanıyor, bir yandan yağış ve azgın seller yakıp yıkıyor, kimi zaman aşırı sıcaklıktan ürünler kavruluyor, üretim olmuyor; rüzgar, fırtına, kar, çığ gibi doğal afetler sonucunda can ve mal kayıpları yaşıyoruz.

Bu afetler karşısında can kayıplarının yüksek olması yüreklerimizi dağlıyor maalesef.

Pekala, bu kainatın sahibinin buyurduğu gibi, bu felaketlerin sebebi biz değil miyiz?

Ormanları çoğu zaman katlederek, ev, işyeri, okul,turistik tesis gibi yapıları ormanın içine kim soktu? Bu kadar yapılaşmayı kim yaptı kim izin verdi?

Dere yataklarına evleri, iş yerlerini kim yaptı? Küçük bir gecekondu iken, ilave direklerle çok  katlı yapılara kim çıkardı? Sel sularının doğal akması gereken mecraları kim daralttı? Ağaçları kesip erozyona kim sebep oldu?

En önemlisi: Bu katliama, bu caniliğe bu ihanete kim göz yumdu, kim izin verdi, kimden destek aldılar?

Hala kurulu bir mafya sistemi etkinliğini gösterirken, insanları sustururken, ormanı katledip, dere yataklarını doldururken; gösterdikleri bu cesaret, yaptıkları bu cinayetlerin gücünü nereden buluyorlar, hala bunlara kim destek veriyor, cesaret sağlıyor? Anlamak imkansız, insanın aklı duruyor, kahroluyoruz .

Böyle devam ederse,  insan oğlunun bu bilince erişmesi pek mümkün görülmüyor. Peki, çare ne?

Çare, Öncelikle  bu kainatın bir sahibi olduğu, insanoğlunun emanetçi olduğu, yanlışların  muhakkak öbür âlemde sorulacağı bilinci hakim olmalıdır. İkinci olarak, bu dünyada ağır yaptırımlar ve cezalar uygulanmalıdır.

Elbette ki,  bu bilinç içerisinde olan saygıdeğer ve hürmete layık insanlar vardır. Bu kesimin, kurallara uyması yetmiyor. Aynı zamanda uyarı, bilgilendirme, eğitim gibi konularda aktif rol ve sorumluluk almaları gerekir.

Toplumsal bilinç şarttır. Aksi taktirde hep birlikte yanacağız, hep birlikte mahvolacağız.

Yeter artık, ihanete bir son verin!

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.