Türkiye’de ” cambaza bak cambaza” sirk oyununun mükemmel bir şekilde oynandığını görüyoruz. Toplum sindirilmiş, korkutulmuş, bıktırılmış, bastırılmış bir vaziyettedir. Cambaza bak figüranlarının zırvalalayıp, hedef sapıttığı gibi; Türkiye’de bir hükümet, bir Erdoğan baskısı yok; tam tersine alçakça, seviyesizce, nefret dolu sözlerle şahsına, eşine ve ailesine karşı yapılan iğrenç saldırılar vardır. Baskı olsa, bu küfürleri, hakaretleri yapma […]
Türkiye’de ” cambaza bak cambaza” sirk oyununun mükemmel bir şekilde oynandığını görüyoruz.
Toplum sindirilmiş, korkutulmuş, bıktırılmış, bastırılmış bir vaziyettedir.
Cambaza bak figüranlarının zırvalalayıp, hedef sapıttığı gibi; Türkiye’de bir hükümet, bir Erdoğan baskısı yok; tam tersine alçakça, seviyesizce, nefret dolu sözlerle şahsına, eşine ve ailesine karşı yapılan iğrenç saldırılar vardır.
Baskı olsa, bu küfürleri, hakaretleri yapma imkanı verilir mi?
İstediğiniz her sözü söyleme, yorum yapma hakkınız var; yeter ki mahrem alanlara, şahsiyete, onura saldırmayın!
Bu durumda bile, sayın Cumhurbaşkanı zora, polis gücüne, şiddete başvurmuyor; demokratik bir ülkede olması gereken hukuka havale ediyor.
Bu toplum asıl çeteler, suç örgütleri, mafya bozuntuları, şer odakları tarafından korkutuluyor, sindiriliyor, hakları gasp ediliyor.
Vatandaşın elinden ya malları, ya mülkleri, evleri, arabaları bir şekilde alınıyor.
İstediklerini öldürüyor, yaralıyor, dövüyor, işkence ediyorlar.
Suçu gönüllü birileri üstleniyor, asıl caniyi, haini koruyup kolluyorlar.
Böyle bir çağda, hala kabadayı birinin etrafındaki besleme sürülürle dolaşmaları, rahat hareket etmeleri, bir işaretle saldırıp, darp yapmalarını hazmetmek, şiddetlerine tahammül etmek çok zor bir durumdur.
İnsanı kahreden durum; bu gücü, bu cesareti nereden aldıkları, etkili bir cezaya çarptırılmadan halkın arasına yeniden salıverilmeleridir.
Bu konuda, birinci derecede sorumlu hükümettir; çünkü caydırıcı, etkin kanunlar çıkarmamıştır. Ya da muallak yasaları delme imkanı verilmiş olmasıdır.
İkinci sorumlu; kimi siyasiler ve bürokratlardır ki, bunlara yardımcı oluyorlar.
Üçüncü olarak, yetkisini kullanırken esnek davranan kimi kolluk güçleridir.
Kısmen haklı bulmakla beraber, cesaret gösteremeyen, sinen, hakkını arayamayan, örgütlenemeyen neme lazımcı halk da dördüncü sorumlu kesimdir.
“Bu gün bana yarın sana” gerçeğini göz ardı etmeden ,toplumun silkelenmesi gerekir.
Aksi taktirde, korkak şizofrenik hastaların etrafındaki beslemeleri ile terör estirmelerine daha çok şahit oluruz.
Zaman zaman şahit olunduğu üzere, bumerang gibi bu saldırı siyasilere, işadamlarına, gazetecilere de dönüyor, dönecektir de, tıpkı Cemal Enginyurt örneğinde olduğu gibi.
Bu toplum üç beş çakala boyun eğecek kadar basiretsiz ve onursuz değildir.
Yeter ki içten destek bulamasınlar, fonlanmasınlar, kollanmasınlar.
Toplumun geldiği durum; ciddi endişe verir boyuttadır.