Toplum, çapına göre, daha doğrusu sıfır çapına göre Allah’la savaşır duruma gelmiş haşa. Şeriatı duyar duymaz; ne manaya geldiğini bilmeden derhâl saldırıya geçer, öcü gibi görür, sakınır, şeytan çarpmış gibi kaçar. Dini yaşam dersiniz çağdışı, gericilik, bağnazlık, yobazlık der nefretini bildirir. Allah inancı dersiniz; En fazla doğa üstü bir güce inanırım der , onun dışında […]
Toplum, çapına göre, daha doğrusu sıfır çapına göre Allah’la savaşır duruma gelmiş haşa.
Şeriatı duyar duymaz; ne manaya geldiğini bilmeden derhâl saldırıya geçer, öcü gibi görür, sakınır, şeytan çarpmış gibi kaçar.
Dini yaşam dersiniz çağdışı, gericilik, bağnazlık, yobazlık der nefretini bildirir.
Allah inancı dersiniz; En fazla doğa üstü bir güce inanırım der , onun dışında bir yaratıcıyı kabul etmez.
Gençliğin din dışına itildiğine, ateist, deist, günah işleme özgürlüğü ve serbestliği ile yaşadığına ve farklı sapık talepleri olduğuna şahit oluyoruz.
Din dışı bir hayatı, sadece gençlerin istediğini zannederiz. Oysa yıllarca İslam’a karşı gelen, Allah’a ve dinine savaş açan her yaştan, her statüden, her meslekten sayısız insan var olmuş, varlığını da siyaset, politika, ekonomi, sanat, sinema, basın televizyon, sosyal medya gibi mecralarda hissettirmiş, söylemler geliştirmişlerdir.
Evet, gençlik milli manevi, din, Allah inancı konusunda evrilmiş; ama bu hususta yalnız değildirler, bir iki asırlık bir aşılamanın negatif başarısı söz konusudur.
Allah inancı ve dini; sıkışınca, zorda kalınca akıllara gelir olmuş, kimi ritüeller din adına yeterli kabul edilmiştir.
Kimi zaman devleti yöneten en üst kesimden, siyasetçiden, bilim adamından, yazardan, çizerden, sanatçısından çiftçisine, işçisine, öğrencisine kadar dışlanmış, nefret edilmiş bir Allah inancı ( daha doğrusu Allahsızlık inancı) ve dini ( dinsiz ) yaşamın varolduğu bir realitedir.
Yağmur yağmadı, kar yağmadı; kuraklık, kıtlık gibi afetlerle karşı karşıyayız ; kulaklar kabartılmış, dikkat kesilmiş; meteorolojiden iyi bir haber beklenir, uzmanların görüşleri dinlenir, ona göre bir beklenti içine girerler.
Oysa, bu kainatın yegane sahibine bakılmaz, dualar edilmez, yalvarıp yakarılmaz, af dilenmez.
Açıkça yüce Yaratıcı’ya savaş açan, azgın bir nesil var ortada, cürmüne, acziyetine, çapına bakmadan.
Pekâlâ, yüce Mevla, gökten suyu indirmezse, kim indirecek; suyu yerin dibine çekse kim tutabilecek şeklinde uyarılarını yüce kitabında bildirmektedir.
Biz inançlıyız, umitliyiz ve teslimiz yüce Mevla’ya. Kar da yağdırır, yağmur da. Çünkü, bize bizden yakın ve kullarını darda bırakmaz.
Tüm bu savaşçılar yanında, Allah’a teslim olan, gönülden bağlanan, kulluk edip zikir, dualar eden sayısız kullar vardır.
Bu iyiler hürmetine Allah rahmetini indirir ve ayrım olmadan herkes yararlanır bu dünyada. Yüce Yaratıcı, hesabın büyük çoğunu öbür âleme bırakır .
Bırakın Allah’a dikleşmeyi! Haddinizi ve çapınızı bilin. Tövbe edip el açın.
Çünkü her şey sadece O’ndan gelecektir. O dilemezse hiç bir şey olmayacaktır.