KADIN FESLEĞENMİŞ, YA ERKEK?

“Kadın ve aile” konulu bir söyleşiye bir şekilde dinleyici olarak katıldık.
  Konu başlığı bu şeklide olunca dinleyicilerin tamamına yakını kadınlardan oluşurken, genelde protokoldan oluşan az sayıda erkek dinleyici vardı.
  Yazarlık konusunda yükselen bir ivme yakalayan Hilal KAHRAMAN ,  konuşmacı olarak oldukça başarılı idi. Tecrübe, eserleri ve tanınır olmasının verdiği güçle kendisine özgüveni fazla, diksiyonu ve vurgusu yerinde ve etkileyiciydi .
 Öncelikle böyle bir organizasyona emeği geçenlere, sebep olanlara teşekkür ederiz.
 Konu kadın, dinleyicilerin çoğu da kadın olunca, elbette ki konuşmanın ana teması kadın, aile, kadın eş,  kadın çocuklar ekseninde odaklandı.
  Cesur, ikna edici, net ifadeli; örneklerle süslenen söyleşi oldukça başarılı idi. Konuşmacının kadın olması hemcinsleri tarafından dikkatlice dinlenmesine yol açtı.
 Bir kadının dinleyicilere tavsiyelerde bulunması, tembihler etmesi, yanlışlarını ve aile içerisinde gerek çocuklarına, gerekse eşine karşı yapmaları gerektiğini hatırlatması, yerinde , başarılı ve vurguluydu.
   Bunun yanında, konuşmacının sözleri arasındaki çelişkiler gözlerden kaçmadı.
 Bir yandan kadınlara; yukarıda  bahsettiğimiz ifadelerde bulunurken, zaman zamanda kışkırtıcı, erkeğe başkaldırıcı  önerilerde bulundu.
 “Çocukların yetiştirilme çağında cinsiyet ayrımı olmamalı” sözü insan doğasına, bilime, psikolojiye, sosyolojiye tamamen aykırıdır.
  Allahu Teala madem ki farklı cinste yaratmış, farklı güç, yetenek, his ve duygusallıklar vermiş; o halde erkek çocuğu ile kız çocuğu fıtratlarına uygun bir şekilde yetiştirilmelidir.
 Kız çocuğu annesini öykünür, rol model alır; erkek çocuğu babasını öykünür ve rol model alır.
Yetiştirme çağındaki yanlış uygulamalar rol karışıklığına, kişilik karmaşasına , şahsiyet kaymasına neden olur.
Onun için kimi gençlerde kişilik bozukluğu, silik, donuk, farklı cinsiyetlere eğilim olmaktadır.
 Kadınlar naiftir, narindir, fesleğendir, elini sürenin eline koku bırakır dedi ve konuşmayı noktaladı konuşmacı.
 Her şey zıddı ile kaimdir. Kadınların çiçekliği neye göre kıyaslanır? Erkek olmasa kokusunun, narinliginin bir anlam ifade etmesi mümkün değildir.
 Kadın fesleğense; erkek de ulu çınardır.Yuvanın  çatısıdır, paratoneridir.
 Tüm bunlara rağmen karakola gitmeyi, kocayı şikayet etmeyi, erkeğin cezalandırılması gerektiği şeklindeki izahatlar; kanunlardaki pozitif kadın ayrımcılığına sığınarak tekrar tekrar vurgulandı.
  “Saçının teline dokunan erkeği derhâl şikayet et”
 Ne olacak! Zaten kadının bu davranışı sonucunda o yuvanın
 dağılması başlamış, boşanma adımları atılmıştır.
İnsanoğlunun olduğu her yerde, yuvalarda sürekli mutlu, iyi geçinen tek düze bir hayat olması imkansızdır.
 Zaman zaman sevinç, kimi zaman hüzün, tartışma, eşya alamama, yanlış anlama ya da  yakın akrabalar sebebiyle tartışmalar ve kısa süreli küsmeler elbette olabilir. Önemli olan; bu hali fazla uzatmamaktır.
 Hiç olmasını istemediğimiz, tasvip etmediğimiz fiziki müdahaleli tartışmalar da olabilir . Eğer ki alışkanlık halinde ise, ayrılma vakti gelmiş, geçiyor bile !
 Ama, insan hali, bu kadar iyi davranışlar yanında, kendini tutamayıp fiziki temaslı bir kavga olmuş sa; sizin öneriniz derhal yuvayı dağıtmak, şikayetçi olmak ve erkeğin cezalandırılmasını sağlamaktır.
 Alışkanlık haline gelmeyip, irade dışı bir fiziki temas olmuş sa, aile için, çocuklar için, gelecek için, erkeğin pişmanlığı ve özrü dikkate alınarak; kadının toleranslı davranması, insanoğlunun hata yapabilmesi ilkesinden hareketle ‘ en uygun davranış olacaktır.
Bu arada fiziki şiddet kullanan kadınların olduğu da  unutulmamalıdır.
 Bu tür etkinliklerin devamı gelmeli.