Türkiye Cumhuriyeti 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kayseri’de kendi ismini taşıyan Abdullah Gül Üniversitesi (AGÜ) tarafından Cumhuriyet’in 100. Yılı Etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen ‘Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılında Sürdürülebilir Kalkınma Sürecinde Türkiye’ konulu panele katıldı. Panelde konuşan Gül, “Eğer sadece yaptıklarımızla kalırsak, gelecek yüzyılı değerlendiremeyiz” dedi.
AGÜ Konferans Salonu’nda düzenlenen panele Türkiye Cumhuriyeti 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, AGÜ Rektörü Prof. Dr. Cengiz Yılmaz, protokol üyeleri, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Bu zamana kadar yapılan işlerle kalınırsa gelecek yüzyılın değerlendirilemeyeceğini söyleyen Tütkiye Cumhuriyeti 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Tabi 100. Yıl, olağanüstü bir dönem. Bir asrın bittiğinden bahsediyoruz. Övüneceğimiz, gurur duyacağımız hedefler gerçekleştirildi, çok büyük başarılarımız da var bu 100 yıl içerisinde. Yapılan barajlar, yollar, köprüler bunların bazıları dünya klasmanında dikkat çeken, ön sıralarda olan büyük projeler. Özellikle son yıllarda yapılan büyük yollar, köprüler, tüneller, havaalanları bütün bunlar çok gurur duyacağımız ve Türkiye’nin bütün dünyada dikkat çektiği ve çok övündüğümüz başarılar, değişmeler. Bunları tabi bir yana koyup hakkını verdikten sonra şunu söylemek isterim; gerçek başarıyı nasıl ölçeriz? Bunu ölçmemiz lazım. Gerçek başarıyı mukayese ederek ölçeriz. Mukayeseli bir çalışma ortaya konulursa, bize benzeyen memleketler nereden nereye geldi? Onlar neler yaptı, biz neler yaptık? Bu bir mukayese ile ortaya konulursa. Son zamanlarda biraz şapkamızı önümüze koyup, ciddi ciddi düşünmemiz gerekiyor. Yoksa biraz önce dediğim gibi övüneceğimiz, gurur duyacağımız samimi olarak söylüyorum çok şey var. Eğer bunlarla kalırsak o zaman gelecek yüzyılı değerlendiremeyiz. Önce mukayeseli bir çalışma yapmamız gerekir. Acaba bu 100 yıl içerisinde neler yapsaydık da nereye gelebilirdik? Alternatifler neler olabilirdi? Bunları ciddi insanların düşünmesi ve çalışması gerekir” dedi.
Gül, diğer ülkelere göre Türkiye’nin performansının daha iyi olması gerektiğini söyleyerek, “Hüzün verici tabi, Cumhuriyetimizi hala gelişmiş bir demokrasi ile taçlandıramadık. Bunu hepimiz söylüyoruz. Demokrasi tabi ki var Türkiye’de ama söylediğim ileri ve gelişmiş bir demokrasi ve bununla neyi kastedildiği gayet iyi biliniyor. Hala orta gelirli bir ülkeyiz. Yani refah devletleri arasında ne yazık ki zikredilemiyoruz. Dünya bankasının, uluslararası kuruluşların analizlerini ve raporlarını aldığınızda ve baktığınızda Türkiye’nin yeri nere dediğinizde refah toplumlarının olduğu yerde görülemiyoruz hala. Uluslararası endeksten, ekonomiden eğitime, mutluluktan sağlığa bütün buralarda tabi değerlendirmeler yapıyorlar ve bu endekslerde mukayese edilen başka bütün ülkelerin başarılarını sıraladıklarında bizim performansımızın daha iyi olması gerektiğini hepimiz üzülerek görüyoruz. Evrensel standartlarda temel hak ve özgürlükleri esas alan, hukukun üstünlüğüne dayalı ileri bir demokrasi gerçekleştirmeliyiz. Şunu da unutmayalım ki sürdürülebilir bir kalkınmanın zemini de budur. Böyle bir zemin olmadan gerçek anlamda kalkınma da gerçekleşmez. Demokrasinin esasen bir mükemmelleşme süreci olduğunu düşünürsek geç de olsa kararlı bir siyasi irade ve vizyonla bütün bunlar gerçekleştirilebilir. Bu bağlamda Avrupa Birliği üyelik sürecinin bize yardımcı olabileceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.
“AB’nin önyargılı siyasi kararlarına takılıp kalmamak gerek”
Avrupa Birliği’nin (AB) siyasi kararlarına takılı kalınmaması gerektiğini söyleyen Gül, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Avrupa Birliği’nin önyargılı birçok siyasi kararlarına takılıp orada kalmamak gerekir. Onları gerekirse şöyle bir kenara koyup, ilgili bu fasılları biz kendi irademizle açıp, kendi irademizle kapatıp Türkiye standartlarını yükseltebiliriz. Bu aslında çok da onurlu olacak bir iştir. Bunun için siyasi iradenin çok kararlı olması gerekiyor. Unutmayalım ki bunları yaptığımızda Türkiye siyasi ve ekonomik olarak dirençli ve güçlü bir ülke olacaktır ve Türkiye’nin cazibesi de çok artacaktır. Zaten bunlara Ankara kriterleri dediğimizi de unutmamak gerekir. Dolayısıyla bunları hep yapabiliriz. Türkiye’nin içinde bulunduğu orta gelir tuzağından çıkıp refah toplumu olabilmesi için kaliteli ve istikrarlı bir büyümeyi sürdürülebilir bir şekilde sağlamak gerekiyor. Bunun için denenmiş ve neticeleri görülmüş rasyonel, bilimsel, ekonomik ve mali politikaları günlük siyasi konjüktörlerin üzerinde kararlılıkla uygulanması gerekmektedir. Anlamsız denemeler hem milleti yorar hem de Türkiye’ye sadece vakit kaybettirir. Büyük emeklerle hazırlanan 5 yıllık kalkınma planlarımızın çerçevesine, temel ilkelerine ve stratejilerine baktığımızda hepsinde bu rasyonel yol haritasını görürüz. Üzücü olan uygulamalarda bu planların, yani yasal olarak bağlayıcı da olan bu planların uygulamalarda rafa kaldırılması ve onlar sanki yokmuş gibi davranılmasıdır. Umarım 2019 yılında 15 yıllık bir perspektifle hazırlanan ve Türkiye’yi topyekun her alanda geliştirmek isteyen 11. 5 yıllık kalkınma planına uygun şekilde hükümet uygulamaları olur.”