Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, Ukrayna’yla imzalanan Ulusal Sürücü Belgelerinin karşılıklı tanınması ve değişimine ilişkin anlaşmanın onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun teklifi hakkında yaptığı konuşmasında, “Açıkça söylemek gerekir ki gerginlikten netice almayı umut etmek, hiçbir tarafa kazanç sağlamayacak, dahası iki büyük savaş riski yaşamış Avrupa kıtasında geçmişin karanlık anılarını yeniden akıllara getirecek sonuçlar doğurmaktadır” dedi.
Rusya ve Ukrayna arasında süren gerilime NATO’nun dâhil olmak istemesinin dikkatlerden kaçmadığını belirten Özdemir, “NATO’nun ittifak içerisindeki birlik duygusunun azalmaya başladığı ve ittifaka üye ülkelerin hassasiyet ve beklentilerinden daha ziyade Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgesel ve küresel politikalarıyla uyumlu hâle dönüşmesine yönelik yükselen itirazlar da yine hepimizin malumudur. Hatta bu şartlar altında bazı Avrupa ülkeleri NATO’nun beyin ölümünün dahi gerçekleştiğini ifade etmişlerdir” açıklamasında bulundu.
Yaşanan hadiseler karşısında Türkiye’nin diğer çevrelere nazaran çok daha dikkatli, itidalli ve tedbirli olma zorunluluğu olduğunu ifade eden Özdemir, “Zira Türkiye, bir gerginlik ve çatışmadan en çok etkilenme potansiyeline sahip ülkeler arasındadır. Yaşanan kriz, Karadeniz’den komşumuz olan 2 ülkeyi savaşa götürebilecek kadar sıkıntılı ve sorunludur. Bunun yanı sıra Ukrayna, tarihî ve kültürel bağlarımızın olduğu dost ve kardeş bir ülkedir. Aynı zamanda ilişkilerimizin en yüksek seviyede seyrettiği stratejik ortaklarımız arasında da ilk sıralarda yer almaktadır. Rusya ise son yıllarda karşılıklı iş birliği imkânlarını geliştirdiğimiz ve bundan da her iki tarafın menfaatine olacak sonuçlar doğan, aynı zamanda diğer pek çok alanda yeni ve daha büyük iş birliği olanaklarına sahip yüksek derecede değerli bir ülkedir” dedi.
TBMM Dışişleri Komisyonu Üyesi İsmail Özdemir, Tayvan’ın Çin’e karşı silahlanmasına destek olan ABD’nin benzer şekilde Hindistan’ın da silahlanmasına destek vermekte olduğunu ifade ederek sözlerine şu şekilde devam etti:
“Bu durum sadece Hindistan’a doğrudan ABD yapımı silah satışlarını kapsamamakta, örneğin, Hindistan’ın Rusya’dan da ihtiyaç duyduğu silah sistemlerini alması neredeyse teşvik edilmektedir. “CAATSA” olarak adlandırılan ve “Amerika Birleşik Devletleri’nin hasımlarla yaptırımlar yoluyla mücadelesi” anlamına gelen yasa tasarısı çerçevesinde, ülkemizin, Rusya’dan ihtiyaç duyduğu S-400 hava savunma sistemlerini almasını eleştiren ve yaptırımlara maruz bırakan Washington yönetimi aynı silah sistemlerini alan Hindistan’ı bu kapsamın dışında tutmuştur. ABD’nin ikiyüzlü politikasının bize göre açık bir tezahürü olan bu durum küresel koşulların ne derecede ciddi, sorumsuz ve kontrolsüz hareket ettiği gerçeğini açığa çıkarmaktadır.”
Doğu Avrupa, Karadeniz, Asya ve Pasifik bölgelerinde küresel güçler arasında giderek artış gösteren gerginliğin ana yansımasının küresel sistemin bizatihi kendisinde görülebileceğine dikkat çeken Özdemir, “Bu, aynı zamanda, zaten her yönden tartışmaya açık hâlde bulunan Birleşmiş Milletlerin de artık ülkelerin ve insanlığın istediği huzuru tesis edemeyeceği hakikatine dikkat çekecektir. Zira bugün, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin daimî üyesi olan ülkelere bakıldığında kendi aralarında anlaşamadıkları hatta çatışma yaşamak için hazırlık içerisinde bulundukları malumdur” ifadelerini kullandı.
Bir yandan var olan anlaşmazlık ve gerginlikleri diplomasinin gücüyle aşmaya dayalı mekanizmaları geliştirirken diğer yandan her türlü olumsuz senaryoya karşı hazır olmanın mecburiyet olduğuna dikkat çeken Özdemir, “ ’Hazır ol cenge, ister isen sulhusalah’ ifadesinde anlamını bulan politikalarımız hem bu yüzyıldaki varlığımız ve bağımsızlığımızı hem de küresel nizamı tesis etmeye yönelik irade, potansiyel ve kararlılığımızı sağlayabilecektir. Bu durum, artık bizlere sadece bölgesel liderlik anlamında değil, küresel bir güç olma sorumluluğunu da yüklemektedir. Şimdilik Ukrayna krizi bizim açımızdan öncelikli bir gündem ve sınama meselesi olsa da yakın bir tarihte Orta Doğu, Balkanlar ve Orta Asya’nın da ana gündem meselelerimiz arasında olacağını dikkatlerimizden kaçırmamamız gerekir” ifadelerini kullandı.