Her mücadelenin meşru alanları vardır. İnsanların fikirleri, beklentileri, inançları ve çıkarları siyasi görüşlerini belirler. İnsanların aynı düşünmesi beklenemez. Herkesin farklı beğenileri, hobileri, fobileri, öncelikleri, zevkleri bulunmaktadır. Bu anlamda toplumsal eğilimlerin tamamını mozaik parçalarının farklı renkleri olarak görmek gerekmektedir. Yıllardır bu klişe sözlerle akıl verilmeye çalışıldı. Fakat bu ülkenin geleneklerini ve değerlerini hayat tarzı yapan insanlar […]
Her mücadelenin meşru alanları vardır. İnsanların fikirleri, beklentileri, inançları ve çıkarları siyasi görüşlerini belirler. İnsanların aynı düşünmesi beklenemez. Herkesin farklı beğenileri, hobileri, fobileri, öncelikleri, zevkleri bulunmaktadır. Bu anlamda toplumsal eğilimlerin tamamını mozaik parçalarının farklı renkleri olarak görmek gerekmektedir.
Yıllardır bu klişe sözlerle akıl verilmeye çalışıldı. Fakat bu ülkenin geleneklerini ve değerlerini hayat tarzı yapan insanlar ve fikirleri sürekli aşağılandı ve bu insanlar çeşitli ithamlarla suçlandı. Mahalle baskısı denen kavram bu alanda kendisine yaşam alanı buldu.
Türkiye’de medeniyet krizi yaşanmaya devam ediyor maalesef. Zira milliyetçi hassasiyeti olanlar faşistlikle, İslami hassasiyeti olanlar mürtecilikle suçlanmakta, sanat camiası bir kesimin elinde ve farklı düşünenleri hemen aforoz etmekteler.
Tartışmak ve farklı düşünmek doğal bir süreçtir. İnsanlar farklı siyasi görüşlere sahip olabilir. Aynı aile fertleri farklı takımları tutabilir. Farklı beklentiler içerisinde olabilir. Artık toplum bir noktada farklılıkları kabullenecek düzeyde buluşmak istemektedir.
Toplumun her kesimine hitap eden bazı mekanlar vardır. Bu mekanlar bir ayrışma mekanları değildir. Spor, siyasetin hiç girmemesi gereken bir eğlence ve hobi alanıdır. Stadlar sporun, kardeşliğin belki biraz rekabetin fakat son tahlilde kardeşliğin yaşam alanlardır.
İbadethaneler, eğitim kurumları, hastaneler, ordu ve polis teşkilatı, adalet teşkilatı, üniversiteler toplumsal yapının tamamına ayrım gözetmeden hitap eden kurumlardır. Bir hakim karar verirken sanığın siyasi kimliğine bakmaz, mahkemede davayı izleyenler de yaşasın hükümet ya da hükümet istifa diye bağıramaz.
Cuma günü camilerin en yoğun olduğu Cuma namazında cemaat siyasi görüşünü belli edecek tutum ve davranışlarda bulunmaz. Stadyumlarda seyirciler vatanı, milleti, devleti, birlik ve beraberlik dışında slogan atmaz. Zira bir stadyumu dolduran on binlerin tamamının aynı siyasi görüşü savunması mümkün değildir.
Şehirlerin ortak kimliğini ortaya koyan en önemli yapılar şehirlerin takımlardır. Taraftar olmak için bir siyasi görüşü kabullenmeye ya da reddetmeye lüzum yoktur.
Son günlerde büyük takımların maçlarında argo denebilecek bir üslupla “İstifa ulan” sloganları attırılmaktadır. Bu gidiş tehlikeli sonuçlar oluşturulabilir. Takım taraftarları sadece bir siyasal görüşe sahip değildir. Bir sonraki maçta başka bir seyirci grubu“hükümet devam” muhalefet istifa diye bağırırsa ne olacak.
Bir kısım siyasiler hemen stadlarda atılan sloganlara sahip çıktılar ve bunu kendi lehlerine oya çevirmenin derdine düştüler. Siyasilerden ricamız şudur: Lütfen siyasetinizi siyasal mercilerde ve alanlarda yapınız. Gençleri ve onların heyecanlarını kendi siyasal mücadelenize alet etmeyiniz.
Parti toplantılarına toplayabiliyorsanız gençleri oralarda istediğinizi söyleyin ve hakaret etmeden istediğinizi söylettirin. Fakat toplumsal birleşmenin mekanları olan yerlerde ortaya konan ayrıştırıcı hareketleri sahiplenmeyin ve mücadelenizi kendi becerinizle, kabiliyetinizle, projelerinizle, ufkunuzla yapın. Meydanlar sizi bekliyor, sokaklar sizden kendinizi anlatmanızı bekliyor.
Lütfen gençleri rahat bırakınız.