7 Ekim’de başlayan İsrail katliamı Gazze’de ve Filistin’in diğer topraklarında tüm dünyanın gözü önünde ve bütün şiddeti ile devam ediyor. Şu ana kadar hayatını kaybeden masum sivil Filistinli sayısı 12.000’i bulmuş durumda. Bunların 6.000’den fazlası çocuk, 4000 kadarı kadın geri kalanı erkeklerden oluşuyor. İsrail Gazze kentini bir insan mezarlığına, moloz yığınına çevirmek için her dakika […]
7 Ekim’de başlayan İsrail katliamı Gazze’de ve Filistin’in diğer topraklarında tüm dünyanın gözü önünde ve bütün şiddeti ile devam ediyor.
Şu ana kadar hayatını kaybeden masum sivil Filistinli sayısı 12.000’i bulmuş durumda. Bunların 6.000’den fazlası çocuk, 4000 kadarı kadın geri kalanı erkeklerden oluşuyor. İsrail Gazze kentini bir insan mezarlığına, moloz yığınına çevirmek için her dakika her saat karadan, denizden ve havadan bombalamaya devam ediyor.
Okullar, hastaneler, camiler, kiliseler, hükümet binaları çarşılar,yollar, köprüler insanların kullanacağı ne varsa hepsi bombalanıyor. Fosfor bombası da kullanılarak canlı bir varlık kalmaması için şeytanın da aklına gelmeyecek her türlü yıkım bombası atılıyor.
Dünyanın gözü önünde yaşanan büyük soykırımın sona erdirilmesi için ne yazık ki doğudan batıya, kuzeyden güneye devletler bazında gözle görülür, sonuç alıcı cani İsrail’i durdurucu bir adım atılmadı, atılamadı.
Kuzey Amerika’nın ABD ve Kanada’sı zaten katliamın mimarı olarak İsrail’in yanında yer almışlardı. Batı Avrupa’nın sömürgeci, emperyalist devletleri de katliama ortak olarak İsrail’in yanında yer alarak soykırımın suç ortakları oldular. Dünyanın doğusundaki Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya’da savaşın sona ermesi için dişe dokunur bir beyanat dahi veremediler, seyirci kaldılar.
Halkı Müslüman olan İslam dünyasının Filistin’in hukukunu, hakkını korumak için kurulan İslam İşbirliği Teşkilatı soykırımın başlamasından bir ay sonra Arabistan’da Cidde’de olağanüstü toplanabildi. 11.000 canın şehit edilmesinden ve Gazze’nin harabeye dönmesinden, 25.000 insanın yaralanmasından sonra toplandı.
Savaşın sona ermesine somut katkı sunacak herhangi bir adım atma yerine tavsiye ve temennilerden oluşan kararlar içeren sonuç bildirisini alarak çalışmalarını tamamladı.
Teşkilatın çalışmalarını tamamlayarak dağılmasından sonra yayınlanan sonuç bildirisinde Filistin halkı adına söz söyleme ve karar verme yetkisinin Filistin Kurtuluş Örgütü El Fetih olduğu ilan edildi. Hayret ki ne hayret.
Bir ayı aşkın süredir dişiyle tırnağıyla İsrail’e karşı Filistin ve Gazze’yi savunan Hamas iken,üstelik 2006’da Gazze’de yapılan seçimlerde halkın oyları ile seçimi kazanıp yönetim yetkisini Hamas kazanmış iken şimdi İslam İşbirliği Teşkilatının kararı ile yok sayılıyor ve İsrail’e tek bir kurşun bile atmayan El Fetih Filistin halkı adına karar vermeye yetkili kılınıyor.
Halbuki başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tarafından dile getirildiği gibi Hamas asla terör örgütü değil işgalcilere karşı vatanlarını savunun Kuvayi Milliye benzeri bir direniş teşkilatıdır.
İslam İşbirliği Teşkilatının El Fetih’i Filistin’in temsilcisi sayan 27. maddesine Türkiye’nin çekince koymaması ise kendisi ile çatışan bir gariplik olarak ortaya çıktı ve toplum vicdanını yaraladı.
Bu durum İslam İşbirliği Teşkilatının Müslümanların ve Filistin halkının hakkını koruma yerine İslam ülkelerinin halkı üzerinde demoklesin kılıcı gibi baskı ile oturan despot yöneticilerin saltanatlarını koruyan bir teşkilat olduğu anlaşılmış oldu.
Filistin ve Gazze için temsilci olup karar veren kurum ise kuvayi milliye gibi vatanları Filistin ve kutsal mekan Mescid-i Aksa’yı canı, kanı pahasına savunan Hamas olmalıdır.