STRES YÖNETİMİ

Stres kelimesi, galiba bugün ki dünyamızda en çok duyduğumuz kelimelerin başında geliyor.

En küçüğünden, en büyüğüne kadar toplum olarak ciddi bir stres hastalığına tutulduk, her ne hikmetse!     

Strese karşı dayanıklı olmamız istenir bizden hep. Sizlerde tıpkı benim gibi ciddi boyutlarda, ciddi stres ve baskı altındaki insanlara, yaşadıkları strese dayanabilmelerine hayranlıkla bakıyorsunuz yıllardır.

Çevremizden birisi bize “yoğun bir iş temposuna sahibim, ciddi stres altındayım” dediği zaman bu kişileri takdir etmemiz, övgüler dizmemiz beklenir.

Kişisel gelişim konusunda sohbet ettiğim bir grup işadamından birisinin geçtiğimiz yıllarda bana “strese karşı çok dayanıklıyımdır” söylemini, günümüzde artık her gün duymaktayım. Genellikle konuşma, sohbet ve konferanslarımda insanların çoğunlukla benden bekledikleri şey, daha ağır stresi kaldırabilmeleri için güçlerini daha da artırmam konusunda tavsiyelerimi istemeleri oluyor.

Oysa ki, duygusal çevremizde hüküm süren ve hiç ihlal edilmeyen bir kural vardır.      Mevcut durumumuzda ki stres seviyemiz, strese dayanma gücümüze eşittir.Bu bir realitedir.

“ Ağır stres yüküne dayanıklıyım” diyen insanların gerçekten de her zaman ağır stres altında olduklarını fark edeceksiniz. Dolayısıyla, insanlara strese tahammül edebilme iradesini artırmayı öğretirseniz, o boyutlarda stresleri artacaktır.

Bu durumda stres düzeyleri artan kapasitelerine ulaşana kadar daha fazla gerilim ve sorumluluk öğreneceklerdir.  Stres hengamesi altında boğulmuş bir insanın kendine gelebilmesi için çoğunlukla ciddi bir olay yaşaması gerekir.

Mesela, ciddi bir sağlık problemi, çok yakınını kaybetmesi, ciddi bir bağımlılık baş göstermesi gibi vahim bir olay insanlara şok etkisi oluşturarak, yaşamlarında yeni bir yol aramalarına yol açacaktır.

Bütün kalbimle inanıyorum ki, günümüzde gidip stresle ilgili bir kursa katılacak olsanız, bildiğim kadarıyla size öğretecekleri ilk şey strese dayanma gücünüzü artırmak olacaktır.

Anladığım kadarıyla stres konusunda danışmanlık yapanlar ve kendisini “stres koçu” diye etiketlendirenler, ciddi bir stres yükü altında eziliyorlar!

Aslında yapılması gereken en önemli şey, başlamakta olan stresi kontrolden çıkmadan önce fark edebilmektir.

Düşündüğünüzden daha hızlı geliştiğini hissettiğiniz an, orada durup yeniden doğru rotaya geçmenin zamanıdır. İş yoğunluğumuz normal halinden çıkıp anormale doğru ilerlerken, artık yavaşlamanın ve yapmanız gereken her şeye kafa yormaktansa, bir şeyleri yeniden gözden geçirmenin zamanı gelmiştir.

Olayların akışını kontrolünüzden çıktığını hissederseniz ve yapmanız gerekenlere bitkin gözlerle bakıyorsanız, kolları sıvayıp yeniden işe yoğunlaşmak yerine önce rahatlamaya çalışın, derin derin soluklanın ve doğa ile baş başa kalın.

Kendinizi hangi mevsimde olursanız olun, tabiatın kucağına bırakın…

Eğer, almanız gereken tedbir ciddi boyutlarda strese girmeden alırsanız, bu durumu anlayıp bunu engelleyemezseniz, tıpkı yukarıdan aşağıya yuvarlanan kartopu yumağı gibi, stresiniz kendi momentini kazanarak kontrolden çıkar ve o andan itibaren durdurabilmek neredeyse imkansız hale gelir.

Oysa, işin başında bu problemin çözümü çok daha basittir. Tüm yapmanız gerekenleri yapabilmeniz doğal olarak mümkün değildir.

Huzurluysanız, akıl sağlığınız yerindeyse ve stres düzeyiniz normaller seviyesini işaret ediyorsa, yaşamdan ve çalışmaktan keyif alırsınız.

Normalleşebilmek için stresi azaltacak ve başa çıkmanızı sağlayacak doğal ortamları ve doğayı tercih ediniz. Enerjinizi ve fikirlerinizi daha verimli yerlerde kullanabilirsiniz. 

Saygılarımla…