Peygamber Efendimiz ( sav) bulunduğu toplumda, başta akrabaları olmak üzere, herkes tarafından seviliyor, güveniliyordu . Anlaşmazlıklarda hakem tayin ediliyor, kendisine en değerli emanetler bırakılıyordu. Ne zaman ki bir dini anlatmaya başladı, tek ilaha, adalete, fazilete, erdeme çağırmaya başladı; işte o zaman çevresindekilerin kahır ekseriyeti düşman oldular. Düşmanlıkta başı en yakın akrabaları çekti; işkence ettiler, hakaretler […]
Peygamber Efendimiz ( sav) bulunduğu toplumda, başta akrabaları olmak üzere, herkes tarafından seviliyor, güveniliyordu . Anlaşmazlıklarda hakem tayin ediliyor, kendisine en değerli emanetler bırakılıyordu.
Ne zaman ki bir dini anlatmaya başladı, tek ilaha, adalete, fazilete, erdeme çağırmaya başladı; işte o zaman çevresindekilerin kahır ekseriyeti düşman oldular.
Düşmanlıkta başı en yakın akrabaları çekti; işkence ettiler, hakaretler yaptılar, öldürmek istediler.
Çok az bir kısmı hariç etrafındakiler fakirler, kimsesizler, zayıflardan oluşuyordu.
Büyük ve etkili çoğunluk bu tebliği kabul etmediler, karşı cephede kenetlendiler.
Bu kadar etkili ve söz sahibi kalabalığın çoğunlukta ve karşı safta olmaları bunların haklı olduğunu göstermezdi.
Resulullah’a olan kinlerinin ve nefretlerinin ana nedeni kıskançlık, hasetlik ve kibir sahibi olmalarıydı.
Bir kısmının böyle bir din ve peygamber bekledikleri bir gerçekti fakat, böyle bir yetim, kimsesiz biri olmamalıydı!
Bir tarafta onur, şeref, haysiyet, cesaret sahibi, nitelikli azınlık; diğer tarafta niceliği öncülleyen sürü topluluğu!
Hele hele başta Uhut harbi olmak üzere kadınların kini, nefreti, intikam duygusu, acımasızlığı bütün açıklığı ile gözler önüne sergilenmişti.
Öyle ki, intikam almak için şehitlerin kulaklarını kesip çiğnediler, Resulullah’ın üzerine hayvan işkembesi attılar.
Demek ki kurulmuş, serbest bırakılmış, şımartılmış kimi kadınların intikam ve nefret gücü, kötülük yapabilme potansiyeli,son derece yüksekmiş. Geçmişte olduğu gibi, zaman zaman bu tür davranışlara da şahit oluyoruz,.
Eskiler,” kemiyet mi önemli, keyfiyet mi” demişler. Yani nitelik mi, nicelik mi; kalite mi, sayısal sürü çoğunluğu mu? Bu konuları sürekli gündemde tutmuşlardır.
Eğer ki siz doğru yolda iseniz, aklınız, mantığınız, vicdanınız yaptıklarınızı onaylıyorsa, elde ettiğiniz sonuçlar sizi memnun ediyorsa; doğru yoldasınız demektir. Kararlılık ve azimle yolunuza devam etmelisiniz. Her türlü engelleme çabalarına, art niyetli saldırı ve kuru gürültülere göğüs gerebilmelisiniz. Niteliksiz kalabalıkların saldırıları azminizi kırmamalı!
Yüce Mevla’mız Kuran’da: “Sizin için Allah Resulün’de güzel örnekler vardır” buyurmuştur. Onun başına her türlü engeller ve hakaretler, saldırılar geldiği gibi, bizler de aynı sıkıntılarla imtihan olacağız.
Fetö ve terör olayları karşısında, Cumhurbaşkanımız nasıl yalnız bırakıldığını bizzat ifade etmişti.
Alçakça, şerefsizce durumu gizliden gizliye gözetleyip duruma göre vaziyet alan şeref yoksunları ; olanlara güzel bir örnektir.
Her dönemde ve her yerde olabilecek bu davranışlar bir şekilde sıvıştırılmalı, bertaraf edilmelidir. Aksi taktirde enerji israfı olur ki, doğru yolda ilerleme azmini zayıflatır.
Çare ne? Yılmadan, azimle sürekli güzel işler yapmak, Allah rızasını kazanmak ve kararlı olmaktır.
Vicdanını, izanını, akıl- mantığını rahat ve huzur içinde tutabilmektir.
Doğru yolda, tek başına yürümek, yanlış yoldaki kalabalıklar içinde bulunmaktan, kıyas yapılamayacak kadar değerlidir.
Ne mutlu doğru yolun, onurlu mücadelecilerine! Yuh olsun sürü kalabalıklara!