Nasıl tatlı mı? Ya da tadı neye benziyor? Ağızda kalıcı tat bırakıyor mu? Yoksa bir serap mı? Ya da rüyadan bir kesit mi? O kavanozun içerisindeki madde değişirse yine yalamak (!) mümkün olacak mı? Gösterişler, desinler, bilsinler, sansınlar, vay be desinler dünyasındayız. Her kesimden, her yaştan bu girdaba düşenlerin sayısı o kadar çok ki, insan […]
Nasıl tatlı mı? Ya da tadı neye benziyor? Ağızda kalıcı tat bırakıyor mu? Yoksa bir serap mı? Ya da rüyadan bir kesit mi?
O kavanozun içerisindeki madde değişirse yine yalamak (!) mümkün olacak mı?
Gösterişler, desinler, bilsinler, sansınlar, vay be desinler dünyasındayız. Her kesimden, her yaştan bu girdaba düşenlerin sayısı o kadar çok ki, insan hayret ediyor.
Hele hele, dini bilgisi olan, üstünlüğün takvada olduğunu, arabın aceme, acemin araba üstünlüğünün olmadığını gerek Kuran’dan, gerek Peygamber’in dilinden , gerekse büyük âlimlerden öğrenen kişilerin bu anafora yakalanması çok vahim, üzücü bir durum olup, insanı kahrediyor.
Yazık, çok yazık! İnsanlığın, hele de bir müslümanın şuursuzca sergilediği davranışları aklın, mantığın kabul etmesi mümkün değil.
Makamlar bir kürktür; çakalda da var, kurtta da, aslanda da var…
O kürkü giyenler arasında ahlâk yoksunları olduğu gibi şeref , haysiyet, onur sahipleri de vardır elbette ki.
Burada değinilen temel konu; bu makam kürküne karşı tavır sergileyenlerin düştüğü aşağılık seviyedir.
Ne bu makam, makama yaklaşma, yanında görünme, caka satma hastalığı? Ne bu sahte yüz sergileme, maske takma hastalığı?
Makam yokken kimse tanımaz, makam postunu görünce yetmiş bin fersahtan tanıma ve sahiplenme koşu yarışı başlar.
Makamı, makamlıyı ön plana çıkaranlar; kendi değerlerini, kişiliklerini, onurlarını hiçe sayıp, değersiz olduğunu ibra etmiş oluyorlar.
Filanca önemli bir makama gelmiş. Hurraaa! İltifat, ilgi, yakınlık, dostluk hatırlatmaları ve öne çıkma materyalleri sağanak sağanak yağar.
Dostum, arkadaşım, komşum, abim, arkadaşımın kardeşi… iltifatlar sıralanır, ön alma yarışına girilir.
Bir yerlerden tesadüfen çekilen resimler çıkartılır, aynı kadranda olanları ön plana çıkarılıp yakınlıklar sergilenmeye çalışılır.
Bazen de, hali hazırda bir makamda olan biriyle, koridordan geçerken, rica üzerine bir resim çektirilir, günlerce sosyal ekranlarda bunun basit, yüzeysel reyting hazı yaşanılır.
Abimle sohbetteydik, görüş alış- verişinde bulunduk, değerli görüşlerinden faydalandık, nazik davetinden memnun olduk… Neredeyse, onlar yalvarıp rica ettiler bu kadrana girmek için, diyecekler.
Nasıl davranılmalı? Güzel bir soru!
Öncelikle bu kardeşlerimizi tebrik etmeli, başarılar dilemeli, iyi yolda hizmet edip başarılı olmaları için dua etmeli. İmkan varsa onure etmeli, yerine göre öneri ve tavsiyelerde bulunmalı. Halis bir niyetle, güzel duygularla bu kişilerle tanışmak, sosyal ilişkiler kurmak, insanlara hizmet etmek için açık koridor bırakmak elbette ki faydalı ve seviyeli bir tavırdır.
Varsa o kişilerin bilgilerinden, kültürlerinden, tecrübelerinden faydalanılmalı, onların ulaşabildikleri kimi değerli hakikatlerden haberdar olmaya gayret edilmelidir.
Ancak bu şekilde, kavanozun içindeki baldan yemiş olursunuz. Aksi takdirde camı yalamaya devam edersiniz.
Böyle yanlış bir tutum, o kürkü giyenlere de büyük zarar verir. Ne olursa olsun insanoğlu zayıf duygularla, zaaflarla yaratılmıştır. İltifattan, ilgiden, sahte gülücüklerin tesirinden bir şekilde etkilenir. Ne kadar gülmek istemese de, gıdıklanınca kendini tutamaz.
Yapmayın böyle! Hem karekterinizi alçaltmayın, hem de makam sahiplerini ne oldum delisi yapmayın.
Kritik eşiği aştıktan sonra, makamın karakter, öz benlik ve tevazu erezyonuna uğradığını, bambaşka bir kişiliğe büründüğünü görüyoruz.
Bizden bildiklerimizde, aynı şartlarda ve imkânsızlıklar içerisinde büyüdüklerimizde, aynı dava şuuruna sahip olduklarımızda ; bu başkalaşımı sık sık görüyoruz ve kanıksıyoruz.
Acilen kendimize dönelim, şerefli insan olduğumuzun farkına varalım, onurlu bir hayat sürelim.
Zira, bu dünya hayatı bu sahte hazları tadacak kadar uzun değil.