Bir dava partisi olacaksınız, milyonlar karşılıksız sizi destekleyecek, müntesipleriniz gönülden bağlı olacak; partiye imani açıdan sahip çıkacak, ibadet ruhuyla mücadele edecek ve bu mücadeleyi yapanlara da “Mücahit” denilecek… Zamanla kurduğunuz partiler kapatılacak, sürekli ensenizde bir cellat gibi yargının kılıcını, askerin silahını, jürokrasinin asık ve çatık kaşlarını, medyanın tehtidini, yalan, kışkırtıcı haberlerini ve parmak […]
Bir dava partisi olacaksınız, milyonlar karşılıksız sizi destekleyecek, müntesipleriniz gönülden bağlı olacak; partiye imani açıdan sahip çıkacak, ibadet ruhuyla mücadele edecek ve bu mücadeleyi yapanlara da “Mücahit” denilecek…
Zamanla kurduğunuz partiler kapatılacak, sürekli ensenizde bir cellat gibi yargının kılıcını, askerin silahını, jürokrasinin asık ve çatık kaşlarını, medyanın tehtidini, yalan, kışkırtıcı haberlerini ve parmak sallamalarını hissedeceksiniz!
Tabiri caizse canınıza okuyacaklar.
Haram ve rüşvet yemezler, ibadet aşkıyla çalışırlar; hem alışmamışlar, hem de kendilerini ispat etmek amacıyla çok iyi belediye hizmeti yapar dediler; bu amaçla özellikle İstanbul’da bir kaç belediye yönetimini verdiler; onlar da gerçekten büyük başarılar gösterdiler.
Zamanla halkın teveccühünü kazandılar, ilk sıraya yerleştiler.Daha baştan, en büyük oy alan partiniz dışlandı, diğer partiler hükümeti kurmak için Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirildiler.
Zamanla, diğerleri hükümet kurmayı başaramayınca, nihayetinde Tansu Çiller ile koalisyon hükümeti kurdular.
Çok başarılı bir icraat yaparken, sürekli engellendi, çelme takıldı, hakaret, küfür edildi, aşağılandı, bir şekilde görevden alındı, aşağılık muamelelere maruz kaldı. Nihayet parti kapatıldı.
Madem, sürekli parti kapatılıyor, çelme atılıyor, aşağılanıyor, iktidardan zorla indiriliyor, hapis cezasına çarptırılıyor; o zaman müslümanın feraseti devreye girmeli, hileleri bozacak yöntemler geliştirilmeli, savaşın bütün yolları denenmeliydi.
Bu inançlı halkın horlanması, engellenmesi, iradesine ipotek konulmasına bir şekilde dur denilmeliydi.
İşte bu amaçla, Tayyip Erdoğan ve arkadaşları yola koyuldular, ellerini taşın altına koydular ve milli mücadeleye koyuldular.
Aynı engellemeleri, tepeden bakmaları bu ekibe de yapmaya kalktılar, partilerini kapatma yoluna gittiler.
Bir dava, bir inanç, ayağa kalkmak, var olmak uğruna zaman zaman taviz verir göründüler, taviz verdikleri de oldu. Köprüyü geçene kadar, ayağa kalkana kadar…
Her ne kadar davaya zarar gibi algılansa da totalde hayra vesile olacak uygulamalardı.
Siyasi hamleleri, oyunu kuralına göre oynamak zorunda idiler.
Bu hamleleri atarken ” Hudeybiye Antlaşması”, “Medine Vesikası”, Ammar b. Yasir’in (ra) zorlama karşısında sözlerine karşılık Resulullah Efendimiz’in (as) verdiği cevap atıf olarak kabul edilmiştir.
Yani , madem harp hiledir, o zaman cevaz verilen her hileye başvurulabilir.
Sn. Erdoğan ve dava arkadaşları bu kuralları çok güzel uyguladılar, bu amaç için çevreyi ve destekçileri genişlettiler; böylece iktidara geldiler.
Dedik ya, Erdoğan, oyun gereği ABD ziyaretleri yaptı, Bush ile , yahudi lobileri ile temasa geçti, hatta BOP eşbaşkanı teklifine, İtalya ve Yemen ile birlikte itiraz etmeyip sessiz kaldı.
Ziya Paşa’nın “ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz/ Şahsın rutbe-i aklı görülür eserinde” dizelerinde çok güzel anlatıldığı gibi, Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının eserlerine, yaptıklarına bakmak lazım.
Ne ABD’ye boyun eğdi, ne Avrupa Birliğine, ne İsrail’e, ne de yerli uşaklarına…
Sürekli ABD’yi eleştirdi, AB’ye dünya beşten büyük, Şimon Perez’e one minute diyerek gerçekleri yüzlerine haykırdı, dünya devletlerini örgütledi.
Vesayet savaşları gibi algılansa da, Suriye’nin doğusunda ABD ile, batısında, özellikle İdlip’te Rusya ile, Afrin, Ceraplus’ta Fransa ile, İran’la savaştık ve başarılar elde ettik.
Karabağ, Libya, Doğu Akdeniz, Suriye ve daha bir çok yerde gurur veren hamleleri gördük , yaşadık.
Ağır sanayi hamlesi, milli harp sanayi , kalkınma hamlesi zirve yaptı.
Şu anda dünya barışının tek merkezi, tek adresi , tek itibar edilen ülkesi Türkiye ve lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ dır.
Şu Anda Antalya’da olanlar gerçekleri gösteriyor.
Ayasofya açılacaktı açıldı, Rektörler baş örtüsüne selam duracaklardı durdular, askeriyemiz gerçek konumuna geldi, dindarlar ve dinini yaşayanlara sınırsız özgürlük tanındı.
Şimdi size soruyoruz: Ne yaptı da düşman oldunuz Erdoğan’a? Yoksa sizin sloganlarınızı icraata çevirip elinizden aldığı için mi? Bu halkın şanını yükseltip onurunu koruduğu için mi?
Merhum Erbakan’a küfür edenlere, omuz vuranlara, saygısız davrananlara hesabını sorduğu için mi düşmansınız, nefret ediyorsunuz?
Vesayetle, darbecilerle, bürokrasiyle, medyalarıyla, beraber hareket edip, başta Erbakan’a ve müslüman halka dünyayı zindan edenlere dur deyip, hesap sorduğu için mi?
Siz, bir Kılıçtaroglu’nu, bir Demirtaşı Erdoğan’dan daha güvenilir dost, işbirlik yapılacak, ortak hareket edilebilecek, şemsiyelerinin altına sığıntı olabilecek birer müttefik olarak kabul etmekten büyük gurur duyuyor olmalısınız!
Daha fazla uzatmadan söyleyelim: Allah için, Sayın Erdoğan’ı bu davada filizlenip gelişmiş, ölümlere ve tehtidlere meydan okumuş, müslüman halkın ve mazlumların imdadına yetişmiş, ülkeyi güçlü bir hale getirmiş biri olarak tanıyoruz, şahitlik ediyoruz, seviyoruz ve arkasında durmaya devam ediyoruz.
Şahsi kin, nefretten, kıskançlıktan dolayı kardeşine sırt dönenleri asla affetmeyecegiz, eğer helalleşmezseniz mahşer gününde hesaplaşacağız.
Elbette ki yanlışları olmuştur, olacaktır. Size ve bize düşen; yanlışları hatırlatmak, uyarmak, ikaz etmek, doğruları desteklemektir.
Haa! Allah için söyleyin! Yaptığınız icraatlar, kurduğunuz ittifaklar, girdiğiniz şemsiye Erdoğan’ın çatısından daha mı güvenli?
Düne kadar, Madımak katili olarak yaftalayanlar ne zaman can ciğer yaprak sarması oldular? Hapiste çürüyenlere, Başbağlar şehitlerinin yüzüne nasıl bakacaksınız?
İşleri bittiğinde tukaka edileceğiniz kesindir.
Müslümanların vasıflarndan biri de hakkı, hayrı tavsiye etmektir.
Zannetmiyorum, bu uyarıya karşılık vereceğinizi! Bulanık zihniniz kapıya atıldığınızda, bir kız çocuğunun başörtüsünün zorla çıkartıldığını gördüğünüzde durulacak, ne yazık ki tavşan yamacı geçmiş olacak.
İyi ki ahiret var! İyi ki hesaplaşma var!
Allahu Teala İsrail’i Türkiye’ye muhtaç etti. Ne büyüksün Ya Rabbi! Sonsuz şükürler olsun! İsrail doğalgazı Avrupa’ya, Türkiye’den geçmek zorunda maliyet açısından.
İşte geldiler kapınıza. Biz de kârımızı alacağız, çıkarımızı kollayacagız
Bu arada Kudüs ve Filistin davamızdan asla vazgeçmedik. Bu hakkımızı Sn Erdoğan yüzlerine karşı bir kez daha hatırlattı.