Karlı bir havada aç kalan tilki, çakal ve kurtlar yerleşim yerlerine iniyorlar yiyecek bulmak amacıyla. Tilki, gittiği yerdeki evi korumakla görevli olan köpekle karşılaşıyor. Köpek kulübesinde bağlı, son derece bakımlı ve hayli de iri cüsseli idi. Tek başına gelen ve köpeğin onda biri kadar ağırlıktaki tilkinin hamleleri karşısında, bağlı olan köpek, sağa – sola kaçmaya […]
Karlı bir havada aç kalan tilki, çakal ve kurtlar yerleşim yerlerine iniyorlar yiyecek bulmak amacıyla.
Tilki, gittiği yerdeki evi korumakla görevli olan köpekle karşılaşıyor. Köpek kulübesinde bağlı, son derece bakımlı ve hayli de iri cüsseli idi.
Tek başına gelen ve köpeğin onda biri kadar ağırlıktaki tilkinin hamleleri karşısında, bağlı olan köpek, sağa – sola kaçmaya çalışıyor.
Tilki önce bir-iki manevra ile köpeğin cesaretini test ediyor. Kaçarak kendisini savunmaya çalışan köpek hakkındaki kanaati netleşiyor.
Sağdan, soldan, önden, arkadan seri diş hamleleri ile saldırıya devam ediyordu.
Videonun sonucunu göremedik; ama büyük ihtimalle tahmin ettiğimiz gibi!
Sahibi tarafından bağlandı, sahibine bağımlı oldu, özgür iradesi ile koşamadı, atlamadı, zıplamadı , bol yemek verildi, gece -gündüz kulübesinde yattı.
Oysa, onun fıtratında iki huy birlikte varlığını sürdürürdü. Sahibine, komşularına ve kendisine zarar vermeyenlere karşı son derece uyumlu, itaatkâr ve sevimli olur.
Bunun yanında, görev yerine gelen hırsızlara ve korumaya çalıştığı hayvanlara karşı vahşi hayvanlardan gelecek en ufak bir saldırıya karşı ölümüne mücadele eder, savaşırlar.
Sorun, bu hayvanları doğallıklarından , fıtratlarından uzaklaştırmak ve görev bilincinden saptırmaktan kaynaklıdır.
Bu videoyu izlerken, acaba bu olayı insanlara uyarlasak nasıl bir benzeme ortaya çıkar diye düşündüğümüzde, benzer bir manzara ile karşılaşıyoruz.
Öncelikle bilinmelidir ki, kainatın yaratıcısı olan yüce Allah’a karşı kulluktan uzaklaşan kişiler, kulun gücüne, otoritesine boyun eğerler.
Oysa tek bir yaratıcıya inanan, dayanan, itaat eden bir kişi özgürlüğün zirvesindedir.
Başta rızkı olmak üzere, her şeyin Allah’tan geldiğine inanır ve yalnızca O’na teslim olur.
Dünyaya geliş gayesini ve hedefini bilen bir kişi görevlerini eksiksiz yerine getirmeye çalışır; onurundan, şerefinden, namusundan, dininden asla taviz vermez, dik durur.
Maddeye esir olmuş, bu dünyayı bir şatafat yeri olarak algılayan, ölümü ve ahireti unutan bir toplumda özgürlükten, cesaretten ve onurdan bahsetmek imkansızdır.
Manevî boyutu bir kenara itip, tamamen maddeye, şehvete ve haza indirgenen bir hayat, beraberinde rezilliği, alçaklığı, korkaklığı, bencilliği ve kula itaatı getirir.
Kula bağlı, kuldan medet umulan bir hayat beraberinde esaret ve kayıtsız şartsız teslimiyeti getirir.
Bundan sonra, sahibinin eline bakan , onun lütfuna mihnet edenlerin ipi de sahibinin elinde olur, bağımlı bir hayat yaşar.
Sonunda, küçücük bir çakaldan köşe bucak kaçan, eğer sahibi yetişmemiş se parçalanan bir köpek gibi, kötü bir son kaçınılmaz olur.
Ya Mevla’ya teslimiyet, ya da kula teslimiyet ve sünepe hayat! Tercihinizi yapın!