Ne İHA, ne SİHA, ne uçak, ne gemi, ne uydu… Ne bedava doğalgaz, ne petrol, ne nükleer enerji… Ne Togg otomobil, ne hızlı tren… Ne yollar, ne tüneller, ne barajlar… Ne Eytliler, ne öğretmen atamaları, ne 3600 ek gösterge, ne kadroya geçiş, ne asgari ücret artışı, ne emekli maaşı… Ne teknofest, ne gençliğe yapılan yardımlar […]
Ne İHA, ne SİHA, ne uçak, ne gemi, ne uydu…
Ne bedava doğalgaz, ne petrol, ne nükleer enerji…
Ne Togg otomobil, ne hızlı tren…
Ne yollar, ne tüneller, ne barajlar…
Ne Eytliler, ne öğretmen atamaları, ne 3600 ek gösterge, ne kadroya geçiş, ne asgari ücret artışı, ne emekli maaşı…
Ne teknofest, ne gençliğe yapılan yardımlar , ne öğrenciye yapılan bedava kitap yardımı, ne de maddi destek…
Tüm bu yapılanların Ak Parti’ye ve Tayyip Erdoğan’a ek bir getirisinin olmadığı bir kez daha görülmüştür ne yazık ki.
Bunun yanında, İstanbul Belediye Başkanlığına geldiği ilk günden itibaren hiç bir hizmet ortaya koymayan, ilk günden itibaren cumhurbaşkanlığı için hazırlanan ; kar, yağmur, sel baskınlarında tatilde olan; patır patır dökülen, arızalanıp yollarda kalan metrobüslere rağmen İstanbul’da, CHP’nin oyu bir gram eksilmemiş, tam tersine Kılıçdaroğlu’nun oyu Erdoğan’ın önüne geçmiştir.
İzmir’de, her tarafı pislik götürse de , en ufak bir hizmet olmasa da, yine CHP’ye oyumu vereceğim diyen ortadoks laikleri hepimiz biliyoruz.
Ankara’da gözle görülür bir hizmet yokken, Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan’ın önünde oy aldığına şahit olduk.
En çok yatırımın yapıldığı, yangından sonra kısa sürede evlerin teslim edildiği Antalya; bunun yanında Adana, Mersin’de Kılıçdaroğlu’nun ezici üstünlüğü akıl alır gibi değil.
Depremden sonra yerle bir olan, sıfırdan evlerin yapımına başlanan ve bir yılda teslim edilecek olmasına rağmen Hatay’da, CHP ve Kılıçdaroğlu’na verilen bu yüksek oy akıllara ziyan!
Van, Muş, Diyarbakır, Siirt, Şırnak gibi doğu illerinde verilen hizmet ve emeklere karşı ırkçı karşı koyuş, bilenmiş direniş; bir kere daha düşünmeyi gerektiriyor!
Pekâlâ, hizmetler karşılık bulmuyor, buna karşın yapılmayan hizmet, yapılan kötülük, ütopik vaatler, uçuk sözler karşılık buluyorsa; acilen bir format değişikliğine gitmek, yeni bir yola girmek gerekiyor.
Daha yumuşak bir dil kullanılmalı, kuru kalabalık yerine , bire bir insanlara dokunmalı, yatıştırıcı olmalı, kişiler dinlenmeli, daha etkili ve sözü dinlenen kişiler devreye konmalı, inatlaşma, laf yarışına girme cahilliği yerine, çok geniş bir ufka ve sabır gücüne sahip olunmalı.
Toprakta kök salmış sert, iri bir taşı çıkarmak için, saatlerce kan ter içinde uğraşan işçisini gören usta şöyle demişti: Böyle sert, köklü, inatçı taşı çıkarmak için ha bire üstüne üstüne vurmayacaksın kazmayı! Kenarlarından yavaş yavaş eşerek topraktan kurtarıp çıkaracaksın!
Durum çok hassas, her türlü şahsi ikbalden önemli, hepimizi, hatta ümmeti, tüm insanlığı ilgilendiren bir durumla karşı karşıyayız.
Uyarılar dikkate alınır umarım!
Daha fazla derinlemesine konuya girmek hem zamansız, hem de faydasız.
En azından bu kadar dokunmak faydalı olacaktır.
Hadi hep beraber seferber olmaya!
Bu dava bizim. Uykularımız kaçıyorsa, bu dert hepimizindir. Bu böyle biline!