Bu gün öğrenciler için heyecanlı, çoğu için mutlu, bir kesim için de ; uzun, rahat, serbest bir tatilden sonra sıkıcı gelecektir. Zamanla uyum sağlanacak, okul hayatı rutine dönecektir. Daha baştan hemen söyleyelim ki, bir öğrencinin başarılı , moralli, idealist, hedef yüklü, geniş ufuklu olmasının ilk ve olmazsa olmaz şartı; aile ile öğretmenler arasındaki irtibat, diyalog, […]
Bu gün öğrenciler için heyecanlı, çoğu için mutlu, bir kesim için de ; uzun, rahat, serbest bir tatilden sonra sıkıcı gelecektir.
Zamanla uyum sağlanacak, okul hayatı rutine dönecektir.
Daha baştan hemen söyleyelim ki, bir öğrencinin başarılı , moralli, idealist, hedef yüklü, geniş ufuklu olmasının ilk ve olmazsa olmaz şartı; aile ile öğretmenler arasındaki irtibat, diyalog, değerlendirme, görev paylaşımı; ev, okul, sosyal ortam arasındaki bağı sıkı tutmaktır.
Eskilerin ” saldım çayıra, Mevlam kayıra, eti senin kemiği benim, dayak cennetten çıkma ” gibi yanlış söylem ve davranışların hafızalardan silinmiş olması lazım.
Bir öğrenci , akşamdan derslerine çalıştı, yarın için hazırlıklarını yaptı, giyim kuşamını, araç gereçlerini hazır hale getirdi; sabah heyecanla, severek okuluna gitti; büyük oranda doğru yola ve hedefe doğru başarı adımını attı demektir.
Akşam, okulda olan olayları, ders sürecini, öğrenci öğretmen ilişkilerini ailesi ile paylaşır ve ailede topluca kritikler yapılırsa, sanıldığının aksine bu davranış faydalı olacaktır.
Çünkü, hiç bir karamsar, kaosa, kafa karışıklığına neden olacak fikir ve eylemler iç dünyada kalıp şüphe ve psikolojik sorunlara sebep olmayacak.
Öncelikle, aile içerisinde anne baba ve tecrübeli ağabeyler, ablalar öğrenciye ifade, konuşma hakkı tanımalı, baskıdan uzak durup, öğrenciye değer verdikleri hissettirilmelidir.
Öğrenci, tüm sıkıntılarına çözüm, başarılarına destek olan bir ailesinin arkasında dağ gibi durduğunu, her zaman yanında olacaklarını , olduklarını bilmesi, hissetmesi gerekir.
Kavgalı, ailenin dağınık, baskıcı , kayıtsız, ilgisiz olması öğrenciye direkt yansıyacak, başarısızlık ve okula karşı sevgisizligi, nefreti getirecektir. Okula gitmek istemeyip kötü alışkanlıklara kayacak, farklı ortamlara kaçamak yapacak.
Evde nasıl bir ortam aranıyor sa, okulda da aynı şekilde olması gerekir.
Öncelikle, öğretmenlerin ve yöneticilerin idealist, iyi eğitimli olması gerekir. Öğrenciye karşı müşfik, sevecen, anlayışlı olmalılar.
Hiç bir eğitimci ve yönetici evdeki sorunlarını okula getirmemeli! Böyle bir psikoloji ile okula gelmek büyük felakettir.
Eskiden yapıldığı gibi, daha ilk günden disiplin adına, öğrencilere korku salmak, sert davranmak, heves kırıcı, nefret ettirici söylemlerde bulunmak tehlikeli bir davranıştır.
Elbette ki öğrenciler başı boş bırakılmamalı, her yerin bir kuralı ve disiplin düzeni olmalı. Öğretmen ve yöneticilerin saygınlığı hissettirilmelidir.
Bununla beraber azar, hakaret, sertlik, kırıcılık, baskı; kesinlikle ters tepecektir.
Hedef, başarı ruhu, merak ve gayret aşılaması hem öğretmenin işini kolaylaştıracak, hem de motivasyonu artıracaktır.
Ceza yönteminden tamamen vaz geçilmeli, ikna, ifade, sorun çözme ve en önemlisi ödüllendirme teşvik edilmelidir.
Eğitimin üçüncü ayağını halk oluşturmaktadır. Esnaflar , kurumlar, servisçiler, yurt, ev sahipleri ; öğrencileri birer karlı müşteri, yağlı kazanç kapısı olarak görmemeli. Elbette ki kazanacaklar; ama makul seviyede olmalı.
Emniyet güçleri de özellikle çeteler, uyuşturucu satıcıları ve mafyalara karşı öğrencileri korumalı.
Son olarak imamlar, kanaat önderleri, sivil kuruluşlar öğrencilerin iman, ahlak, edep, sevgi yönünden donanımlarını sağlamak için çaba sarf ederler.
Hadi, hep birlikte ülkemiz için, insanlık için eğitimin birer neferi olalım, katkı sağlayalım.
Özgüvenli, medeni cesaretli, sağlam ruhlu, vatanını seven, erdemli, donanımlı gençler yetiştirmek temel amaç olmalıdır.
Yeni eğitim yılının hayırlı olmasını temenni eder, başarılar dileriz.