Otokratik yönetim tarzlarında sıkça duyulan bir isimdir: Akredite. Toplumlar yabancı değil bu kavrama; Fransız bir kelime olsa da. Akredite;onay verilen, resmi olarak tanınan, onaylanmış anlamına gelir. Her sistemin/dinin ve ideolojilerin akreditesi vardır. Ancak ilahi dinin yani İslam’ın ki hak ve adalet üzeredir. Muhaliflerinin kendisine benzemesini istemez. Diğerleri ise Egosantrizm ya da beniçincilik (benmerkezcilik) her şeyi […]
Otokratik yönetim tarzlarında sıkça duyulan bir isimdir: Akredite. Toplumlar yabancı değil bu kavrama; Fransız bir kelime olsa da. Akredite;onay verilen, resmi olarak tanınan, onaylanmış anlamına gelir. Her sistemin/dinin ve ideolojilerin akreditesi vardır. Ancak ilahi dinin yani İslam’ın ki hak ve adalet üzeredir. Muhaliflerinin kendisine benzemesini istemez. Diğerleri ise Egosantrizm ya da beniçincilik (benmerkezcilik) her şeyi kendine dayandırmak, kendine bağlamak, kendine indirgemek, her şeyde kendi görüş açısından hükümde bulunmak, her şeyde kendini esas almak ve kendi fikrini, mantığını ve duygusunu hareket noktası, örnek, ölçü ve merkez almak eğilimi olanlardır.
Tarih boyunca birçok insan veya toplum akredite olayı ile karşı karşıya kalmıştır. Onlar arasında peygamberler ve şehitler öne çıkmaktadır. Peygamberler varlık nedeni ilahi akredite ekseninde yaşamaları ve bu merkezde toplum oluşturmalarıdır. Bunu elde etmek için şehadet, hicret ve hüküm sahibi olmaktan başka seçenekleri yok. Şehit ünvanlı insanlarında bu unvanı alması batıl güçlerin akredite ettiği iman ve Müslümanlığı kabul etmediklerinden dolayıdır.
Peygamber muhalifi egemenler akredite ettikleri yani izin verdikleri bir iman anlayışını muhataplarına dayatmışlardır. Peygamberleri ve onun bağlılarını da işkence, sürgün ve ölüm tehdidi ile buna zorlamışlardır. Bu olaya en tipik örnek olarak Firavun verilebilir. Musa peygamberin hak ve adalet yürüyüşünü durdurmak isteyen firavun; Musa’ya karşı sihirbazlarını çıkarır. Ama sihirbazları yenilir. Musa’nın getirdiği hakikate teslim olan sihirbazlar iman ederler. Fakat“Firavun şöyle çıkışır: “Ben size izin vermeden ona inandınız öyle mi?” Firavun o sihirbazların imanını kabul/akredite etmez. Kendi istediği veya onayladığı iman biçimi değildir.
İnsanlık tarihinde görüldüğü gibi zalimler muhataplarının özgür iman/inançlarını kabul etmemişlerdir. Özgür ve ilahi imanı tercih edenleri; zindana atmışlar, sürgüne göndermişler ya da öldürmüşlerdir. Nitelikli insanlar hep direnmişlerdir. Firavun ’un “Ama ahdim olsun ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım!”bu tehdidine karşı “Onlar şu cevabı verdiler: “Bize gelen bunca apaçık kanıtlara ve bizi yaratana karşı asla seni tercih edemeyiz. Artık sen neye hükmedeceksen et; ama sen ancak bu dünya hayatında hükmünü geçirebilirsin.”
Aynı şekilde Mekke müşrik yönetiminin son peygamberden akredite bir iman/din talepleri vardır. “Seni başkan yapalım. Seni zengin edelim. En güzel kadınlarla evlendirelim. Ama bizim ilahlarımızı eleştirme. Yanlışlama. Sen bizim ilahlarımıza bir gün ibadet et. Biz seninkine bir hafta. Sen bizimkine bir hafta ibadet et. Biz seninkine bir ay. Sen bizimkine bir ay ibadet et. Biz seninkine bir yıl ibadet edelim.” Ama son nebinin küresel ve çağlarüstü cevabı “bir elime ayı bir elime de güneşi verseniz ben bu davadan vazgeçmem.” Diyerek egemenlerin akreditesini reddeder.
21.yy. akredite sorunu var. Mütedeyyin insanlarda akredite sorunu var. İmanlarını ve İslamlarını egemen güçlere akredite ettirme yanlışları var. Yarışları var.Zafiyetleri var. Onların ilahlarına/ideolojilerine tabi olma halleri var. Biline ki zalimlerin akreditesine sunulan iman ve İslam bulaşıktır. Geçerliliği de yoktur. Yoksa Allah peygamberleri ve kitapları niçin göndersin ki!