Anadolu her zaman bir ana şefkatiyle tepki vermiştir evlatlarına. Ana, sevginin kaynağı ve simgesidir. Ana, var olmanın şartlarını bünyesinde barındıran en saygıdeğer varlıktır. Ana, besler ve büyütür. Beslediğini büyüttüğünü asla kendi haline bırakmaz. Ana evladını belli koşullarda kontrollü gözetimle serbest bırakabilir lakin gözünü evladının üzerinden asla ayırmaz. Anadolu, 1071 yılından beri Türk halkının ve İslam […]
Anadolu her zaman bir ana şefkatiyle tepki vermiştir evlatlarına. Ana, sevginin kaynağı ve simgesidir. Ana, var olmanın şartlarını bünyesinde barındıran en saygıdeğer varlıktır. Ana, besler ve büyütür. Beslediğini büyüttüğünü asla kendi haline bırakmaz. Ana evladını belli koşullarda kontrollü gözetimle serbest bırakabilir lakin gözünü evladının üzerinden asla ayırmaz.
Anadolu, 1071 yılından beri Türk halkının ve İslam medeniyetinin kendini oluşturma sürecinde ev sahipliği yapmıştır. Nice Haçlı Savaşlarına sahne olmuş, nice dünya lideri devlet adamları yetiştirmiş, nice gönül insanının ilim ve irşat çalışmalarına sinesini açmıştır.
Anadolu’da, Türk milleti Selçuklu ve Osmanlı gibi devrinin mutlak hâkimi devletler kurmuştur. Zaman zaman kardeş kavgalarına sahne olsa da Anadolu her zaman sulh ve selamet coğrafyası olmayı başarmıştır.
Anadolu İrfanı ya da Feraset
Anadolu irfanı kavramı çok muazzam anlamlar içeren bir kavramdır. İrfan, bir olguyu ilimle öğrenmek ve bu bilgiyi kullanarak ferasete ve sezgiye dönüştürmektir. Feraset kavramı da anlayış seziş, aklı selim davranmak, hakkı ve hakikati zirvede tutmak, iyi ile kötünün farkına varmak, heyecanıyla, duygularıyla değil aklı ve sağduyusu ile hareket etmek anlamında kullanılmaktadır.
Anadolu insanı, kitabi ve kurumsal anlamda bilgiye tam olarak ulaşamamış olsa da aynı insanlar, ait oldukları medeniyetin kodlarını zihinlerinde ve kalplerinde taşımaktadırlar. İrfan ve feraset sahibi Anadolu insanı, bazı dönemlerde ülkenin sosyal, siyasal,, kültürel gidişatına pek müdahil olmazlar. Çünkü bu anlayış, özgürlükleri, bireysel tercihleri, farklılıkları problem olarak görmez.
Anadolu insanı kendisinin belirlediği sınırlar içerisindeki kavgaya, gürültüye, mücadeleye toleranslı bakar fakat çizdiği sınıra müdahale görürse emir komutayı eline alır ve tarihi müdahalesini yapar.
Nedir Anadolu İnsanının Sınırı?
Anadolu insanı dünyaya asker olarak doğmuştur. “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.” anlayışı Anadolu insanının genlerine yapışmıştır. Vatan millet uğruna nice kınalı kuzular serden geçmiş, Milli Mücadele Döneminde düşman karşısında kahramanlıklara imza atmıştır.
Anadolu insanı bir de dinine, peygamberine, yaratanına, mukaddesatına müdahaleyi asla hoş görmemiştir. Sütçü İmam’ın bedeni toprak olsa da anlayışı hala her bir vatan evladının önceliği durumundadır.
1982 ‘den beri 40 bin vatan evladını feda eden bu millet, vatanına ve şehitlerine halel getirecek girişimlere müsaade etmeyecektir. “Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli” anlayışı aslından kopmakla suçlanan fakat daha bilinçli hareket eden Z Kuşağında da öncelikli değerler arasındadır.
Anadolu İnsanı Neden Devreye Girdi?
Anadolu insanı bölücü terör örgütü PKK ile nihaye mücadele edecektir. Şehitlerinin kanı üzerinden gedik açma girişimlerine müsaade etmeyecektir. Vatanının bölünmesine, özerk bölgelere ayrılmasına, elinde şehit kanı bulunan teröristlere özgürlük vaat edilmesine izin vermez.
Şu anda ayrılıkçı, Türkiye Cumhuriyetini değiştirme, terör baronlarını hapishanelerden çıkarma, diyaneti kapatma, Suriye’deki askerlerimizi geri çekme, Suriye’deki ayrılıkçı kanton uygulamasının Türkiye’ye getirilmesini vadeden anlayışı karşı teyakkuza geçmiştir.
Her şey tartışılabilir fakat vatan, mukaddesat, namus asla tartışma konusu değildir.