Tartışıyoruz … Sonra bırakıyoruz … Aradan bir süre geçiyor … Yeniden tartışıyoruz … Sonuç uzlaşma ile olur … Ancak uzlaşma içinde akıl irade ve fıtrat gerekir !
Siyasetçiler bir bütün olarak toplumun nabzını dinleyip toplumun sesine kulak vererek , Toplumun arzu ve isteklerine göz önünde bulundurarak, Memleketin içinde bulunduğu durumu göz ardı etmeden , Uzlaşmalılar diye düşünüyorum !
Bilindiği gibi anayasa toplumsal bir sözleşmedir, bir antlaşmadır . O ülkede yaşayan vatandaşlar bir araya gelirler, birlikte yaşamanın , hayatlarını idame etmenin asgari müşterek koşullarını belirleyip bunları kağıt üzerine dökerler ve sonuç olarak hem bir devlet kurulmuş olur hem de anayasa yapılmış olur !
Sizlere ARİSTO’nun bir ifade biçimini hatırlatmak isterim “Biz devleti birlikte yaşamak için kurmadık, birlikte MUTLU ve HUZURLU YAŞAMAK IÇIN KURDUK”
İyi güzel de birlikte mutluluğa nasıl ulaşacağız acaba ?! Peki ne yapalım , elimizdeki anayasayı kaldırıp atalım mı, yerine hepimizin ortak isteği olan arzu istek ve duygularımızı yansıtan yeni bir metin mi koyalım ?!
Takdir edersiniz ki , anayasanın ilk dört maddesi ; toplumun huzuru , refahı ve geleceği için adeta bir sigorta niteliğinde !
İyi güzel de hepimizin ortak arzusu veya isteği nedir sizce ! “ Daha açık bir ifade biçimi ile ; Bizler bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar neleri paylaşıyoruz, neleri tartışmasız ve doğru olarak kabul ediyoruz ?!
Anayasa değişikliği ile ilgili söylemler geliştikçe her seferinde çok farklı düşünce ve fikirlerin de ortaya atıldığının bir çoğumuz farkındayız ! Ve zaman zaman zaman öyle konular tartışılıyor ki anayasa ile ilgili tartışmaya açılan konular zaman zaman çok ciddi farklı düşünce biçimlerini de yansıtabiliyor !
Bence düşünülmesi gereken en önemli hususlardan birisi , yeni bir anayasayı oluştururken toplumun farklı katmanlarının desteği nasıl alınacağı hususu …
Zaman zaman çıplak gözle de izlediğimiz gibi toplum öylesine ayrıştırılma noktasına geldik ki , birinin “ ak “ dediğine diğeri “ kara” , diğerinin “ kara “ dediğine bir başkası “ ak “ diyebiliyor !
Dolayısıyla değiştirilmesi arzu edilen bu yeni anayasa üzerinde nasıl uzlaşacağız ! Temel kriterler olarak neleri göz önünde bulunduracağız !
Hala bugün anayasanın ilk dört maddesi ile ilgili tartışma konusu hususlar , farklı düşünceler gündeme getirilebiliyor !
Henüz anayasanın ilk dört maddesinde dahi belirli bir konsensüs oluşturulamamış durumda ! Dolayısıyla böyle bir ortamda meclisteki çoğunluk dışında toplumun farklı düşünceye sahip kesimlerini nasıl uzlaştıracağız, tüm bu kesimleri tatmin edecek bir noktaya nasıl varacağız ?!
Bence bu durum düşünülmesi gereken bir ayrıntı . Yine işin en girift tarafı , Türkiye’de Türkiye’nin laik bir düzende değil Allahın emriyle yönetilmesi gerektiğini düşünen bir kesimin varlığı da inkar edilemez !
Peki Varacağımız uzlaşmaya onları da katacak mıyız? Onlar bu durumda ne söyleyecekler ! Biz onlara ne diyeceğiz ?!
“ Tamam sizin de toplumda yaşama ve siyasi talepte bulunma hakkınız var. Teokratik düzen Partisi kurabilirsiniz ! Eğer halk sizi seçerse biz de şapkamı çıkartacağız diyeceğiz ?!
Mesela … Ve hassas noktalardan birisi de anayasanın topyekün tartışmaya açılmasının getireceği bir başka kaçınılmaz sonuç da, Türkiye’nin etnik gruplarının talepleri olacak !
Ve çok farklı etnik gruplara sahip olan ülkemizde bütün kurucu etnik unsurlarını anayasada eşit üye olarak saymak mümkün olabilecek mi ! Daha açık bir ifade biçimi ile toplumun bütün katmanlarındaki unsurları eşit olarak kabul edebilecek bir algı veya mantığa bugün sahip miyiz acaba !
Ve toplumun bütünüyle konsensüs oluşturulduğu düşünülürken ya o farklı düşünceye sahip gruplardan birisi ise ortak antlaşmadan ayrılmamak için ayrıcalık isterse ne olacak ?!
Bu fevkalade farklı ve hassas noktalar bugün ortaya çıkmış değil ki ! 1924 anayasası tartışılırken de bu konular bütün sıcaklığıyla ortadaydı, dün de ortadaydı bugün de öyle !
Dolayısıyla her anayasa değişikliği gündeme geldiğinde belirli konularda tartışıyoruz ama bir yere maalesef varamıyoruz mümkün olmuyor !
O nedenle sorunu sürekli erteliyoruz, hatta zaman zaman hasıraltı dahi edebiliyoruz !
Elbette sivil anayasa aramaya devam edelim, orada da ciddi boyutta çalışalım…
Sonuç olarak ulaştığımız yolun ne kadar dikenli ve taşlı olduğunu da hiçbir zaman aklımızdan çıkartmayalım …