Her seçim yaklaştığında, hükümetin seçim ekonomisi yaptığı, seçimden sonra zararları ortaya çıkacak palyatif, sahte iyileştirme adı altında, tabiri caizse kesenin ağzını açtığı; daha doğrusu seçim rüşveti verdiği, muhalefet tarafından dillendirilir sürekli olarak. Ama Ak Parti hükümetinin böyle bir rüşvetine ve olmayacak sözler verdiğine rastlamadık yirmi yıllık iktidarı boyunca. Eyt, sözleşmelilerin kadroya geçmesi, Togg’ un açılışının […]
Her seçim yaklaştığında, hükümetin seçim ekonomisi yaptığı, seçimden sonra zararları ortaya çıkacak palyatif, sahte iyileştirme adı altında, tabiri caizse kesenin ağzını açtığı; daha doğrusu seçim rüşveti verdiği, muhalefet tarafından dillendirilir sürekli olarak.
Ama Ak Parti hükümetinin böyle bir rüşvetine ve olmayacak sözler verdiğine rastlamadık yirmi yıllık iktidarı boyunca.
Eyt, sözleşmelilerin kadroya geçmesi, Togg’ un açılışının yapılması gibi konular da sürekli bu meyanda değerlendiriliyor.
Oysa Sayın Erdoğan liderliğindeki Ak Parti, zaman içerisinde sürekli , durmadan devasa açılımlar yaptı, hizmetler ortaya koydu. Bir buçuk sene içerisinde bu konuları çözmek için kolları sıvadı. Ne yani , sonlara doğru bu düzenlemeler yapıldı diye, illaki seçimle mi ilintilendirmek gerekir?
Oysa, dünyada ilk olacak şekilde, bir muhalefet, seçim rüşveti olarak ütopik, hayal aleminde dolaşan, sınırsız vaadlerde bulunuyor, sözler veriyor.
Ne diyordu Silifke türküsünde? “Aslı yok yaylasında bin beşyüz koyunum var benim heey”.
Daha aday değilsiniz, seçilmiş değilsiniz; bu para bulma, bol vaadler ortaya koyma çabası ve tiyatrosu da ne?
İktidara hazırlanan bir liderin dış dünyaya açılması, think-thank kuruluşları ile görüşmesi, dış siyaset ve dünya konjonktürü açısından kendisini tanıtması, tecrübeler edinmesi olası (!) iktidarı açısından gerekli , gayet doğal ve olması gerekendir.
Kılıçdaroğlu böyle yapmak yerine, sermaye çevreleri, teknoloji kuruluşları, dijital alanlarda görüşmeler yapıyor ve bunu da videolar ile yayımlıyor.
Öncelikle oyuna talip olduğu “Z kuşağı”na mesaj veriyor.
Finans kaynakları borç para verir, yüksek faiz alır ve ipotek ister. Bu şartlarda bir iktidara seve seve borç para verirler. Hatta Sayın Erdoğan’ın dediği gibi, kan emici kene gibidirler. Kendileri teklif ediyorlar borç para vermeyi; fakat hükümet kabul etmiyor.
IMF ‘nin bu konuda ısrarını biliyoruz. Kılıçdaroğlu daha önce de IMF’den borç almayı önermişti.
Hani, J . Biden, “Erdoğan’ı düşürmek için muhalefetle iş birliği yapacağız” demişti. Zaten tarihten bu yana ABD – İngiltere işbirliğini ve dostluğunu bilmeyen yok.
Bu amaca uygun olarak; yani Sayın Erdoğan’ı düşürmek için Kılıçdaroğlu’na cazip para teklifleri yapabilirler, yardım edebilirler, hatta bunun taahhüdünü seçimden önce açıklayıp imzalayabilirler.
Onlar için bir kaç trilyon doların ne önemi var Erdoğan’ı düşürmek uğrunda?
Sadece İha ve Siha’ların silah sektörüne verdiği zararın şimdiden on altı trilyon dolar olduğu batılı uzmanlar tarafından yazılıp çiziliyor.
İşin ilginç yanı CHP tabanının tamamen biatçi olmasıdır. İdeolojik, etnik ve mezhepsel yönden destek veren bir taban vardır.
Neden hepsi biatçi diyoruz,? Ne olursa olsun tek bir oy firesi olmadan %25’lik oy oranının korunmuş olmasındandır.
Bu durumlara ve kimi olumsuzluklara rağmen Sayın Erdoğan’a karşı vefalı bir halk var, olanların farkındalar ve seçimde gereğini yapacaklarından şüphemiz yoktur.