Darwin rahat uyusun, evrim teorisi maymun-insan ilişkisinde henüz ispat edilemedi ama dava, ahlak, maneviyat alanında gerçekleşti ve somut bir şekilde görüldü, hissedildi. Her zaman doğru olmalı, doğrudan, haktan, hakikatten taraf olmalı, şahsi ya da yakınlarınızın aleyhine de olsa gerçekleri, doğruyu, doğru- yanlış gördüklerinizi objektif olarak dile getirmeli, haykırmalısınız. Hak, hakikat uğruna,” kol kırılır, yen içinde […]
Darwin rahat uyusun, evrim teorisi maymun-insan ilişkisinde henüz ispat edilemedi ama dava, ahlak, maneviyat alanında gerçekleşti ve somut bir şekilde görüldü, hissedildi.
Her zaman doğru olmalı, doğrudan, haktan, hakikatten taraf olmalı, şahsi ya da yakınlarınızın aleyhine de olsa gerçekleri, doğruyu, doğru- yanlış gördüklerinizi objektif olarak dile getirmeli, haykırmalısınız.
Hak, hakikat uğruna,” kol kırılır, yen içinde kalır” yanlış saplantısını terk etmeniz gerekir.
Peygamber Efendimiz (as) adil , adaletli, hakikatlerden sapmayan biri olarak, bulunduğu toplumun en güvenilir insanı olmuş ve Muhammedü’l Emin ( Güvenilir insan Muhammed) demişlerdir.
Kitabımız da,” Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletten ayırmasın” ilahi emri ile, adaletin önemini zirveye taşımıştır.
Konumuzun merkezinde Ak Parti’de gözle görülür evrim, değişim, eksen kayması, dağdakilerin bağdakilerin yerini alması vardır.
İçerde iğneleme yaparken, her ne olursa olsun, Ak Parti düşmanlarına, fırsat bekleyenlere, gayri milli iş birlikçilere fırsat verecek değiliz. Sahiplenmekten ve destek olmaktan vazgeçecek birileri de olmayacağız.
Yanlışları elimizle, dilimizle, kalbimizle düzeltme yoluna gideceğiz.
Milli görüşten itibaren bizler, partimize her zaman dava odaklı baktık, partiyi davamızın emrinde bir kurum, bir ekol, bir araç olarak gördük.
Davayı çıkarırsanız, partinin bizim için bir anlamı yoktur. Geride bir güç, bir menfaat, çıkar, makama hizmet eden bir ego makamı ve basamağı kalır.
Soralım şimdi: Ak Parti’de kuruluş, başlangıç, gelişme ve ilerleme zamanlarına göre bir kıyas yapılırsa; şu andaki durumla ne kadar örtüşüyor, bağdaşıyor? O dönemlere ait heyecanla, dava şuuru ile, niyetle benzerliği var mı?
Öncelikle hakkı teslim edelim. Başta Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ve yakın dava arkadaşları ilk günkü gibi davalarından, heyecanlarından, niyetlerinden, hedeflerinden bir gram sapmamışlar, geri adım atmamışlar, dimdik ayakta durup mücadele etmişlerdir.
Sorun ne? Sorun aşılamada. Ağacın kökü, gövdesi orijinal, sapasağlam duruyor. Mevcut dallar kesilmiş, yeniden başka ağaçlardan aşılar yapılmıştır. Aynı kökte ve gövdede olmalarına rağmen, başka bir ağacın nesli devam etmeye başlamıştır.
Bu dava partisinin asıl hadimlerinden bir kısmı pasif konuma gelmiş, maalesef bir kısmı erozyona uğramış, dünya şatafatı eksenlerini kaydırmış, güç zehirlenmesine uğramış durumdadırlar.
Sesleri çok çıkan, göz önünde olan, köşeleri tutan, davadan uzak olup dağdan gelenlerin oluşturduğu bir kitle; asıl hedef noktamızda olanlardır.
Hep aynı zatlar milletvekili, belediye başkanı, il- ilçe başkanı olacaklar, başkalarının buralara girmesine kapılar kapanacak, fırsat verilmeyecek! Örülen duvarlar aşılamayacak!
Hesap sorulamayan, aday olup seçilmeleri garanti olan(!), Sayın Erdoğan’ın rüzgarını arkasına alanların davaya ve halka yakınlıklarından ne kadar söz edilebilir?
Bir ilin, ilçenin bürokratlarının atanmasına, alınmasına, ihalelere, yatırımlara müdahil olanların, dava bilincinden bahsetmek mümkün mü?
Bu genel izahattan sonra, çözüm yolları ve tavsiyeler gündeme geliyor.
Öncelikle dava sahipleri etkin olarak yerlerine dönmeli, evrime kapılanlar aslına dönüp nedamet göstermeli, nasuh tövbe etmeli, dışarıdan gelenler davaya adapte olmalı, davanın hizmetine girmeli veya bu yuvayı terk etmelidirler. İcraatlarından hesap vermelidirler.
Yeni bir silkeniş, uyanış, arınma, resetlenme olmazsa çok yazık olacak bu ülkenin, milletin ve ümmetin kazanımlarına!
İstanbul, Ankara, Antalya, başta olmak üzere yerel yönetimlerde ki yönetim kayıpları göstermiştir ki, artık kazanmak çantada keklik değil, Erdoğan’ın rüzgarını almak da yetmiyor, yerel yönetim- iktidar bağlantısı dikkate alınmıyor.
Adalete, liyakate, ehliyete önem vermek zorundayız. Hak edenin hakkını teslim etmek, adaletli davranmak durumundayız.
Yoksa dünya ahiret vebalden kurtulmanız mümkün değil.
Uyarılar dikkate alınmazsa; iktidarın el değiştirmesi kaçınılmaz olacaktır.
Sonuçları ve olabilecekleri tahmin etmek, düşünmek bile istemiyoruz.
Sebep olanlar milletin ahı altında ezileceklerdir.