Tüm mevcudatın yaratıcısı , nizamını düzenleyen, ve kurallarını koyan yüce Mevla bir ayetinde” İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır” buyurmaktadır. Hangi dinden, hangi ırktan olursa olsun, çalışan, çabalayan, mücadele eden bu dünyada karşılığını elbette alacaktır. Tembellik yapan, çalışmayan, pasif kalan da din farkı gözetilmeksizin rezil, rüsvay olacaktır. Asıl önemli olan: davanıza inanmanız, güvenmeniz ve sahip […]
Tüm mevcudatın yaratıcısı , nizamını düzenleyen, ve kurallarını koyan yüce Mevla bir ayetinde” İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır” buyurmaktadır.
Hangi dinden, hangi ırktan olursa olsun, çalışan, çabalayan, mücadele eden bu dünyada karşılığını elbette alacaktır. Tembellik yapan, çalışmayan, pasif kalan da din farkı gözetilmeksizin rezil, rüsvay olacaktır.
Asıl önemli olan: davanıza inanmanız, güvenmeniz ve sahip çıkmanızdır.
Bir o kadar da davanızın sağlamlığı, meşruluğu, haklılığı başarı elde etmek için çok önemlidir.
İnanan, kabul eden birilerinin davaları için ölüme gittiğini görüyoruz. Bu durumda ya bir kandırmaca, ya bir ikna veya bir tehtit, hatta ölümden başka şık, seçenek bırakılmamış olması etkin rol oynamaktadır.
İlk bakışta baktığımızda , tüm canlılar, çoğu zaman ölümü göze alabilmektedirler.
Bir kuş yavruları için kartalın üzerine korkusuzca atlayabilmekte, bir anne evladı için ateşe girebilmekte, bir köpek, sürüyü koruma adına kurt sürüsüne dalabilmektedir.
Bu gün baktığımızda, Ukrayna halkının bir kısmı , kadınlı- erkekli ülkesini savunmak için canlarını ortaya koyabilmektedirler.
Tarihte, ta dünyanın bir ucundan Çanakkale’ye savaşmaya gelen Anzakların, Avustralyalıların, Japonların da öldüklerini, canlarını verdiklerini yakın tarihimizden öğreniyoruz.
Dediğimiz gibi, Allahu Teala çalışana karşılığını veriyor, lakin bir noktadan sonra Allah için, dini için, onuru, haysiyeti için savaşanlara yardımını veriyor.
Yardım almadaki tek şart; Allah için, O’nun dini için, mazlum kullarına yardım için savaşmış olmaktır.
Bir noktaya kadar gayret eden, çalışıp çabalayanların, dini inançlarına, davalarının çürüklüğüne bakılmadan karşılığını aldıkları/ alacakları muhakkaktır.
Aynı çabayı ve gayreti gösterenlerin beşeri güçlerinin bittiği noktadan itibaren ilahi yardım alabilmelerine gelince; elbette ki hak yolda olanlar, Hak davanın savunucuları olanlar, doğru yolda olanlar için sözkonusudur.
Ölümü şehitlik, sağ kalmayı, yaralanmayı gazilik unvanı kabul edip, böyle yüksek makamlara kavuşabilmek için savaşan insanlar; İlahi yardımı alacak olanlardır.
Allah’ın sevgili kulları olan peygamberleri bile, bir beşer olarak son noktaya kadar mücadele etmişler, düşmanı yenmişler, bazen yenilmişler; bittik ya Rabbi! Benden bu kadar, yapabileceğim bu kadar dediklerinde ilahi yardım gelmiştir.
Yani bu kainatın, bu nizamın, bu alemin sahibi olan yüce Yaratıcı, kendi uğrunda mücadele eden kullarını asla yalnız ve yardımsız bırakmaz, düşmana ezdirtmez.
Ölmeden önce, cennetteki makamlarını görenler, ölüme güle güle gidiyorlar.
Savaşın amacı, hedefi , yolu doğru istikamette ise, ahiret yurdunun kalıcı, bu dünyanın geçici olduğunun bilincinde ve şuurunda olunca, iki dünya zaferi muhakkaktır.
Başta 107 yıl önce Çanakkale Zaferinde ve çok sayıda savaşlarda örnekleri olduğu gibi, müslümanların imtihanlarını, gördükleri ilahi yardımları tarih okumalarımızdan öğreniyoruz.
Başarılarınızın temelinde ve devamında iman ve inanç sağlamlığı vardır.
Akif’in ” İmandır o cevher ki, İlahi ne büyüktür!
İmansız olan paslı yürek, sinede yüktür” sözlerinde, imanın en yüksek derece olduğu gayet güzel ifade edilmektedir.
Vatan uğruna, namusu uğruna, Allah için dini uğruna canını verenlere Allah’tan rahmet, gazilere acil şifalar ve hayırlı ömürler dilerim.