İsveç’in İslam Düşmanlığı Danimarkalı aşırı sağcı Sıkı Yön Partisi lideri RasmusPaludan’ın, bugün, Ülkemizin Stockholm Büyükelçiliği önünde İsveç makamlarının izniyle Kur’an-ı Kerim’i yakması Haçlı Avrupa’sının yüce dinimize ve Avrupa’dan yaşayan Müslüman kardeşlerimize karşıkin, nefret, bağnazlık ve yabancı düşmanlığının ulaştığı ürkütücü seviyenin bir başka örneğidir. Özellikle İsveç’te Büyükelçiliğimiz önünde bu eylemi yapmaları tüm dünyaya Türklerle yeni bir […]
İsveç’in İslam Düşmanlığı
Danimarkalı aşırı sağcı Sıkı Yön Partisi lideri RasmusPaludan’ın, bugün, Ülkemizin Stockholm Büyükelçiliği önünde İsveç makamlarının izniyle Kur’an-ı Kerim’i yakması Haçlı Avrupa’sının yüce dinimize ve Avrupa’dan yaşayan Müslüman kardeşlerimize karşıkin, nefret, bağnazlık ve yabancı düşmanlığının ulaştığı ürkütücü seviyenin bir başka örneğidir. Özellikle İsveç’te Büyükelçiliğimiz önünde bu eylemi yapmaları tüm dünyaya Türklerle yeni bir haçlı savaşı yapacaklarının mesajını vermişlerdir. Avrupa’da son yıllarda artan İslam düşmanlığı, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı yeni bir evreye getirilmek istenmektedir.
Birçok soru sorabiliriz ve farklı farklı cevaplarda alırız ama İslamofobi’nin arka planında yatan esas etkenin Amerikalı siyaset bilimci Samuel Huntington’ın Medeniyetler Çatışması teziolmuştur. Bu tezin Sovyetler ’in dağılmasından sonraya ortaya atılması Batı’nın yeni bir düşman olarak İslam’ı seçmesi ile olmuştur. iki kutuplu birçekişmeye sahne olan dünyada, her bir kutup öteki için bir nevi karşıt güç ve dengeunsuru oluşturmaktaydı. Ancak Berlin Duvarı’nın yıkılması, komünizmin çökmesive liberalizmin zaferini ilan etmesiyle birlikte, ulus devletler önemli orandaküreselleşmenin baskılarına boyun eğmek zorunda kaldı. Sınırlar ticaret ve finanshareketleri açısından sınırlayıcı olma durumlarını yitirirken, yeni neo-liberalekonomik düzende, ABD’nin ticaret üzerindeki etkisi çok daha fazla hissedilmeyebaşlandı. ABD ve Avrupa ülkelerinin bu düzeni sürdürebilmesi için Berzezinski’nindeyimiyle; mevcut düzen kendisini koruyucu küresel bir siyasi ve askeri güceihtiyaç duymaktaydı.İşte bu yüzden yıkılan komünizmin yerine yeni bir düşmangerekliydi. Böylece bazı Amerikalı düşünce kuruluşları ve medya organları yeni birdüşman arayışına girerken, İslam ve Müslümanları, yıkılan komünist bloğun yerine,Batı uygarlığına karşı düşman olarak işaret eden fikirler üretilmeye başlandı.
Böylece Batı ülkelerinde yaşayan Müslümanlara karşı 1990’lı yıllardan itibarengelişen ayırımcılık, dışlama ve fiziki saldırılar da giderek artmıştır. Özellikle 11Eylül saldırılarından sonra ABD’de artmaya başlayan Müslüman karşıtlığı, ardındanAlmanya, Avusturya, İngiltere, Hollanda ve Fransa gibi Avrupa ülkelerde de giderekyayılmıştır. Avrupa ülkelerinde yapılan anketler İslamofobi olarak adlandırılan bukaygı verici gelişmelerin son yıllarda daha da arttığını göstermektedir. Dolayısıylagünümüzde Avrupa’da adeta bir salgın haline gelen İslamofobinin ortaya çıkışı veyükselişinin arka planındaki etmenlerin doğru tespit edilmesi büyük önemtaşımaktadır.
Yaşamış olduğumuz olaylar, batının ısrarla İslam ülkelerinde finans ettiği terör örgütleri ve İslam2a açıktan yapılan düşmanlık faaliyetlerini gözardı etmeleriHuntington’ın Medeniyetler Çatışması tezini doğruluyor. Batının İslam ile olan savaşı Haçlı savaşlarının devam ettiğinin en önemli delilidir. Bugün bu savaş bireysel saldırılardan çıkmış devletimizi karşı saldırıların fitili ateşlenmiştir. Özellikle büyükelçiliğimizin önünün de yapılması ve buna İsveç makamlarının sessiz kalması bir planın uygulamasının ötesinde bir şey değildir.
Niçin Türkiye?
Türkiye İslam’ın kılıcı ve ümmetin hamisidir. Bunu çok iyi bilen Avrupa tarih hafızasını sürekli canlı tutar. Tarihin tekerrürünü bire bir analiz eden Avrupa Endülüs’ü ve Osmanlı’yı asla unutmamıştır. Özellikle kıta Avrupa’da artan Müslüman nüfus ve İslamiyet’in yayılışı, Ateizmin çoğalması ve kiliselerinin müşteri bulamayışı gibi sebepler kendilerini ürkütmektedir. İslam ülkelerinde artan Erdoğan ve Türkiye sevgisi, Türkiye’nin yerli ve milli silahlar yaparak İslam ülkelerine rol model olması, Fransa ve İngiltere’nin sömürgelerini kaybetmeye başladığı süreç ve Küresel ekonomik kriz Avrupa’yı panikletmeye başlamış ve tüm son oyunlarını artık sahneye sürmüşlerdir.
Ekonomik savaşların yerini bundan sonra toprak savaşları alacaktır. Özellikle Ortadoğu’da yeni bir barış süreci çalışması Avrupa’nın korkusunu bir kat daha artırmıştır. Rusya’nın bitirmek istemediği Ukrayna savaşı ve Nato’nun İskandinav ülkelerini Rusya’ya karşı korumu planı da bu son eylemlerle birlikte askıya alınacağı aşikardır. Tüm bu denklemler karşısında Rusya’dan Ukrayna’ya Ortadoğu’daki barış sürecinden Afrika’daki tam bağımsızlığa kadar güçlü bir Türkiye onları huzursuz ve rahatsız etmektedir.
Emperyalizm ’inÇöküşü İslam’ın Yükselişi ile olacaktır
Emperyalist batı çöküş sürecine girmiştir. Başta ekonomik olmak üzere siyasi, sosyal ve dinsel anlamda tam bir çöküntü yaşamaktadır. Ekonomik krizle boğuşan Avrupa sosyal olarak refah seviyesini kaybetmiş ve bunu da yabancı düşmanlığı ile aşmaya çalışarak ülkelerindeki aşırı sağcı grupları güçlendirmiştir. Amaçları krizlerle süreçleri aşmaktır.
Kendi mahsulleri olan LGBT, PKK’lar Işidler vb. örgütler ellerinde patlamıştır. Dini anlamda ateizmin pençesinde kıvranan Avrupa kendi haçlı ruhunu diri tutabilmek için yeni bir cephe ile Müslümanlara saldırıya geçmiş ve yegane hedefleri olan Türkiye üzerinden başlamıştır. Yıllardır saldırdıkları Hz. Peygamberimiz (sav), Kur’an-ı Kerim, Camiler, başörtüsü ve ırkçılıkları ile yeni adımlar atacaklardır. Bu sebeple yakın tarihimiz olan Bosna, Irak, Afganistan ve Suriye’yi unutmayalım. Afrika’daki katliam ve sömürülerini, İsrail’in yaptıklarınının arkasında olduklarını ve İslam’a saldırıda her türlü yolu mübah gördüklerini de unutmayalım. Ve şunu da unutmayalım ki bu savaş hak batıl savaşıdır. Onlara karşı bu savaşta zaferle çıkmak istiyorsak kendi öz kültür ve değerlerimizi, dinimizin bizden istediklerini uygulayarak başarabiliriz. Aliyaİzzetbegoviç’in şu sözünü unutmayalım “Asıl savaş düşmanlarınıza benzedikten sonra kaybedilir”.
Batının bu batıl savaşında kazanan biz olmak istiyorsak onlara değil kendi dinimizin istediği bir şekilde yaşam tarzı ortaya koyarak ve bunun mücadelesini vererek olacağız.“Allah’a iman eden kullar olarak, her şeyden önce bilinmesini isteriz ki, asla ve kata yüce kitabımız, en büyük kutsalımız olan Kur’an-ı Kerim’e yapılacak hiçbir edepsizliğe karşı sessiz kalamayacağız ve Kur’an-ı Kerim’in hizmetkarları olarak batıla karşı mücadele de son nefesimize kadar devam edecektir.
Abdülaziz ÖZTÜRK