KATIRAN , ŞEKER, CİNS ÜÇLEMESİ !

Katıranı eritsen olmaz şeker, cinsini seveyim (!) cinsine çeker öz deyişi; ciltlerle anlatılabilecek bir konuyu  bir kaç sözcükle somut olarak ortaya koyabilmektedir.

Katran- şeker karşılaşması ne alaka? Neden  yan yana getirilmiş diye soruyorsunuz; sonra , var bir ilintisi diyerek, ifade ettiği manaya odaklanıyorsunuz.

CHP zihniyetinin bu memlekete ve dinini yaşamak isteyen insanlara neler yaptığını; öldürme, işkence, hapse atma şeklindeki zulümlerini hiç bir zaman unutmadı bu halk.

Gerek canlı şahitlerden, gerekse tarafsız tarihî kaynaklardan; yapılan insanlık dışı muamelelere  vakıf olduk.

Geçmişi geri getiremezsiniz, tartışmanın şu şartlarda anlamsız olduğuna, ülkemizin selameti için önümüze bakmamız gerektiğine inandık ve uygulamaya devam ediyoruz.

‌Biz, her ne kadar soğutmaya alsak, önümüze bakmak istesek de zihniyetin şu anki temsilcileri bir türlü soğuyamıyorlar, sık sık yaraları depreşiyor, içlerindekini kusuyorlar. Ne kadar gizlemek, içinde olanları çıkarmak istemeseler de, kusmayı engelleyemiyorlar.

‌Bu milletin kahir ekseriyeti bunları benimseyip kabullenmediler.Tek başına iktidar imkanı da vermediler, vermeyecekler de.

‌Bu halka ve değerlerine sürekli tepeden baktılar, küçümsediler.

‌Cahil, özgür iradesini kullanamaz, güdülen kişiler olarak gördüler.

‌Hademe ol, kapıcı, bahçıvan ol, sokakta dolaşan hurdacı, zerzevatçı, sütçü ol; erkeksen başına takke, kadınsan tavşan kulağı başörtü takabilirsin.

‌Ne zaman ki mütedeyyin Anadolu çocukları okullar kazandı; doktor, hakim, savcı, mühendis, öğretmen olup  başarılı görev icra etmeye başladılar; bundan sonra feryat, figan ve saldırganlığa başladılar. Hele bir de inançlarına uygun kıyafet takmaları bunları çıldırttı, deli danaya çevirdi.

‌Siz alt sırada hizmetçi olun, kıyafet serbest ama yüksek makamlarda zinhar olamazdı.

‌Hele hele Cumhurbaşkanı, Bakan, müdür, işadamı, yazar, amir konumuna yükselmeniz dayanılmaz bir ızdırap verdi, vermeye de devam ediyor.

‌Öyle ya, dünün ezilenleri, alt tabaka sınıfları, nasıl olur da bizi yönetir, bize emir verir, bizim karizmamızı çözerler! Bunu hazmetmek çok zordu.

‌Ne zaman ki bu gerçeği görmek zorunda kaldılar; bundan sonra sahte, ikiyüzlü, riyakar, sırıtan bir strateji geliştirdiler; halkla barışma (!), helalleşme(!), özeleştiri, geçmiş icraatlarla hesaplaşma argümanlarını öne sürdüler.

‌Hadi bir hak da biz bunlara verelim dedik ve izlemeye başladık. Öyle ya, ülkemiz menfaati açısından çok önemli bir evrilme idi, bu fırsat verilmeli ve  sonucu beklenmeliydi.

‌Beklemeye gerek kalmadı, hemen eski, orijinal yapılarına  döndüler. Saklayamadılar, gizleyemediler. Çünkü bu bünye; bunlara göre yabancı, sahte, öz olmayan değerleri tutamazdı ve kısa sürede kustu.

‌İktidara gelmek için, bünyeleri bu  değerleri kabul etmedi ama pkk’yı, ülke düşmanlarını, kararan Molla’yı(!), Özden sapan düşkünleri rahatlıkla  bagırlarına bastılar.

Sırıtan iki yüzlü tutumları, bu halktan karşılık bulamayınca derhal “u” dönüşü  yaptılar ve şiddetlice manevi değerlere saldırıya geçtiler. Diyanet’e, eğitime, imamlara saldırıya geçtiler.

Daha dün, grup başkanvekili,   çocukların Kuran öğrenip hafız olmalarını, çağ dışı olarak niteleyip, hakaretler yağdırdı.

Öyle ya, madem bu halkın oyunu alamadık, bari  aslımıza dönüp mevcut kitlemizi konsolide edelim yöntemine yöneldiler.

Yani  katran ile şeker, olmayacak zorlamalardır.

Kimse şeker üretemedi. Her türden ancak kendi cinsinden ürün ortaya çıkar. Cinsinize uygun ürün deneyin ki cinsinizi sevsinler!