Everest’in tepesine çıkmak isteyen tecrübeli doğa gurubu , dağı yakından tanıyan bir rehber gurubu ile kendilerine inanarak tırmanmaya başlarlar. Dağa ciddi bir zaman ayırarak sabırla çıkarlarken , kendilerine rehberlik yapan gurup hiç bir neden yokken önce yavaşlıyorlar sonra kendi aralarında konuşarak aniden bulundukları yere sert bir biçimde oturuyorlar .
Durumu kavrayamayan dağa çıkmakta kararlı gurup büyük bir şaşkınlık yaşıyorlar . Onlar açısından rehberlerin bu garip davranış biçimi hiç bir anlam ifade etmiyor !
Aradan belirli bir zaman geçtikten sonra yerlerinden hep beraber kalkan rehber gurubu dağcılarla birlikte yola koyularak dağın zirvesine doğru ilerliyorlar . Dağcılardan biri ne olup – bittiğini anlamak için tecrübeli rehberin yanına yaklaşıp “ bayım inanın ne olup bittiğini anlayamıyorum ! Ne diye yürüyüşün en tempolu anında yolun ortasında uzun bir zaman bekleme ihtiyacı hissedip bizi de beklettiniz ! çok ciddi bir zaman kaybına neden oldunuz anlayamadım ki ! ” dedi .
Tecrübeli rehberin bu noktada verdiği cevap oldukça ilginçti “ Belirli bir süre yüksek bir tempo ile sizlerle birlikte yürüdük ! Sahip olduğumuz ruhlarımız bizden çok geride kaldılar ! Biz gurup olarak konuştuk ve ruhlarımızın yeniden bizimle olmalarını istedik ! Uzun bir süre sonra ruhlarımız bize yetişti ve biz onlarla bütünleşerek yolumuza devam ettik ! “ … Enteresan bir cevap değil mi dostum yaşlı rehberin ifadeleri !
Farkında mısın , çoğu insan zaman zaman kendinde eksik bir şeylerin olduğunu hisseder ! Huzurlu , doyumlu ve mutlu olmayı bir türlü beceremez !
Çoğumuz bizzat kendimiz olamamanın eksikliğini hayatımızın bir çok boyutunda hissederiz ! Anlatmaya çalıştığım öykü aslında “ niçin “ le başlayan ve içinden çıkamadığımız bir çok sorunun cevabını bize net olarak veriyor !
Yaşadığımız dünyanın akıntısına kendimizi öylesine salıyoruz ki , kendi ruhumuz kendi bedenimizden kopuyor çok gerilerde kalıyor ! Çoğunlukla kaybettiğimiz benliğimizle ve ruhumuzla bir araya gelmeden , hayatın zorlu ve karmaşık yollarında acele acele bir yerlere ulaşmanın çaba ve gayreti içerisinde oluyoruz !
Ne kadar garip değil mi , daha çok para kazanarak , daha fazla mal – mülk , makam – mevki edinerek mutlu olacağımızı zannediyoruz !
Dostum bence yanlış yapıyoruz ve ısrarla aynı yanlışları tekrarlayıp duruyoruz ! Mutluluğu ve huzuru “ madde merkezli “ bir dünya ile özdeşleştiriyoruz ! Oysa , gerçek ne kadar farklı değil mi !
Biz gerçeği dahi hayalin içinde arıyoruz !
Dostum , yapmamız gereken ruhumuzla bütünleşmemiz gerektiğini farketmek ve anlamaktan geçiyor ! Benliğimizi , kişiliğimizi , ruhumuzu bir yerlerde bırakarak , unutarak daha ne kadar yoluna devam edebilirsin ki ! En iyisi ve en doğrusu hayatı ; ruhumuz , duygularımız , hislerimiz , bedenimiz ve vicdanımızla yaşamalıyız diye düşünüyorum ! Sahi sen neyi nasıl düşünüyorsun ..?