Belediye Başkanları: 1-Halkın içerisinde en fazla bulunması gereken siyasi kişidir. Partisinin alacağı oyda, yaptığı hizmetlerin payı büyüktür. Belediye Başkanı, seçimde verdiği sözleri mutlaka tutmalı. Söz verdiği halde yapamadığı hizmetler varsa, onu da halka kafede, kahvehanede, dernekte, parkta, salonda, esnaf ziyaretinde, bir pundunu bulup izah etmeli. 2- Belediye Başkanı, bilhassa halkın acil ihtiyaç duyduğu hizmetlere öncelik […]
Belediye Başkanları:
1-Halkın içerisinde en fazla bulunması gereken siyasi kişidir.
Partisinin alacağı oyda, yaptığı hizmetlerin payı büyüktür.
Belediye Başkanı, seçimde verdiği sözleri mutlaka tutmalı. Söz verdiği halde yapamadığı hizmetler varsa, onu da halka kafede, kahvehanede, dernekte, parkta, salonda, esnaf ziyaretinde, bir pundunu bulup izah etmeli.
2- Belediye Başkanı, bilhassa halkın acil ihtiyaç duyduğu hizmetlere öncelik vermeli. Görünür hizmetleri hiç aksatmamalı.
Belediye hizmetlerinde vatandaşın aklı gözündedir.
3- Cumhur ittifakını oluşturan partiler, kendi aralarındaki birlikteliği, dayanışmayı, halka yansıtmalıdırlar.
Millet ittifakı da mutlaka aynı yolu izleyecektir.
4- Siyasiler yaptığı konuşmalarda kırıcı olmamaya çalışmalılar. Kırıcı olma ki, adayın ikinci tura kaldığında, ondan oy istemeye yüzün olsun.
5- AK Parti, Türkiye genelinde verdiği mega hizmetleri, yasanın hangi maddesine göre vermiştir. mutlaka açıklamalı.
6- Muhalefetin yapacağı tüm eleştirilere hazırlıklı olmalı. Muhalefetin hangi eleştirileri nasıl, niçin yapacağını mutlaka biliyor. Ona göre hazırlanmalı.
7- İktidar, muhalefet partilerinin de maziden atiye kadar yaptıkları yanlışları, haksızlıkları bir bir anlatmalı. Soruya cevap veremeyen kişi, partisine oy kaybettirir.
8- Uzun yıllar birlikte hareket edip, sonra ayrılanları partiler tekrar yanlarına almaya çalışmalılar.
9- Siyasi tecrübesi olan kişilerden, akil zevattan mutlaka yararlanılmalı.
10- Partide varlığıyla yokluğu fark edilemeyecek durumda olanlar, teşekkür edilerek parti dışına uğurlanmalı.
11- Muhalefette (Z) kuşağı, iktidarda (teknofest) kuşağı halkın genelini ilgilendirmiyor. Muhalefetin sözcülerinin:” Gençlerin (0/080) yüzde sekseni Avrupa’ya, Amerika’ya gitmek istiyor.” iddiaları var.
Emekliye ayrılmış veya çalışan gurbetçilerimiz, bu mevsimlerde izinli olarak memleketlerindedir.
Üç ayrı devlette çalışıp, emekliye ayrılan iki hemşerime,bir de halen çalışan genç kardeşime sordum.
1-Hollanda’dan izine gelen gencimize:” Hacı, gençlerimiz Avrupa’ya gitsinler mi? Ne diyorsun?
“Gitsinler amca. Havaalanında uçaktan iner inmez, devlet zarf içinde 50 bin avro veriyor. Gelsin hanya’yı Konya’yı bir görsünler. Neredeymiş öyle yoğurdun bolluğu” dedi. Dalga geçti.
2- Almanya’dan emekli İhsan, sohbet esnasında:” Almanya 5 yılda öldü. Huzur denilen bir şey kalmadı. Kovidde çuvalladı. Son yıllarda marketten ancak bir kilo alabiliyorsun. Gıda ihtiyaç maddeleri yok.
Türkiye’de pahalılık var ama, Gıda ve ihtiyaç maddeleri var. Hiç olmazsa paran kadar alabiliyorsun.
3-Belçika’da seyahat acenteliği de yapmış, maden işçiliğinden emekli Ziya. Ev kendisininmiş. 2600 avro emekli maaşı varmış. Eşi, oğlu ve torunları 6 kişi birlikte yaşıyorlar. Ekmeğin tanesi 3 avro. O da ediyor 50 Türk lirası. Elektrik ve doğalgaza 30 Mayıs’ta 493 avro ödedim. Artık eski Avrupa yok. Vallahi, billahi, tallahi geçinemiyorum. Avrupa’da kazanacaksın Türkiye’de harcayacaksın. Avrupa’da 3 kilogram unu zor buluyoruz.. Onu da hanım bazlama yapıyor.
Bu üç örnek gösteriyor ki pandemi dönemi, Ukrayna Rusya Savaşı, üretim azlığı, enerji kaybı gibi hususlar, dünyayı yaşanılmaz hale getirdi.
iktidarın yapacağı bir şey var: Halk nezdinde kendilerini doğrudan desteklemeyen TV kanallarında, aklı başında, dürüst gurbetçilerimizi konuşturmalı.
Milletvekilleri ve teşkilatlar halk ziyaretlerinde, yine dürüst, samimi gurbetçilerimizden emekliye ayrılmış veya izinli olarak memleketine gelmiş kişileri yanlarında bulundurup, onları konuşturmalılar ya da bölgelerindeki TV’lerdeki programlarda konuşmalarını sağlamalıdırlar.
Ulusal kanallarda muhalefete mensup yazar çizer veya siyasi kişiler, konuşmalarında iktidara vuruyorlar da vuruyorlar. Mangalda kül bırakmıyorlar.
Meclis’te bulunan partilerin milletvekilleri var. Grup başkan vekilleri var. Parti sözcüleri var. genel başkanları var. Genel başkanlar, grup toplantılarında konuşuyor. Bir de haber nitelikli programlarda konuşmaları ekranda duyuluyor.
Muhalefet adına konuşan parti yetkilileri,(0/01) yüzde bir oranında, belki iktidara olumlu bir laf ediyor. %99’u iktidarı kötülemek, suçlamak Sayın cumhurbaşkanımızı makamından uzaklaştırmak ve atmak için konuşuyor.
Siyasetçileri ve siyasi olayları takip ettiğim kadar, bu yönüyle iktidarı bazı konularda savunmada yetersiz buluyorum.
Allah aşkına düşünelim:” 1984’ten bu yana PKK ile adeta savaşıyoruz. PKK çocuk kadın-erkek Türk-Kürt, asker, polis işçi-memur demedi, 50 binin üzerinde vatandaşımızı katletti. Şehit etti. Bugüne kadar 600 milyar dolar civarında paranın harcandığı söyleniyor.
Dost bildiklerimiz, müttefik bildiklerimiz olanların çoğu başta ABD PKK’yı YPG’yi silahla, her türlü mühimmatla destekliyor.
Tanklarımız, ihalarımız, sihalarımız, uçaklarımız teröristlere leblebi atmıyor. Mermi atıyor beyler mermi. Nice şehitler verdik. Hiç olmazsa onların anısına saygılı olalım ya doğruyu söyleyelim, söyleyemiyorsak susalım.
Avrupa’nın hangi ülkesi yanımızda yer alıyor? NATO genel sekreterinin terörle, teröristle ilgili sözleri, hangi ülkesinde takdir topluyor? Kuru kuru gadanı alıyım tıkır tıkır Kurbanın oluyum. Sonuç yine aleyhimizde.
Finlandiya’nın, İsveç’in Nato’ya girmesi talebine karşı, Türkiye’nin takındığı tavır, NATO ülkeleri içerisinde haklı bulunurken, Bizim yerli muhalefetimiz ateş püskürdü:” Yazık oluyor ülkemize. Muhalefet demek, iktidarın yaptığı her şeye karşı çıkmak demek değildir. Lütfen milletimizi düşününüz.”
Sene 1987 Nisan’ında Belediye Başkanı olarak Avrupa’ya gitmiştim. Almanya Osnabrück, Mele Belediye Başkanını, gençlerimizin aldığı randevu sonucu ziyaret ettim. Tam bir saat konuştuk.
“Yöneticinin zamanı çok kıymetlidir. Yaptığımız sohbetten oldukça yararlandım. Teşekkür ediyorum. İzin istiyorum”. Dediğimde:
Belediye Başkanı:”Nezaketli davranışından dolayı Başkana teşekkür ediyorum. Benim için zaman çok önemlidir. Ancak ben de çok yararlandım. Devam edelim” dedİ.
Tabir caizse ben buğdayı öğütmüştüm. Hemen aklıma gelen iki soruyu sordum.
“Sizde, iktidar ve muhalefet çalışması nasıl gider?”
Belediye Başkanı:” Bizde siyaset iki husus için yapılır. Birisi Almanya menfaati, ikincisi parti menfaati. Ben on yedi yıldır Belediye Başkanıyım. Bu işi zevkle yapıyorum. Melle’nin en güçlü inşaat firmasının da sahibiyim. Belediye meclisinde şu anda( 41) kırk bir muhtar bulunmaktadır. Parti olarak çoğunluktayız. Biz yapılmasını düşündüğümüz işle alakalı projemizi sunduğumuzda, muhalefetin sayısı az olmasına rağmen, onların sunduğu proje bizim sunduğumuz projeden,Melle’miz için daha faydalı ise, kendi projemizi çekeriz. Muhalefetin sunduğu projeyi gündemimize alırız.”
İkinci sorumda da:”Tarih kitaplarımızda, İkinci Dünya Savaşı’nda uğradığınız hezimet, dağınıklık, yıkılmışlık, perişanlık gibi durumlar yazıyor.
Ben yirmi gündür Almanya’yı geziyorum. Ben dağılmış, yıkılmış bir Almanya görmedim. Yoksa tarih kitaplarımız yanlış mı yazıyor?
Belediye başkanının cevabı şu oldu:” Tarih kitabınızın yazdığı doğrudur. Biz İkinci Dünya Savaşı’nda hemen hemen her şeyimizi kaybettik. Ancak 7 sene devletimize çalıştık. Devletimiz bize sadece doyabileceğimiz kadar yardımda bulunabildi.
Bu gördüğünüz kanallar, fabrikalar, sanayideki gelişmişlikler,yollar, otobanlar,resmi binalar, hepsi o yedi yılda yapıldı. Yedi yılın sonunda Devletimiz bize emeğimizin karşılığını tam verdi. Demişti.
Tam bir buçuk saat sohbetten sonra ,teşekkür ederek ayrıldık.
Almanya, Hollanda, Belçika ziyaretlerim tam kırk sekiz gün sürdü. (Senelik iznimi de kullandım.)
Bu son iki soruma aldığım cevap sonucu diyorum ki:” Almanya’daki bu tür siyasi davranışların, darısı bizim siyasilerimizin başına olsun ve kulakları çınlasın.
Ukrayna Rusya Savaşı’nda, Türkiye’nin izlediği yol, Türkiye dışındaki ülkelerce uygun bulunduğu halde, bizdeki muhalefet kıt kanaat arada bir uygun buldu. O da Mecburiyetten olsa gerek.
1950’li yıllardaki particilik bitti beyler. Çocuklarımız teknolojiyi öyle bir kullanıyorlar ki, dünyadaki olup bitenleri, kim haklı kim haksız hepsini biliyorlar.
Devamı Yarın