Yok olmadı. Fransız devriminin (1789) sloganları “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” Batının yenidünya düzeninin ana teması olarak dünyaya sunuldu. Ama Fransa, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllar arasında; dönemin en büyükve en kanlı sömürge imparatorluklarından birini kurdu.Daha yakın tarihte Cezayir’de “Sétif ve Guelma katliamı ki, 8 Mayıs 1945’te Fransızların Setif ve Guelma’da 45 bin Cezayirliyi öldürmesiyle sonuçlanan […]
Yok olmadı. Fransız devriminin (1789) sloganları “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” Batının yenidünya düzeninin ana teması olarak dünyaya sunuldu. Ama Fransa, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllar arasında; dönemin en büyükve en kanlı sömürge imparatorluklarından birini kurdu.Daha yakın tarihte Cezayir’de “Sétif ve Guelma katliamı ki, 8 Mayıs 1945’te Fransızların Setif ve Guelma’da 45 bin Cezayirliyi öldürmesiyle sonuçlanan katliamdır. 1945’te meydana gelen ve 1968’e kadar süren toplu saldırılar “soykırım” olarak değerlendirilmektedir. Çok sayıda insan işkence ve kötü muameleden geçmiş ve 1 milyona yakın insan katledilmiştir.
Dün diyebileceğimiz işgal ve imha harekatı olan Irak’ın yok edilmesi milyonlarca insanın öldürülmesi ve mülteci durumuna düşürülmesi “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” sloganını dilinden düşürmeyen batı anlayışının bir sonucudur. Günümüzde bu sloganların yerini “demokrasi, demokrasi kültürü” gibi isimlendirmeler almıştır.
Ama Batı ve Doğunun dilinde “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” kelimeleri yalnızca kendi halklarına yönelik olarak hayat bulurken; Müslümanlara karşı bilinç altyapılarında var olan “imha et, yok et, asimile et, köleleştir yoksa öldür” planı uygulamaya konulmuştur.Dillerini değiştir, kültürlerini boz, müzelerini yağmala ve kadim şehirlerini yık. Tüm bunlar Batının hayat felsefesinin kodlarıdır.
Yeryüzünde Müslümanlar şimdi ve tarih boyunca; hiçbir ulusun/kavmin ya da milletin kutsalları ile alay etmemiştir. Onların tanrı inançları, peygamber inançları ve kitapları ile alay etmemişlerdir. Hatta kabilevi yani inananlarının sayısı bir elin parmakları kadar olan manevi/dini anlayışlara karşıda ahlaki davranmışlardır. Hiçbir zaman Yahudilerin kutsal kitapları ve peygamber anlayışlarına; Hıristiyanların İncilleri ve tanrı/peygamber anlayışlarına dil uzatmamış, hakaret etmemiş ve yakmamışlardır. Budistlerin, Hinduların, Sihlerin, Çaynistlerin ve Taoistlerin kitap, inanç, dini önderlerini ve ayinlerini alaya almamış ve hakaret etmemişlerdir.
Hatta felsefi ve ideolojik sistem/din taraftarları ve kurucularından olan; faşist Hitler ve felsefesi, Komünist Marks ve felsefesi ile alay ve hakaret etmemiştir. Öyleki ateist ve deistleri de yok saymamıştır. Evet, İslam ve Müslümanlar ilahi olarak gönderilmiş ancak şimdi ellerde bulunan Tevrat’ı ve İncillerin değiştirildiğini ve bozulduğunu kabul eder ama onları ayaklar altına almaz, yakmaz, yok saymaz ve alay etmez. Böylesi bir çirkin davranışı bizzat Allah yasaklar. Komünist ve faşist felsefeyi, ateist, deist ve agnostik anlayışı kabul etmez, sapkın kabul eder. Ancak onlara yaşam hakkını verir ve onlarla nitelikli bir ilişki içinde olmalarını ister. Çünkü onlar insandır insana saygı ise esastır. Allah insana değer vermiştir. Varlık olarak Müslümanlarda başta insan olmak üzere tüm yaratılanlara merhametli davranır.
Ancak 21.yy.da “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” başka bir ifade ile “demokrasi ve demokratik hayat tarzı” söylemleri ile tüm yeryüzünde egemen olan; Doğu ve Batı egemenleri, onların hükümetleri, medya, kalemli ve silahlı istihbarat elemanları, misyonerleri; top yekun olarak İslam’a, Kur’an-ı kerime, Hz. Peygambere ve Müslümanlara, ibadet yerlerine saldırılarını organize bir şekilde sürdürüyorlar. Son olarak Hindistan’da peygamberimiz Hz. Muhammed’e ve eşi annemiz Hz.Ayşe’yeyönelik sistematik hakaretler yapıldı.ABD, Çin, Uzak doğu ülkeleri, Avusturya, Belçika, Danimarka, Almanya, Finlandiya, Fransa, Yunanistan, Hollanda ve İngiltere’de; Müslümanların kutsallarına (Allah, Peygamber, Kur’an-ı kerim, ibadet yerleri) ve Müslüman topluluklara yönelik saldırılarher geçen gün saldırılar artarak devam etmektedir.
Küresel nefret aktörleri insana ve Müslümanlara karşı “nefreti” küreselleştirerek; “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” ve “demokratik hayat tarzı” adına; saldırılarını sürdürmektedirler. Yok olmadı. Batılılar bu yaldızlı sözler altında sömürüye devam ediyorlar.
Elbette bu saldırıların yerel ve küresel boyutta durdurulması gerekmektedir. Peki! Kimler ne ile nasıl, hangi yöntemle durduracak bu zulmü?