Kürsüler, minberler, halkımızın dini konularda bilinçlenmesine yetmiyor. Halkın içerisine girmeye mecburuz. Bunun için de koltuklarınızdan kalkmalısınız. Dairenizden çıkmalısınız. Devlet dairelerindeki amir ve memurları ziyaret etmelisiniz. Kurumların kutlama günlerini iyi takip ederek tebrik etmelisiniz. Halkın içerisinde olmalısınız. Yerine göre kıraathaneye, parka, dükkana, mevsimine göre piknik yerlerine, düğünlere, bayramlaşmalara, düzenlenen( mesleğinize göre uygun olan) programlara mutlaka katılmalısınız. […]
Kürsüler, minberler, halkımızın dini konularda bilinçlenmesine yetmiyor. Halkın içerisine girmeye mecburuz. Bunun için de koltuklarınızdan kalkmalısınız. Dairenizden çıkmalısınız. Devlet dairelerindeki amir ve memurları ziyaret etmelisiniz. Kurumların kutlama günlerini iyi takip ederek tebrik etmelisiniz.
Halkın içerisinde olmalısınız. Yerine göre kıraathaneye, parka, dükkana, mevsimine göre piknik yerlerine, düğünlere, bayramlaşmalara, düzenlenen( mesleğinize göre uygun olan) programlara mutlaka katılmalısınız.
Emriniz altında görev yapan zevatı mutlaka ziyaret ediniz. Görev mekanlarında kontrol ediniz. Görevlerinin ehli olup olmadıklarını, görevlerindeki hassasiyetlerini değerlendirmeye çalışınız. Yani kendi hallerine bırakmayınız. En azından cemaatın, öğrencilerin gözünde, işinizi takip ettiğinizi gösteriniz.
Kürsüde işlediğiniz konulara o kadar hakim olunuz ki, halkın derdine derman olsun. Dinleyenlerin kuşkularını ortadan kaldırsın. Dinde olmadığı halde, halkta var olan hurafeler yok olsun. İnsanlar Allah’a kul, Habibine ümmet olmanın mutluluğunu yaşasın. Yani işlediğiniz konular, halkın kahir ekseriyetinin o günlerde ihtiyaç duyduğu konular olsun.
Halk sizi kürsüden kürsüye gören kişiler olmasın. Mutlaka ve mutlaka halkın içerisinde olmalısınız.
Halkımız sizlerin ziyaretinden çok memnun kalacaktır.” Hocamız bizi ziyaret etti, çayımızı, kahvemizi, ayranımızı içti, sohbet etti, sorularımızı cevaplandırdı” diyecekler. Memnuniyetlerini gururla, övüne övüne arkadaşlarına, komşularına anlatacaklar.
Deruhte ettiğiniz makamlar, saatli, zamanlı, makamlar olmamalıdır. Allah aşkına düşününüz, Kime vardınız da reddedildiniz?
Misyonerlerin Türkiye’deki çalışmalarından şikayetçi olmamak için, İslamdaki tebliğ metotları ile çalışmalıyız ki:” Her doğan çocuk İslam fıtratı üzerine doğar” hükmü gereğince, Müslüman olan halkımızı gayrimüslimlere, misyonerlere itibar eder duruma düşürmeyelim. Misyonerler – amiyane tabirle- avuçlarını yalasınlar, adeta nal toplasınlar.
Milli şairimiz ne demiş:
Sahipsiz vatanın batması haktır.
Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.
Evet, dini konularda bilgili, şuurlu ve etkili söz söyleme gücünde olanlar, halkın içerisinde olurlarsa, halkın acı tatlı günlerinde yanlarında bulunurlarsa, görevlerini layıkıyla yapmış oldukları için, halkımızdaki şikayetler azalacak ve mutluluklar artacaktır.