İnsanların hayatta, bedenleri ve manevî hakları kutsal olduğu gibi, öldükten sonra da, gerek cenaze namazı, gerekse defin işlemlerinde azami derecede hürmet ve saygı gösterilir, insani vazifelere son derece dikkat edilir. Cenaze namazı, defin ve sonrasında taziye çadırlarında mevtanın ruhu için Kuran’dan bölümler okunur, dualar edilir; yakınlarının acıları paylaşılır, manevî yardım edilir, yanlarında olunduğu ve […]
İnsanların hayatta, bedenleri ve manevî hakları kutsal olduğu gibi, öldükten sonra da, gerek cenaze namazı, gerekse defin işlemlerinde azami derecede hürmet ve saygı gösterilir, insani vazifelere son derece dikkat edilir.
Cenaze namazı, defin ve sonrasında taziye çadırlarında mevtanın ruhu için Kuran’dan bölümler okunur, dualar edilir; yakınlarının acıları paylaşılır, manevî yardım edilir, yanlarında olunduğu ve destek verildiği duygusu kuvvetlice hissettirilir.
Bir gün Doğulu bir vatandaşın yakını vefat etmişti, bir kaç gün sonra camii çıkışında başsağlığı dilemek istediğimizde şiddetli tepki göstermiş, taziye çadırımız var, oraya gelip yemek yiyip taziyede bulunacaksınız dedikten sonra; bizim etrafımız kalabalık, sevenimiz çok, şu ilden şu kadar, diğer ilden bu kadar otobüs dolusu kişi taziye için geldiler. Ben yalnız değilim dedikten sonra kalabalıkla övünme yoluna gitmişti. Oysa asıl önemli olan göçen kişinin çıktığı yolculuk ve bıraktığı derin izler olmalıydı.
Çoğu zaman da, cenazeler üzerine makamın, bürokrasinin, ünün gölgesi düşüyor; bu manevi ortam dünyalık egolar için heba ediliyor, amacı dışında rüzgarlara tabi tutuluyor.
Söz alan konuşmacılar , kısaca mevtadan bahsettikten sonra, dünyalık ortama yol aralar, bu yolda gidecek arabaya bolca makamlıyı bindirirler.
Yerel yöneticiler, bürokratlar, amirler, tanınmış simalar, iş adamlarının isimlerinin sayılması, tekrar tekrar teşekkür edilmesi, cenaze merasimine gölge düşürür, merasim amacından sapar, dünyalık emeller uğruna bir fırsata dönüştürülmeye gayret edilir.
Yazık, çok yazık!
Sadece bu kadar mı? İçler acısı gerçek vakalara şahit oluyoruz. Kimler tarafından? Kimi görevliler, yöneticiler, sivil temsilciler ve bir kısım halk tarafından.
Düşünün, musallada bile yanlış yapılıyor. Yan yana iki fidanın cenazesi var; kardeşlerinden dua ve son yolculuk vazifelerinin yapılmasını istiyorlar.
Zannedersiniz ki, tek mevta var; sadece birinden bahsedilir, yaptığı işler anlatılır, dua istenir, sık sık ismi zikredilir, dua istenir, yakınlarına taziyede bulunulur.
Oysa ikinci genç bir fidan daha yatıyor yan tarafta. Ondan bir kelime bahsedilmez, dua istenmez, yakınlarına taziye ve destek sözleri sarf edilmez.
Yakınlarının nasıl üzüldüğünü hissedebiliyor musunuz!
Amacımız ayrım yapmak değil, tanınmışlığa, çevreye, kalabalığa göre ortamı idare eden, toplum psikolojisinden, sosyolojiden, sosyal dengeden yeterince nasibini alamamış zevatın tutum ve davranışlarına dikkat çekmektir.
İnsanları acıları ile baş başa bırakın. Kendinizi göstermeye çalışmayın. Musallada bile eşitlikten sapmayın! Çok kötü sırıtıyor.
Yapılan yanlışın hata olduğu kanısında değiliz. Bir kişi için hata düşünülebilir fakat değişik zevat tarafından tekrarı hata ihtimalini ortadan kaldırıyor.
Dileriz ki bir daha tekerrür etmez. Yapılan yanlışların farkına varılır.
Hayata veda eden kardeşlerimize Allah’tan acil şifalar, yakınlarına baş sağlığı dileriz. Mekanları cennet olsun!