Cumhuriyet tarihi boyunca kendini çağdaş, batılı ve cumhuriyetin kurucu unsuru olan gören kesim, toplumun inancına, dini hayatına, kültürüne hep karşı çıkmış onunla mücadele etmiştir. Gerek 1950 öncesi tek parti iktidarıdöneminde, gerek koalisyon ortağı oldukları dönemde, gerekse kökü dışarıda askeri darbe dönemlerinde bu alışkanlıklarından bir türlü vazgeçmemişler belki de vazgeçirilmemişlerdir. 28 Şubat dış destekli askeri postmodern […]
Cumhuriyet tarihi boyunca kendini çağdaş, batılı ve cumhuriyetin kurucu unsuru olan gören kesim, toplumun inancına, dini hayatına, kültürüne hep karşı çıkmış onunla mücadele etmiştir.
Gerek 1950 öncesi tek parti iktidarıdöneminde, gerek koalisyon ortağı oldukları dönemde, gerekse kökü dışarıda askeri darbe dönemlerinde bu alışkanlıklarından bir türlü vazgeçmemişler belki de vazgeçirilmemişlerdir.
28 Şubat dış destekli askeri postmodern darbe döneminde ülkenin inançlı insanlarına neler yapıldığını unutmadık. Başörtü yasağı sebebiyle onbinlerce kızımızın, memuremizin okuldan, işinden atılıp nasıl aşağılanarak zulme uğradığını, başörtülü milletin seçtiği vekilin general edalı parti başkanının talimatı ile milletin meclisinden nasıl atıldığı dün gibi hafızalarda. 6 milyon oy alan ülkenin iktidar partisinin düzmece iddia ve yargılamalarla nasıl kapatıldığı da unutulmadı.
İmam hatip okulları başta olmak üzere tırpanlanan meslek okullarının yaşadıkları insanlık dışı uygulamaları, çok başarılı oldukları halde iftiralar atılarak görevlerine son verilen asker personel ve ailelerinin çektiklerini de toplum unutmadı.
Daha sonraki dönemlerde başörtü mağdurlarına ikna odaları kuran Nur Serter gibi akademisyenleri, kimlerin milletvekili yaparak ödüllendirdiklerini de toplum hafızası unutmadı.
Bu yaşanan hukuk ve vicdan dışı uygulamaları bugün helalleşelim diyen lider ve partisi yapmadı ama yapılmasına göz yumdu ve ses çıkarmayarak onay verdi. Sanırım kimse bu tespite hayır diyemez.
Bir müddettir CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu helalleşme diye bir uygulamayı gündemine aldı. Kayseri ziyareti dahil birçok şehirde çalışmalarının bir bölümünü helalleşmeye ayırıyor. 28 Şubat 1997 postmodern darbe döneminde inancı ve başörtüsü sebebiyle mağdur edilmiş bir aileyi ziyaret edip misafir olmak ve helalleşmek istiyor. (Mağdur edenin kendisi ve çevresi olduğunu kabul ediyor sanırım)
Böylece toplumda kutuplaşmadan kaynaklanan ayrışmanın önüne geçeceğini düşünüyor sanırım. Elbette helalleşme dinimizde ve dini hayatımızda güzel bir davranış. Ahirete inanan insanların günahlarının cezasını öbür dünyaya taşıma yerine hak sahipleriyle burada helalleşmesi ve öbür dünyaya günahsız gitmeyi istemesi güzel bir kaygı.
Madalyonun diğer yönüne baktığımızda CHP’nin yöneticilerinden milletvekili Özgür Özel mecliste yaptığı bir konuşmada 4-6 yaş grubu çocuklarımıza Diyanet teşkilatının İslami eğitim verme uygulamasını, çağdışı uygulama ve Orta Çağ anlayışı diye suçlama ve aşağılama yolunu tercih etti.
Bir yanda Müslüman kesimle geçmişte yapılan haksızlıklar için helalleşmek isteyen bir genel başkan,diğer yanda bugün bile Müslüman kesimi hakaretle aşağılamaya devam eden aynı partinin yönetici ve milletvekili. Nereye koymalı bu çelişkiyi.
Ziya Paşa’nın güzel bir sözü vardı “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görülür rütbe i aklı eserinde.”
Toplum kime inansın, nasıl karar versin. Genel başkan Kılıçdaroğlu’nun helalleşme gezilerine mi yoksa Özgür Özel’in kin ve hakaretlerine mi?
Selam ve dua ile