Farklı kişi yada gurupların belli konular hakkında bir araya gelip davranış ve görüş birliği sergilemesine, uzlaşı sağlamasına ittifak bu işi yapanlara da müttefik diyoruz. Daha sonraları adına stratejik ortak denilmeye başlandı. Adına de denilirse denilsin yarım asırdır yaşadığım şu dünya hayatında gördüğüm ve edindiğim izlenim ABD’nin Türkiye’ye yaptıklarının ortaklıkla müttefiklikle uzaktan yakından hiç bir alakasının […]
Farklı kişi yada gurupların belli konular hakkında bir araya gelip davranış ve görüş birliği sergilemesine, uzlaşı sağlamasına ittifak bu işi yapanlara da müttefik diyoruz.
Daha sonraları adına stratejik ortak denilmeye başlandı. Adına de denilirse denilsin yarım asırdır yaşadığım şu dünya hayatında gördüğüm ve edindiğim izlenim ABD’nin Türkiye’ye yaptıklarının ortaklıkla müttefiklikle uzaktan yakından hiç bir alakasının olmayışı.
Halbuki Türkiye NATO’ya katkı sunan örgütün en güçlü üyelerinden. Aynı şekilde Türkiye BM’nin de üyesi. Orta ve Uzak Doğu’da ABD’ nin yaptığı bazı projelere direkt yahut da endirekt destek veren bir ülke. ABD bunları biliyor.Biliyorda nasıl olurda tüm bunlara rağmen görmezlikten geliyor.
ABD’nin Türkiye’ye ye karşı yaptıklarına bakacak olursak dost bir ülkeden ziyade hasmane bir tutum sergilediğini görürüz. Geliniz stratejik ortak dediğimiz ABD’nin akıllara durgunluk veren yaptıklarına hep beraber göz atalım.
Reza Zarrab olayı ve eski Halk bank müdürü Hakan Atilla’nın tutuklaması.
Başta çelik olmak üzere bazı ithal ürünlerine yasak getirmesi. Ekonomik ambargo uygulaması.
Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçirmesi. Kerkük’ün talan edilmesine nüfus yapısının değişmesine seyirci kalması.
Türkmenleri görmezden gelerek Barzani ve Talabani’yle iş yapması.
ÖSO yerine PKK /YPG ‘yi desteklemeleri. Bir ülkeye yetecek kadar PKK’ya silah ve mühimmat vermesi. Ki havadan uçaklarla göstere göstere attılar.
Demokrasi ve özgürlük getireceğiz safsatasıyla Afganistan’ı, Irak’ı işgal etmesi.
Onlarca Müslüman kadının namusuna namussuzca dokunmaları.
Libya da Kaddafi’yi, Irak da Saddam’ı devirmesi.
Suriye de Esad’ı önce alaşağı etmek istemesi sonra anlaşmaya varması. Ve bugün Esed varlığını devam ettiriyorsa ki öyledir bunu Putin’e ve Rusya’ya borçludur.
Arap baharı diyerek Tunus’ta başlayan isyan hareketlerini körüklemesi Gannuşi’ye hükümetten el çektirmesi
Mısır da seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammet Mursiye önce darbe sonra da idam ettirmeleri
Sudan’ı kuzey ve güney olmak üzere ikiye bölmeleri. Devlet başkanı Ömer El-Beşiri terörist olmakla suçlamaları.
Bugün hala güney Suriye sınırımızda terör ve mülteci tehlikesi devam ediyorsa bunun müsebbibi ABD’dir. Türk yapımımı olan İHA’mızı düşürmeleri.
Yunanistan’ın batısında hemen Dedeağaç dibinde yığınak yaparak üst kuruyorsa ve bu varlık bize karşı bir tehdit oluşturuyorsa biz burada nasıl müttefiklikten bahsedebiliriz.
ABD farklı ülkelerde de soğuk savaş politikası güderek devletleri birbirine kışkırtmakta ve kutuplaştırma politikasına devam etmektedir.
Rusya ve Ukrayna savaşının kaşıyan körükleyen alevlendiren ABD’dir.
Kuzey ve Güney Kore savaşlarını çıkartan ABD’dir.
Hatırlayın 1991 de Kuveyt işgalinde 773 petrol kuyusunu yakarak büyük bir çevre felaketine de yol açan yine ABD idi.
Sonuç olarak; ABD demek yıkım demek. Sömürü demek, zalim demek. Her türlü terörü besleyen destekleyen terörden nemalanan ABD’nin ipiyle kuyuya inilmez.
ABD, her ne kadar süper güç olsa da Ulasal çıkarlarımız için tam bağımsız bir Türkiye yolunda ilerlemeye devam etmeliyiz. Bunun yolu da içte ve dışta güçlü olmaktan ekonomi ve teknoloji de ilerlemekten geçiyor. Bunun yolu İslam ülkelerinin oynanan oyunlara karşı uyanık olmasından, yerli milli seçilmiş devlet başkanlarına sahip çıkılmasından ve birbirini desteklemesinden geçiyor.
Meğer Mahsuni Şerif’in ‘Katil katil Amerika’ deyişi boşuna değilmiş.