SENETÜL HÜZÜN/SENETÜL ZELZELE

Kayseri il müftülüğünün depremzedeler için düzenlediği rehberlik ve manevi destek programı kapsamında görevimizi ifa etmek üzere Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesine hareket etmiştik. Bu vesileyle olup bitenleri tam yerinde görme imkanımız olmuştu. İzlenimlerimi siz sevgili okuyucularımla paylaşmak istedim. Miladi takvime göre 619 yılında Hz.peygamberin (s.a.v) önce amcası Ebu Talibi arkasından eşi Hz.Hatice annemizi kaybettiği yıla Hüzün yılı […]

Yayınlama: 14.03.2023
A+
A-

Kayseri il müftülüğünün depremzedeler için düzenlediği rehberlik ve manevi destek programı kapsamında görevimizi ifa etmek üzere Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesine hareket etmiştik. Bu vesileyle olup bitenleri tam yerinde görme imkanımız olmuştu. İzlenimlerimi siz sevgili okuyucularımla paylaşmak istedim.

Miladi takvime göre 619 yılında Hz.peygamberin (s.a.v) önce amcası Ebu Talibi arkasından eşi Hz.Hatice annemizi kaybettiği yıla Hüzün yılı diyoruz. Aradan asırlar geçse de şu günlerde yaşadıklarımız da tıpkı hüzün yılı gibi.

6 Şubat’ta merkez üssü Pazarcık ve Elbistan olan depremler ülkemizi adeta enkaz yığını haline getirmişti. Enkaz büyüktü, kolay kolay kalkacağa, unutulacağa da benzemiyordu. Asrın felaketi diye adlandırılan bu doğa olayı karşısında tez elden yaraların sarılması için millet devleti, devlette milleti için seferber olmuştu. Her kamu kurumu kendi imkanlarını kullanarak dört bir yana koşmuştu.

Kendisine bu görevi kutsal atfeden kurumlardan biri de Diyanet işleri başkanlığıydı. Başta Diyanet vakfı olmak üzere diyanet personeli de ilk günden beri sahadaki yerini almıştı. Kim ne derse desin kim nasıl çıkarımlar yaparsa yapsın bu ülkede diyanet toplumun harcı olmuştur, tutkallı olmuştur, çimentosu olmuştur.

Değerli dostlar!

Ziyaretimizin bu bölümünde vatandaşlardan derlediğim bir kaç ibretlik hadiseyi nakletmek istiyorum: Bir amca ‘Hocam karşımızda yedi düvel çıksaydı hepsiyle mücadele ederdik hepsinin payını verirdik ancak bu deprem karşısında boyun eğdik. Ne yapalım taktiri ilahi. Allah’tan gelene isyan etmek ne haddimize!

Komşular oturmuş konuşuyor. Selam verdik geçmiş olsun dedikten sonra anlatıverdiler olup biteni. Biri diğerine diyor ki ‘falanca komşunun evi sapasağlam kalık, demek ki ana babasının duasını alık!

Bir başka evi ziyaret ediyoruz. Yanımızdaki hoca hanım ‘biz bu bayanla aynı binada dört yıl komşuluk yaptık. Çocukları bizim çocuklara çok kötülük yapmıştı ama bugün acısını paylaşmaya geldim ‘diyor.

Evi az hasarlı ama tedbir amaçlı çadırını bahçesine kuran bir beyefendi ‘hocam bu bize müstehak sevgi saygı azaldı. Değerlerimizden uzaklaştık. Maneviyatımız zayıfladı. Helale harama dikkat etmedik. Boşanmalar çoğaldı. Diyerek dikkat çekmişti.

Yaşı 40-45′ lerde olan bir depremzede kardeşimiz ‘ev sahiplerinin gözünü Allah doyursun kiraları iki üç misli artırdılar. Biz Suriye’den gelenleri hakir gördük bugün onlar gibi çadırdayız.

Depremden sağ kurtulan yaşlı bir teyze evinin önünde enkaz çalışmalarını seyrederken tam 33 gün sonra kamyonun çarpması sonucu hayatını kaybetmişti.Bu da bize Azrail’in her gün aramızda gezindiğini gösteriyordu.

Bir köye gittik. Orada ki insanlar da Maraş’ın genelindeki gibi inançlı mütedeyyin insanlar. Gelenlere teşekkür ediyorlar. Devlete müteşekkirler.

İçlerinden biri yanımıza yaklaşarak önce hoş geldiniz diyor arkasından ‘hocam Fransızlar buraya gelmiş ne yaptınız da tanrıyı bu kadar kızdırdınız diye bize soruyor’ Dedim ki Fransızlar burayı 12

Şubat’ta terk etti bir daha buraya zor gelirler. Bırak tanrıyı kızdırmayı bizler tanrının dinine hizmet eden bir milletiz.

Biz bu gezimizde kederden ziyade mütebessim yüzler gördük. Feryat figandan ziyade teslimiyet gördük. Sofrasını Halil İbrahim gibi her misafire açan güzel insanlar gördük.Ben bu gezimde bütün imkansızlıklara rağmen her türlü donanım ve imkanlara sahip olanlara karşı muzaffer olabilecek öğrenciler gördüm.Ben bu gezimizde azmi umudu gördüm.Hayallerin bir gün gerçekleşebileceğine şahit oldum.

Ben bu gezimde yolculuk süresince yeni dostlar edinmeyi her insanın farklı ama her farklılığın birer değer birer zenginlik olduğunu öğrendim.

Diyanet nerede? Bu imamlar ne iş yapıyor? diye eleştiren aklında müphem sorular olanlara diyorum ki geliniz bir kaç madde de diyanetin neler yaptığına hep beraber bakalım. Zira beşer nisyan ile malumdur.

Ölümden sonraki işlere gasl-defin-kefin-taziye diyoruz. İslami kurallara uygun bütün bu işlemleri yerine getiren din gönüllüsü kardeşlerimizdir. Vefat edenlerin salasını veren, namazını kılan, telkinini veren, yakınlarını tezkiye eden diyanet personeli idi.

Bütün camilerde depremzedeler için yardım toplayarak bu emanetleri yerine ulaştıran hayra öncülük eden diyanetti. Depremzedelerin çadırlarını bir bir gezerek manevi destek veren, duygularına tercüman olan diyanet personeliydi.

Misyonerlerin sinsice cirit attığı bir ortamda çadır çadır, mahalle mahalle gezip çocuklara kucak açan onlara hediyeler veren sevincine ortak olan diyanet personeliydi.

Yıkılan binlerce ibadethanenin/ caminin, minarenin yerine halkın hizmetine sunmak üzere acilen mescit çadırları kuran, ezanları okuyan aralıksız cumaları kıldıran, hatimler okuyan diyanetti. Diyanetin personeliydi.

4-6 yaş eğitim çadırlarını yeniden çocuklara hazırlayan ihtiyaçları bir bir tespit edip yetkili birimlere ileten taleplerin yerine getirilmesinde gayret gösteren diyanetti.

Demek ki iyilik her zaman her yerde! Demek ki Diyanet ve diyanet personeli her yerde!

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.