TÜRK’ÜN TARİHİ YOLCULUĞU – 4

Yayınlama: 31.05.2024
A+
A-

OĞUZLAR ve TÜRKMENLER -2

Selçuklu Devleti’nin kuruluşu Oğuz göçüyle gerçekleşti. Selçuk Subaşı yabgunun huzuruna çıktığında hatuna ve yabgunun oğullarına mahsus olan hükümdarın yanı başındaki yere oturması yabgu ile arasını açtı. Hikâye Selçukluların kuruluşunun başlangıcı olarak aktarılmıştır. Selçuk’un Oğuz Devleti’nin başşehri Yenikent’ten, maiyetini alarak Cend’e gelmesi, 985 yılında gerçekleşti. Bu göçe Selçuk’un başında bulunduğu Kınık boyu aşiretlerini büyük ölçüde katıldı. Konargöçer yaşam biçimini benimsemiş Türk aşiretler arası geçişlere sıklıkla rastlanır. Güçlü Beyler, aşiretlerin asıl boylarından ayrılarak bir başka boya dâhil olmalarını sağlar. Selçuk Bey boy beyi olmanın ötesinde hükümdarlıkta hak iddia eden nüfuzu ve ihtilaflı olan aşiretleri kendi etrafında toplamasını sağlamıştır.  Selçuk’un Cend e gelmesiyle Türk gayrimüslimlerle mücadelesi ve başarıları diğer Müslüman kavimler hem de Oğuzlar arasındaki şöhretini artırdı.  Oğuz Yabgu’nun istediği vergiyi ödemeye yanaşmadı ve müstakil hareket etmeye başladı. Oğuzlara mahsus yabgu unvanının oğullan Arslan ve Musa için söylenmesi Selçuk’un mühim bir güce eriştiğini gösterir. Oğuz yabgusuna vergi vermemesi din gayretiyle değil müstakil olmak emeliyle ilgili olmalıdır.

Selçukluların, Cend havalisinden Mâverâünnehir’e gelmesi hayatlarını geliştirdi. Esasen Hazar, Kıpçak, Kimek, Karahanlı, Gazneli ve Samanoğullanyla dört cepheden çevrilmiş Selçuklular bekaları için  Samanoğulların çöküşü onlara Mâverâünnehir yönünü açtı. Samanoğullarından boşalan sahanın Selçuklu Türkmenleri tarafından doldurulması ve güçlenmelerinden rahatsız olan Karahanlı ve Gazneliler müttefikan Selçuklulara baskı uyguladılar.

1037’de Çağn Bey’in Mervi ve 1038’de Tuğrul Bey’in Nişabur’u almasının ardından Sultan MesudDandanakan da ordusu Türkmenler tarafından 1040 tarihinde yenilgiye uğratıldı.Türkmenler, Dandanakan muharebesinden bir yıl sonra Horasana hâkim oldu. Tuğrul Bey, bu zafer sonrasında “melik’ülmülûk” unvanını almanın yanında İslam dünyasında da siyasi bir güç olarak “sultan” olarak anıldı.  Tuğrul Bey döneminde Selçukluların dört yönde de fetihlere başladı.  

Tuğrul Bey,Gazneli ve Karahanlıların baskısındayken Türkmenler için zenginlik ve yeni yurtlar arayışında olmuş, 1018 yılında Çağn Bey’i Batı yönünde bir keşif harekâtına göndermişti. Müslüman Türklerin Anadolu’ya doğru ilk 963 ve 965 yıllarında Horasan gönüllüleri 5.000 ile 20.000 kişilik kuvvetlerle Azerbaycan yoluyla uçlara varmışlar; Adana, Tarsus ve Masisa şehirlerine uzanmışlardı.

Bizans’a karşı cihadı gaye edinen, içlerinde âlim ve şeyhlerin de bulunduğu bu gönüllülerin çoğunu Türkler teşkil ediyordu.  Çağrı Bey de bu geleneğe uyarak 1018 yılında Horasan, Rey ve Azerbaycan yolu ile Anadolu seferine çıktı. Çağn Bey’in Azerbaycan ve Doğu Anadolu’yu kapsayan bu keşif harekâtı Türkmenler için yeni bir göç mecrası açmıştır. Azerbaycan yoluyla Merv ve Buhârâ’ya varırken Doğu Anadolu’yu da içine alan sahada direnişle karşılaşmaması ve ganimetle dönmesi Türkmen beylerinin Anadolu yolunu açtı.

 Urfalı Mateos, Çağn Bey’in askerleri için “yaydan silahları ve dalgalanan uzun saçları” ile Anadolu sahasına giren “Türk savaşçılarının önünde kimse duramadı ve Türklere karşı Tanrı’dan yardım istemeye başladı” der.

Halifenin kendisinden vergi istemesini nazikçe reddeden Tuğrul Bey halife karşısında konumunu son derece güçlendirecek bir hamle yaparak hiçbir direnişle karşılaşmadan 1055 yılında Bağdata girer. Türkmenlerin Batı’ya yönlendirilmesi Tuğrul Bey, Alparslan ve Melihşahın da Selçuklu siyasetiydi. Bunlar Anadolu ve Azerbaycan’ın Türkleşmesini hızlandırdı.

Azerbaycan üzerinden Pasin ve Erzurum havalisine gelen Selçuklu emirleri burada hâkim olduktan sonra Van havzasına yöneldiler. 1048 de Pasinler’de Türklere direnen Rum, Ermeni ve Gürcülerin mağlubiyeti Türkmenlerin Rum ülkesine ve zenginliklerine ilgilerini artırdı. Pasinler galibiyetinden Malazgirt zaferine kadar geçen otuz yılda Türkmenler, Doğu Anadolu’da hâkimiyeti ele almışlardı. Alparslan’ın Selçuklu tahtına oturmasıyla Türkmenlerin Anadolu yönlü akınları arttı.

Urfalı Mateos, Alparslan’ın 1065’te Anadolu’ya sevk ettiği orduyu, “Korkunç dalgalarla çalkalanan bir denizi ve taşkın sularını ileriye atan azgın bir nehri andıran muazzam ordu.” olarak tarif eder. Anadolu’ya giren Türkmen aşiretlerinin yanında Selçuklu emirleri güçlü birliklerle daha planlı bölgede hâkimiyeti tesis ediyorlardı.

RomanosDiogenes’in Türkleri durdurmak amacıyla Rahva Ovası’na gelmesi gecikmiş bir tepkiydi. Malazgirt Savaşı’nda esir düşen Bizans imparatoru yüklü miktarda kurtuluş akçesi vermenin yanında Antakya, Urfa, Menbiç ve Malazgirt gibi şehirlerle bazı kaleleri anlaşma gereği Selçuklulara bırakmaya mecbur oldu. Türkmenler, Anadolu’yu daimi yurt tutmak için girdi. Sadece göçebe topluluklar değil yerleşik zümreler, âlimler, şeyhler, dervişler, tâcirler, zanaatkarlar Anadolu’ya geldiler.

1071 Malazgirt galibiyetinden sonra Alparslan’ın beylerine Rum’a gitmelerini telkin ettiği, orada fethettikleri yerlerin kendilerine yurtluk verileceği vaadi Anadolu’nun fethini hızlandırdı. Malazgirt sonrasında Anadolu’da Selçuklu emirlerince beylikler kuruldu. Artuk, Saltuk, Danişmend, Mengücük, Sökmen, Dilmaç, Yinal ve Çaka adlı beyler Selçuklu emirlerinin, Kutalmış oğlu Süleyman Şah ise Selçuklu hanedanın Anadolu’da fetih hareketlerinin öncüleri oldu.

31 Mayıs 2024 Araştırmacı Yazar Durmuş Ceylan

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.