“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” şüphesiz ki doğru. Devlet bireylerin toplumsallaşarak disiplin ve organize olmalarının adıdır. Yani devlet insan, insan devlettir. Ancak modern kapitalist, sosyalist ve faşist felsefede devlet tüm bireylerin ortak malı değildir. Sosyalizm’de devlet baskı gruplarının bir aracı, kapitalizm de varlıklıların toplumu yönetme aracı ve faşizm’de militarist anlayışın tabulaştırdığı (sorgulatmaksızın uğruna kurbanlar aldığı) […]
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” şüphesiz ki doğru. Devlet bireylerin toplumsallaşarak disiplin ve organize olmalarının adıdır. Yani devlet insan, insan devlettir. Ancak modern kapitalist, sosyalist ve faşist felsefede devlet tüm bireylerin ortak malı değildir. Sosyalizm’de devlet baskı gruplarının bir aracı, kapitalizm de varlıklıların toplumu yönetme aracı ve faşizm’de militarist anlayışın tabulaştırdığı (sorgulatmaksızın uğruna kurbanlar aldığı) bir yapıdır. Bu ve buna benzer anlayışlarda birey yönetenlerin dolgu malzemesidir. Demokrasilerde de öyle; ne kadar nitelikli olursa olsun, güç ve nüfuz sahibi olmayanların yönetimlerde de yeri olmaz.
Ve devletlerin uzun ömürlü olması; halkın devletine sahip çıktığı gibi devletin/yönetenlerin de; halka sahip çıkması ve söz sahibi kılması ile mümkündür. “Devlet canlı bir organizma” der ibn-i Haludun. Öyleyse onun da sevinçli ve kederli günleri olacaktır. Zengin ve yoksul dönemleri olacaktır. Ümit ve korku halleri olacaktır. Sevinçli, zengin ve ümitli günlerini seçkinler! Yad edecekler. Yoksul, kederli ve korku halleri ise kimsesizlerin olacak, yani vatandaşın öyle mi! Bu anlayışta olan yönetimlerin/devletlerin bayramları uzun sürmez. Lale çiçeğinin ömrüne benzer.
Türkiye’de bir Sivil Toplum Kuruluşları/örgütleri (STK/Ö) gerçeği var. Her ne kadar sivil olamamışlarsa da! Bu kuruluşların sosyal barışa elbette katkıları var. Milli bilincin oluşması ve ahlaki değerlerin yaygınlaşması yönünde çalışmaları var. Düşünce üretme ve dikkate alınma noktasında sorunlar olsa da;her STK’nın bir tüzüğü var. Onu gerçekleştirmek için çalışma yapıyorlar. Türkiye’de STK’ların plan, proje ve hedefler noktasında hükümetten ileri olduğunu kimse söyleyemez. Yerel ve merkezi anlamda iş ürettiklerini de söylemek çok zordur. Tabi biri sora bilir; STK’lar niçin var?
15 Temmuz etkinlikleri, Kayseri’de olduğu gibi tüm Türkiye’de yapıldı. Kayseri’de meydanda yapılan etkinlikler de (önceki yıllarda olduğu gibi olmasa da) bireyler, STK’lar ve halk oradaydı. Kurulan platformda yerel ve merkezi yönetimler adına konuşmacılar rol aldı. Ama 100’ün üzerinde STK sayısı üyesi olan; Kayseri’de faaliyet gösteren Kayseri Gönüllü Kültür Kuruluşları Derneği ve Kayseri Gönüllü Kuruluşlar Platformu adına; bir konuşmacı yer almadı! Kederi halk paylaşacak, bayramı başkaları mı yapacak; bu böyle mi anlaşılsın!
Belki de demokrasilerde STK’ların ve halkın yerinin bir göstergesidir bu! İnsanı yaşatmanın anlamı da bu! Bir başkası da “Gönüllü Kültür Kuruluşları Derneği ve Gönüllü Kuruluşlar Platformunun” ağırlığı bu kadarmış diyebilir. Şimdiye kadar ne ürettiniz ki! Diyebilir. Misyon ve vizyonunuzu sorgulayabilir. İyi yönetilmiyorsunuz diyebilir. Örgütlü bireylerin temsilcileri olan; STK’lar adına, bir kişinin; 15 Temmuz etkinliklerinde rol almaması; sonuçta acı bir şey.
15 Temmuz etkinliklerine halk kendiliğinden ve sivil bir irade olarak katılmıyor; Sn. Cumhurbaşkanımızın daveti/isteği üzerine katılıyorlarsa; konu üzerine inanç, felesefe ve sosyolojik olarak düşünmek gerek.
Düşünmeden olmuyor!