Dinimizi bedava bulduk, gözümüzü müslüman bir toplumda açtık. Hiç bir çaba göstermeden sahiplendik; bu yüzden kıymetini idrak edemedik. Basit bir dünyalık karşısında rahatlıkla yemin eder, Kuran’a el basar, yalancı şahitlik yapar, hak hukuk konusunda rahatlıkla sınırı aşarız. Haram, helal, şüpheli konusunda menfeatimiz yönünde karar kılarız. Dünyalık işlerde ahlak, adalet, beşeri ilişkiler konusunda hiç bir değer […]
Dinimizi bedava bulduk, gözümüzü müslüman bir toplumda açtık. Hiç bir çaba göstermeden sahiplendik; bu yüzden kıymetini idrak edemedik.
Basit bir dünyalık karşısında rahatlıkla yemin eder, Kuran’a el basar, yalancı şahitlik yapar, hak hukuk konusunda rahatlıkla sınırı aşarız.
Haram, helal, şüpheli konusunda menfeatimiz yönünde karar kılarız.
Dünyalık işlerde ahlak, adalet, beşeri ilişkiler konusunda hiç bir değer tanınmaz.
Sadece din ve dini değerler geri plana atılmakla kalmıyor; aklın, mantığın, vicdanın karaborsa olduğu bir değerler bataklığında yüzüyoruz.
Ego, bencillik, hırs, hasetlik, kıskançlık bataklığı yaşam alanı olmuş, hiç kimsenin canı, malı, hayatı güven şemsiyesi altına alınamamıştır.
Siyasi alanda ise daha keskin bir ayrışma, sertleşme, kinlenme ve saplantı vardır.
Hasbelkader bir tarafı tutan biri, ömür boyu bulunduğu tarafını değiştiremez, dış telkinlere, ikaz ve uyarılara tamamen kapalı bir sosyal hayat sürer.
Ne yazık ki, böyle bir tutum, ırsi olacak şekilde çocuklara intikal eder, devam edip gider.
Bu saplantı, ön kabul, kayıtsız şartsız red veya kabul sadece normal vatandaşlarda değil, bilim adamlarında, siyasetçilerde, yazar- çizerlerde, sanatçılarda da aynı şekilde kendini gösterir.
Doğru nereden gelirse, yanlışı kim yaparsa; değerlendirme, bulunduğumuz yere göre, konuşlandığımız konuma göre yapılmaktadır.
En kutsal sayılan dini değerler konusunda daha geniş, lakayt, tavizkar davranmaktan çekinmez; lakin partisi, siyasi inancı, tuttuğu tarafı konusunda zerre miktarı taviz vermez, geri adım atmaz bir tutum sergilerler.
Şahıslara, fikirlere, ekollere olan kinleri perçinlenmiş, mücadele yöntemi olarak; saldırganlık, sertlik, engelleme, karalama, iftira benimsenmiştir.
Kayıtsız şartsız biat ve teslimiyet vazgeçilmez bir hal almıştır.
Bu tür davranışlar ne çağdaşlıkla, ne demokrasi ile, ne liberal, özgür düşünce ile ve ne de çok seslilikle izah edilemez.
Buna, mozayik kültür zenginliği de diyemezsiniz.
Çok seslilik, fikir ve düşünce özgürlüğü, özgür düşünme ve irade beyanı şeklinde de savunamazsınız.
Dininiz yerine siyasi görüş ve inançlarınızı, İlahınız yerine siyasi şahsiyetleri, davanız yerine kokuşmuş sistemleri, hedefinize de değerlerden yoksun, mutfakla tuvalet arası bir yaşam biçimini koyarsanız ; kaçınılmaz, vahim bir sona doğru gidiyorsunuz demektir.
Tekrar söylüyoruz; Bu inatlaşma, kutuplaşma, saplantı toplumun her kesiminde var. Okumakla, makam sahibi olmakla, sanatçı olmakla, dış ülkelere gitmekle de değişim göstermemektedir.
Bunun en can alıcı örneğini günümüzde yaşıyoruz.
Düne kadar aynı partide görev alanlar, devlet yönetiminde bulunanlar, makamlar işgal edenler; zamanla bu görevlerini bir şekilde bıraktıklarında bambaşka birer kişilik oluyorlar, bir anda yüz seksen derece fikir erezyonuna tutuluyorlar.
Eski liderine, arkadaşlarına veryansın ediyor, sır olması gereken konuları alçakça ortaya döküyorlar.
Bu halkın az da olsa bir kesiminden destek buluyorlar. Pekala, ifşa ettiğiniz durumlar vardı da; neden bunca yıldır görev yaptınız? Neden görevi bırakmadınız? Neden görev başında iken itirazlarınızı dillendirip halka duyurmadınız?
Böyle davranmanız daha medenice olur ve siz de inandırıcı olurdunuz.
Bu yaptıklarınız seviyeden yoksun, çukur işlerdir.
Bahsetmekten yorulduğumuz muhalefet ülkemizin çok kötü bir kaderidir, en müzmin, çaresiz, deva bulmaz, iflah olmaz bir hastalığıdır.
Oysa muhalefet; halef demektir. Yani, senden sonra ben varım. Senin iyi yapamadığın zaman ben varım, eksiklerini hatırlatır, yanlışlarını, alternatifini göstererek söylerim , seni sürekli takip edip kontrol ediyorum diyebilendir.
Ülkemizde böyle mi oluyor? Nerede? İktidarın yaptığı her şey yanlış, doğru yaptığı hiç bir şey yok, derhal gitmeli, acilen seçime gidilmeli, soracağız, hesaba çekeceğiz şablon itiraz söylemleri artan dozajda devam eder gider.
İktidarın yanlışı da elbet eleştirilmeli, doğrular desteklenmelidir
Ülke zararına olan her şeyi kaşıyan, köpürten, döviz kuru düşürülmesinde, asgarî ücret artışlarındaki hükümetin başarılarını bile hazmedemeyen, yakaladıkları her fırsatı ülke yararına değil de , hükümeti yıkma yolunda değerlendirmek isteyenlere yazıklar olsun, yuh olsun!
Saplantılarınız her türlü değerlerin önüne geçmiştir. Bu girdaptan çıkmanız çok zor.
En ufak bir iyileşme ya da tedaviye cevap verme belirtisi göstermiyorsunuz!
Bakalım nereye kadar gidecek?