Son zamanlarda muhalif kesimde bir özgüven, sert ve kabadayı bir üslupla saldırma, hakaret, küfür furyası başladı. Çok cesur, kinli, nefretli, intikamcı, acımasız sözler ve davranış sergilemekten asla kaçınmıyorlar. Tam bir bileylenmiş, patlamaya hazır bomba durumunu çağrıştırıyorlar. Kanunlar, ölçüler, ahlaki değerler, vatanın bekası bunları durduramıyor; şirazeden çıkmış, çayıra salınmış deli boğa gibi, hatta kudurmuş, şizofren olmuş […]
Son zamanlarda muhalif kesimde bir özgüven, sert ve kabadayı bir üslupla saldırma, hakaret, küfür furyası başladı.
Çok cesur, kinli, nefretli, intikamcı, acımasız sözler ve davranış sergilemekten asla kaçınmıyorlar.
Tam bir bileylenmiş, patlamaya hazır bomba durumunu çağrıştırıyorlar.
Kanunlar, ölçüler, ahlaki değerler, vatanın bekası bunları durduramıyor; şirazeden çıkmış, çayıra salınmış deli boğa gibi, hatta kudurmuş, şizofren olmuş gibi saldırıyorlar.
Kimi zaman CHP yetkililerinden, kah Hdp’lilerden, kah sanatçı, müzisyen etiketlilerden, kimi zaman gazeteci kılıklılardan yüksek dozda ve gerilimde, bu tavırları görüyoruz.
Devrin döneceğinden, zamanın ve fırsatın kendilerine geleceğinden, böylece intikam alacaklarından açıkça bahsediyorlar.
Toplum önünde alenen söylenen bu kışkırtıcı sözlerin, toplumun bir kesimini diğer kesime karşı kışkırtmak, kaos çıkartmak, huzuru ve düzeni bozmak amaçlı olduğu açıkken, haklarında elbette soruşturma başlanmalı, cezalar verilmelidir.
Birkaç örnek verelim: Mine Kırıkkanat, Uğur Dündar, Fatih Altaylı gibi satılık kalemlerin, Sezen Aksu ve O’na destek çıkan avanelerinin, özellikle CHP’ nin ağzının ayarı olmayan, bu yüzden ağzının kenarlarında sürekli tükürük oluşan küçük şovmenin sergiledikleri hal ve ergen cesareti bunlara bir kaç örnektir.
Dedik ya , hiç bir dengeleri ve ayarları kalmamış, yoldan sapıp bataklığa doğru yuvarlanıyorlar.
Ne milletin dinine, ne tarihine, ne kültürüne, ne hakimine- savcısına, ne de askerine, polisine saldırmaktan asla çekinmiyorlar.
Bize yansıyan çok cesur, kararlı, azgın, heyecanlı/korkulu tavır sergilemelerinin iki ana nedeni vardır:
Birincisi, Yerel seçimlerde, çorba ittifaklarla elde edilen başarı müthiş bir iştah açtı, cesaret verdi, ümit doğurdu.
Yani bunlar ilk genel seçimde iktidara geleceklerine kesin inanıp güveniyorlar.Seçilmeye garanti gözle bakıyorlar. O yüzden erkenden dikkat çekmeye ve ön almaya gayret ediyorlar,
O kadar heyecanlı, o kadar keskin ruha sahiptirler ki, seçim gününe bile saklayamıyorlar bu emellerini.O günü kesin bayram ilan ederler.
İkincisi, bizim inandığımız, görebildiğimiz , düşündüğümüz gibi; bunların yönetimin başına gelmeleri imkansız görülüyor. Bunu çok iyi biliyorlar.
Vatanını seven, dinine bağlı, milliyetçi, özgürlükçü, muhafazakâr, sağduyulu halk kesimi tarafından Sayın Erdoğan’ın iktidara getirilmiş olmasını asla hazmedemiyorlar, kesinlikle tahammül edemiyor, affedemiyorlar.
Değişim, barış, helalleşme, İslami yaşam özgürlüğü gibi maskeli, sahte, hileli oyunlara gelmeyen bu basiretli halkın bilinçli tavrı bunları kahretti, tüm oyun ve planlarını suya düşürdü.
Affedemiyorlar bu halkı, asla kandıramıyorlar.
Bu yüzden, başta Sayın Erdoğan’a, İçişleri Bakanı Sayın Soylu’ya, Diyanet işleri Başkanı’na, imamlara, öğretmenlere, hakim- savcılara en ağır saldırı ve hakaretler yapıyorlar.
Bu kin, kazanamama duygusu, geçmişte olan iltimaslı imkanların ve buyurgan, tepeden bakmacı stotükonun ellerinden alınmış olmasından kaynaklıdır.
Saldırıyorlar, kin dolular, hiç bir cezadan korkmuyorlar, kutsal değerler ne varsa, hepsine saldırıyorlar.
Devam edin, geçti o günleriniz. Hadi eşit birey olmaya razı olun. Alışacaksınız, normale döneceksiniz. Ya da alıştırılacaksınız, normale döndürüleceksiniz.