Bu dünya nimetlerinden meşru dairede faydalanma hususunda adaletsizlik ve eşitsizlik vardır. Eğer mütedeyyin olarak, dininizin emrettiği şekilde yaşamak istiyorsanız; dengesiz paylaşım, hatta tek taraflı paylaşıma tâbi tutuluyorsunuz. Mevcut hükümetin de bu hassasiyeti göstermediğine şahit oluyoruz. Toplumda yaşayan, her kesimden insanların ihtiyacı olan konut , dükkan kampanyaları olur, milyonlarca insan başvurur, yüz binler bu imkandan yararlanır. […]
Bu dünya nimetlerinden meşru dairede faydalanma hususunda adaletsizlik ve eşitsizlik vardır.
Eğer mütedeyyin olarak, dininizin emrettiği şekilde yaşamak istiyorsanız; dengesiz paylaşım, hatta tek taraflı paylaşıma tâbi tutuluyorsunuz.
Mevcut hükümetin de bu hassasiyeti göstermediğine şahit oluyoruz.
Toplumda yaşayan, her kesimden insanların ihtiyacı olan konut , dükkan kampanyaları olur, milyonlarca insan başvurur, yüz binler bu imkandan yararlanır.
Düşük faizler, ödenebilir taksitler ve vade imkanları sunulur.
Mütedeyyin insan ikilem içerisinde kalır. Bir tarafta çoğunluğun faydalandığı faizli konut imkânları, diğer tarafta; gerçekten bir eve çok ihtiyacı olduğu halde, Allah’ın yasakladığı faizi alamadığı için mahrum kalan kesimler…
Hükümetin dünya- ahiret bu ağır vebalden kurtulması için bu soruna acil çözümler bulması gerekir.
Evet, dindar olmak, dini yaşamak meşakkatli ve zordur. Maddi alemle manevi alem karşılaştırıldığında manevi hayattan yana tavır belirleyen, tercih yapan bir iman ve itikat sahibi, bir şekilde cezalandırılmaktadır. Dindar insanlar Allah’ın emirleri karşısında, her türlü maddi imkânı elinin tersiyle itebilmektedir.
Böyle kişiler tercihlerini rahatlıkla yapabilirken, bir kesim mütedeyyin kişiler de maalesef, bazı gerekçelerle, aile baskısıyla ya da ihtiyaçlar karşısında, istemeyerek de olsa, üzülerek bu imkandan yararlanma yoluna gidiyorlar.
Hükümet, bu konuda büyük vebal ve sorumluluk altındadır. Allah’ın emri ile dünyanın mecburiyeti arasına sıkışmış bir kişinin ihtiyacına optimal düzeyde çare bulmak zorundadır. Öyle ya da böyle bir çözüm bulmakla mükelleftir.
Yine bu faiz hassasiyetinden dolayı iş kurmak için çırpınan gençler hedeflerine ulaşmakta büyük sıkıntılar çekmektedirler.
Madem ki devlet, faizli ekonomik sistemi uyguluyor; o halde bu itidalli kesim ne yapacak?
Sivil vakıflar, dernekler, şirketler kurulacak, ekonomik güçler birleşecek; faizsiz yatırım ve kazanç yolları açılacaktır.
Sadece devlet değil, bu toplum da böyle bir haksızlıktan, tembellikten, vurdumduymazlıktan dolayı topluca sorumludur, vazifelidir.
Bu arada! Devlete zamanında vergisini veren, vatandaşlık görevini yerine getirenler cezalandırılıyor adeta.
Sürekli aflarla suçlular ödüllendiriliyor, rahatlatılıyor. Ya ana para siliniyor veya faizleri kaldırılıp taksitlere bağlanıyor.
Madem öyle, ödemelerini zamanında yapanlara hem bir teşekkür, hem bir ödül olarak ya iadeler yapılmalı, ya gelecekte indirimler uygulanmalı.
Kimi genç, okulunu bitirdikten sonra, faiziyle beraber harç borcunu öderken, diğer çocukların faizleri veya borcunun bir kısmının silinmesi adil değil, adaletli değildir.
Suçsuza kesilen cezalar, toplumda barışı ve devlete olan güveni zedeler, kaos çıkarır.