Sevgiden sevmekten sevilmekten söz ederiz değil mi ? Hep düşünmüşümdür , sevgiye sahip olunabilir mi diye ! Eğer olabilseydi sevginin elle tutulur gözle görülür bir hale gelmesi ve maddesel bir yapı ihtiva etmesi gerekirdi! Ancak ben sevgilin böyle bir şey olmadığını hissediyorum ! Sevgiye soyutlama da diyebiliriz, belki de sevgi ilginç bir anlayış veya kimsenin […]
Sevgiden sevmekten sevilmekten söz ederiz değil mi ?
Hep düşünmüşümdür , sevgiye sahip olunabilir mi diye ! Eğer olabilseydi sevginin elle tutulur gözle görülür bir hale gelmesi ve maddesel bir yapı ihtiva etmesi gerekirdi!
Ancak ben sevgilin böyle bir şey olmadığını hissediyorum ! Sevgiye soyutlama da diyebiliriz, belki de sevgi ilginç bir anlayış veya kimsenin göremediği gizemli bir varlıktır ! Gerçekte var olan sevme özde bir eylemdir ! Sevmek insanı yenileyen adeta yeniden doğuşunu aktive eden bir etkinliktir !
Farklı bir açıdan baktığımda hissedebildiğim kadarıyla ise bir insana veya herhangi bir şeye ilgi duymayı onu daha yakından tanımayı , istemeyi, anlamayı , doğrulamayı onunla olmayı , onun yanındayken daha mutlu olabilmeyi beraberinde getirir !
Bu şey ; ister bir birey , ister bir heykel , ister bir böcek , ister bir çiçek isterse ağaç olsun , sevginin ve sevmenin özellikleri hep aynı kalacaktır ! Sevgi sevebilmek ve sevmek sevilen insanı veya herhangi bir şeyi daha canlı hale getirmek onun yaşam enerjisini artırmak , onu hayatla bütünlemek anlamına gelir ! Ve bu süreç onu yenileme sürecidir aslında !
Birey sevgiyi kendine ait olma biçiminde algılarsa , sevdiği kişi veya şeyi sürekli kendine ait olarak bilmek onu denetim altında tutmak manasını ifade edecek ve böylece onu diriltmek , yeniden canlandırmak ve ivme kazandırmak yerine onu kısıtlayıcı engelleyici ve yok edici bir eylem haline dönüştürebilecektir !
Siz nasıl düşünüyorsunuz bilemiyorum ama , ben çoğu kez “ aşk “ olarak nitelenen ifade edilen şeyi ; sevme yetersizliğini, sevilmeyi ve sevmeyi becere memeyi gizlemek için kullanılan bir maske olarak da düşünebiliyorum !
Yine dünyanın farklı ülkelerinde , ebeveynlerin çocuklarına karşı psikolojik fiziksel ve ruhsal olarak kötü davranma, onları aşağılama onları töhmet altına alma dövme her türlü eziyet etme ve sonuçta sadizme kadar varan eylemleri öylesine korkutucudur ki, zaman zaman insanın sevgi dolu anne ve babaya rastlamasının çok zor olduğu kanısına kapılası geliyor !
Farkında mısınız? Evlilikte de çoğu da böyle şeyler söz konusu ! Geleneksel evliliği şiar edinen toplumlarda , geleneklere ve bir kısım alışkanlıklara ön yargılı davranışlara dayalı adet olduğu için gerçekleştirilen evliliklere dikkat edecek olursak, birbirlerini , tutkuyla aşkla seven gerçekte çok az çiftin olduğunu rahatlıkla gözlemleyebiliriz !
Bu noktada geleneksel toplumsal görev anlayışı, örf adet ve ananeler, ekonomik çıkarlar, karşılıklı bağımlılık veya karşılıklı korku çoğunlukla orada birbirlerine karşı duyulan kin ve nefret enteresan bir biçimde gözlemleyebildiğim kadarıyla “ sevgi “ diye yaşamaya – yaşatılmaya çalışılıyor !
Bu durum benim açımdan da oldukça garip görünüyor aslında ! Bugüne kadar binlerce insanla hayatım kesişti ve bir çok insanla terapi seanslarında birlikte oldum . Bu görüşmelerde şahit olduğum ilginç şeylerden birisi de , bazen eşlerden birinin veya her ikisinin birbirlerini hiç sevmediklerini birbirlerini istemediklerini , yalnızca şekli birlikteliklerine şahitlik yaptım !
Yine bana ilginç gelen şeylerden birisi de , sevginin aşkın , aşık olmanın , nasıl olup da ; ona sahip olmak , aşka sahip olmak , aşkı kendi tekelinde görmek yanlışına dönüştüğünü , her hangi iki sevgili veya evli bir çiftin yaşantılarına bakarak izleyebildiğim gerçeğidir !
Flört dönemi veya evliliğin ilk dönemlerinde her iki bireyin de bir birlerine tam sahip olamadıklarından dolayı birbirlerine karşı daha anlayışlı daha yumuşak davrandıklarını ve olumlu enerjilerini karşı tarafa aktardıklarına yani vermeye ve karşı tarafı canlı tutmaya yöneldiklerine şahitlik yaptım !
Fakat o bu olumlu gibi görünen şablon , sevgililik ilerledikçe veya evlendikten kısa bir süre sonra eşlerin birbirlerine fiziki ve ruhi boyutta daha yakından tanımalarıyla birlikte birbirlerinin ” sahibi oldukları ” yanlışına da saplandıklarını gözlemledim!
Anladığım kadarıyla artık ulaşılması veya kazanması gereken oranda mücadele yapılması istenilen bir değer yoktu ! Nedeni ise , sevgi sahip olunan bir cisim bir nesne veya bir mal bir mülkiyet haline gelmişti , getirilmişti !
Böyle bir hayat felsefesinde her iki cinste birbirlerine olumlu enerji akıtma noktasında güdük kalınca var olmayan , tamamen şekli görünümü almış aşka veya sevgiye değer vermemeye ve onu canlandırmaya çaba göstermeyince her şey ama her şey çok daha sıkıntılı can sıkıcı olur ve her türlü doğallığını ve güzelliğini kaybeder !
Bu noktada karşılıklı hayal kırıklığı yaşayan eşler tam bir şok yaşarlar ve kendilerine , ben nasıl hata yaptım neden daha önce bazı şeyleri hissetmedim , hissedemedim acaba karşımdaki insanı tanıyamadım , sorun ben de mi , bir değişim var gibi kendilerine aşamayacak soruları sormaya başlarlar ve genellikle ; ya bilinç altındaki düşünce kalıplarıyla hareket ederek karşı tarafı suçlarlar veya kendilerinin masum olduğunu iddia ederler !
Anlayamadıkları veya anlamakta zorlandıkları şey ise ; artık ilk süreçte olduğu gibi birbirlerini anlayan dinleyen seven insan olmadıkları gerçeğidir !
Sevgiyi sanki sahip olunacak bir nesne gibi görme hatası , onların birbirlerine olan sevgi ve saygılarını aşklarını adeta yok etmiştir. Böyle bir durumda çiftler ve sevgiler yeniden birbirlerine karşı anlayışlı olmayı birbirlerine değer vermeyi birbirlerini sevmeyi denemek yerine , sahip oldukları düşündükleri ortak şeylere yani ; maddeye paraya pula sahip oldukları çocuklara konuma odaklanırlar ve aşkla sevgiyle başladıkları evlilik veya birliktelik serüveni adeta bir mülkiyet ortaklığına mal varlığı paylaşımına , içine kapanmış bencilliği ilke edinmiş ve birbirlerini anlayıp dinleyemeyen birbirlerinden kopuk iki birey haline dönüşür .
Tamamıyla içine kapanmış bencil ve birbirinden kopuk iki kişinin bu birlikteliğine de yanlış bir ifade biçimi ile toplumlarda aile de denilebiliyor !