EN SEVDİĞİNİZ FIRIN KOKUSU NEYE BENZİYOR?

Bir süredir kentle, kentte yaşamakla derdim. Bir insanı bir kente bağlayan, orayı vazgeçilemez kılan nedir diye düşünüp duruyorum. Kokusu olabilir mi mesela? O koku, yaşantımızın unutulmaz veya kâh unutulmasın, kâh unutulsun diye debelendiğimiz anlarını taşıyorsa bilincimize, belki de kente göbekten bağlıyordur bizi. Olamaz mı?

Taze hamur işlerinin kokusu dünyanın en büyük harikalarından biridir. Bir şehrin kokusunu yaratacak olsanız bunu nasıl yapardınız ve koku mesajlarınız nereden gelirdi? Taze ekmek ve kahve kokusu olabilir. Ya da sabah yüzerken havada salamura izi. İşe giderken otobüs mazotu kokusu, bir yaz akşamında frangipani’nin hafif esintisi veya eski mahallenizden keskin bir endüstriyel kokunun hatırası.  Frangipane ” kekle ilgisi olmayan bir ağaç. Harika güzellikteki çiçekleri için yetiştirilir. Büyüyene kadar çok nazildir. Çok su sevmez. Dikmeden, en dibe muhakkak kum koymak gerekir. Yetişkin bir ağacın dalından kopardığınız 15 cmlik bir dalı saksıya diktiğinizde zamanla bahçenizde koskoca bir frangipani güzeliniz olur’’. Sokakta lezzet var… Koku, en güçlü ve önemli duyulardan biridir. Doğduğumuzda ilk aktive olandır ve her gün süptil ( ince, zarif) ve derin yollarla bilincimize süzülür, kararları, arzuları ve hayalleri etkiler.

Manhattan’daki ne bir Çin Mahallesi ne de İtalya’da ki Floransa şehri, burası Akdeniz’in mavi ve sıcak suları ile sarmaş dolaş yaşama bağlı, bazen salaş bazen de modern sanat kokulu kentimiz Mersin ve onun sokaklarında harikalar yaratan hamarat kadınlarının poğaça kokan sokakları ( bu konuya en sonunda değineceğim)..Geçenler de sevgili arkadaşım Beyhan Bilgin hanımefendinin nazik davetine icabet edip yolumuz sokakları pembe çiçekleri ile bezenmiş, Mezitli Belediyesinin çok değerli, doğa ve sanat aşığı Başkanı Neşet Tarhan kente yeni bir çekim merkezi kazandırmak amacıyla faaliyete geçirdiği Sanat Çarşısına düşüverdi. Zanaatkâr insanlarımız ile tanışıp, onların emeklerine bir saygı olarak sevdiklerime küçük ama sevimli hediyeler aldım. Her dükkân ayrı bir renk ve sanatçı ile şekilleniyor adeta. En çok ilgimi çeken ise Sibel Coşkun isimli bir sanatçı arkadaşımızın sergilediği tablolar oldu.  Tekstil mühendisliğinde ki yeteneğini bir Anadolu kadının gergefe oya işler gibi tablolarına yansıtan yetenekli sanatçımız ‘’ eşsiz sürrealist çalışmalarıyla sergiyi gezen kitleleri kendine hayran bıraktı’’..

Bu alanda en önemli eserler vermiş Rene Magritte’nin açıkladığı gibi: ‘Yeni nesnelerin yaratılması, bilinen nesnelerin dönüştürülmesi; belirli nesneler söz konusu olduğunda bir madde değişikliği: örneğin ahşap bir gökyüzü; kelimelerin resimlerle bağlantılı kullanımı; bir nesnenin yanlış adlandırılması… Uyku ve uyanıklık arasında kısa bir süreliğine görülen belirli görüntülerin kullanımı, genel olarak nesneleri olağanın dışına çıkarmaya, sansasyonel olmaya zorlamak ve böylece bilinç ile dış dünya arasında derin bir bağlantı kurmak için tasarlanmış araçlardı.’

Bu güzel sanat çarşısını gezip, canınız Bir şeyler yemek isterse çok uzaklara gitmenize gerek yok erenlerim. Özellikle, ev yemekleri ile konuklarına muhteşem damak lezzetleri ve poğaçalar sunan Down kafede (hizmet ehli arkadaşlarımız bazı günler buraya gelen stajyer öğrenci Down sendromlu şirin mi şirin garsonlar) güzel bir sanat gezisi yorgunluğunu ev tadında yemekleri ile çıkarabilirsiniz. Mezitli kart ile indirim oluyormuş benden söylemesi erenler canlar…