GÖZLERİN HANGİ MEVSİM

Yayınlama: 01.12.2024
Düzenleme: 01.12.2024 11:49
A+
A-

Bugünkü  köşe yazıma şair Durdane Bozkaya hanfendiyi taşımak istedim. “Gözlerin hangi mevsim” şiir kitabından bir kaç demet sunuyorum. Umarım keyif alırsınız.

Her şeyden öte o bir kadın. O bir anne. Yüreği ilhamla dolu. Düşüncelerini satır satır kaleme döken ‘söz uçar yazı kalır’ düsturunca şiirlerini bir kitapta toplayan yeni yeni filizlenen bir şair. Henüz yolun başında. Arkasından bir, iki, üç gelecek diye ümit ediyorum.

Şiirin ve bahsi geçen kitabın sahibi Durdane Bozkaya.Aslen Şarkışla doğumlu olup Kayseri’de ikamet etmekte. Kendisi de bizim gibi Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi üyesi. Büyükşehir belediyesinin düzenlemiş olduğu 7.kitap fuarında görüşmek tanışmak nasip olmuştu. Tevafuk olsa gerek aynı stantta  yerimizi almıştık. Benimde Şarkışla’dan evli olmamdan öte  bir dostumun yakınıydı kendisi.

Biz asıl konumuza dönelim. ‘Gözlerin Hangi Mevsim’ kitabına. Ahmet Sıvacı editörlüğünde Melankoli yazarevi’nden çıkmış bir kitap. Emeği geçenleri kutluyorum.

Kültürümüz ve edebiyatımız adına kendine münhasır böyle güzel eserler bıraktığı için tebrik ediyorum.

Hayal gücünü iyi kullanmış Durdane hanım. Soyut düşünceler hakim. Bununla birlikte geceyi-karanlığı, gökkuşağını, portakal çiçeğini, iğde kokusunu, kardelenleri birer simge olarak kullanmış. Yarınlara ait özlemleri, umutları dile getirmiş.

Gah çocuk olmuş uçurtması tellere takılmış. Gâh ben kimim diye sormuş kendince, gâh kimlik arayışı, neredesin, neden gibi konu başlıklarıyla hayatın gerçekliğini sormuş-sorgulamış.

Kimi zaman kendini bir mahkum gibi hissetmiş yarın ne olacağını bilemeyen, Özgürlüğü dileyen.

 

Şâire hanım, an gelir annesine seslenir.

Umutların âlemindeyim

Sabaha zaman yok

Kırk yıllık sevdam

Ölüyor artık

Ölüyor anne!

 

 

Her şey gül kokmalı derken:

Elleri sevgi kokmalı kadının

Aş olmalı ellerinde

Yufka ve bulgur

Taze olmalı içilecek su kadar

Aziz olmalı

Yakmalı bakışları içini  insanın

Gül kokmalı saçlarından tırnağına kadar

 

Müslüman Türk’ün  geleneğinde  ‘Gül’ aslında bir simgedir.Hz.Muhammed ( s.a.v) hatırlatır bize. Çünkü o kutlu nebinin teri bile gül kokarmış. Nurdane hanım da gülün ne denli  hayatımızda var olduğunu işlemiş.

 

An gelir bahar ayrılığı düşer içine.Sessisce yazmaya devam eder.

Sonra bütün baharlara düştü hüzün

Sevdaların tümüne ayrılık

Neden sarıydı

Soluk sarıydı rengi neden ayrılığın

Sensiz kaldığımda

Ben anladım, der

 

 

Bazen bir eskici olur yârin kapısında.

Eskiciyim kapında

Sen ey yâr!

Satamam seninle anıları

Ne sarraf

Ne mücevher yüklü antikacı

Alabilir senden son kalan bana

Yadigârları.

 

Bazen hüzünlenir, sözleri tükenir. İşte tam o sırada sözcükler yetişir imdadına.

Üşüyorken kendi gölgemde

Kurşuni renkteyken

Kuşlar uçmazken kanat vurmazken

Bir boşluktayken gökyüzü

Katran renkli bulutlar

Sarmışken

Hüzün içindeyken hüzün

Benimse sözlerim bitti

 

 

Son olarak sensizim kimsesizim diyerek edeple  bir bekleyiş içerisinde olduğunu görüyoruz.

Yol vermiyor edebim

Ne zamandır edepsizliğe

Bağlamam hasret çalıyor  yıllardır

Bozkırım, yağmurum, karım

Bir kimsesizlikteyim

Bir kimlikte sensizim.

 

Bir başka kitap tahlilinde buluşmak üzere esen kalın.

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.