SENEYİ DEVRİYESİNDE YÖK VE ÜNİVERSİTELER

Yıl 1997-98 Erciyes üniversitesinde öğrenciyim. Aylardan Kasım. Kesintilerin, sıkıntıların, baş örtüsü yasağının olduğu dönemlerdi.Üstüne üstlük birde adına post modern darbe dedikleri bir dönemi yaşıyorduk. Bir taraftan 80 ihtilalinden sonra 6 Kasım’da kurulan YÖK ve onun baskıcı uygulamaları diğer yandan eğitim öğretim için dört bir yandan gelen öğrencilerin mağduriyeti. Her şehrin meydanlarında olduğu gibi durum milliyetçi, […]

Yayınlama: 04.11.2022
A+
A-

Yıl 1997-98 Erciyes üniversitesinde öğrenciyim. Aylardan Kasım. Kesintilerin, sıkıntıların, baş örtüsü yasağının olduğu dönemlerdi.Üstüne üstlük birde adına post modern darbe dedikleri bir dönemi yaşıyorduk. Bir taraftan 80 ihtilalinden sonra 6 Kasım’da kurulan YÖK ve onun baskıcı uygulamaları diğer yandan eğitim öğretim için dört bir yandan gelen öğrencilerin mağduriyeti.

Her şehrin meydanlarında olduğu gibi durum milliyetçi, muhafazakar ve kadim şehrimiz Kayseri’de de aynıydı.Erciyes Üniversitesi yönetimi de o yılların yasaklı zihniyetini savunanlardandı. 

Üniversitelerimiz ilmin,fennin,özgürlüklerin yuvası olması gerekirken o yıllarda maalesef sakalla, çarşafla, kılık kıyafetle anılır oldu. Açık olsun tesettürlü olsun yanyana oturan birbirine sarılıp ağlayan,birbirine destek veren nice öğrenciler gördüm.

Bir çok sivil toplumunun ve kanaat önderlerinin desteklediği bu eylemlere  MGV/Milli Gençlik Vakfı başta olmak üzere, Alperenler ve ilim hikmet vakfı çevreleri destek veriyordu. Ülkücü camia başörtüsüne sonuna kadar destek verse de onlarında çekinceleri vardı.

O yıllarda başbakan Necmeddin Erbakan’a muhalif olan Gülenciler(Fetöcüler) her şeyi mübah gösterme yoluna giderek farklı yorumlar getirdiler. Kamu alanlarında, üniversitelerde  peruk takmayı önerdiler. Talimatı yukardan alanlar  kabinlerde başörtülerini çıkartıp peruklarını taktılar.

Aslında takiyye yapıyorlardı. Bütün bunlar Sol cenaha şirin görünmek içindi. Ben bir kez olsun  o illegal oluşum içerisindeki adamları meydanlarda görmedim. Çünkü onlar abilerinden izin almadan bir eylemde bulunabilmeleri imkansızdı.

Bazen şehrin meydanında bazen de üniversitede yemekhanenin önünde  hak,hukuk adına özgürlükler için  basın açıklaması yapılırdı.Üniversiteli gençler Karanfiller dağıtır, güvercinler uçurur, istiklâl Marşını okuyarak sessiz sedasız dağılırdı.O döneme damga vuran  ve dillerden düşmeyen sanatçıları da ezgileri de unutmamak gerek. Ağlama karanfil /Sil göz yaşını diyen EşrefZiya Terzi’yi, Selam imam Hatiplim/Selam senin ruhuna diyen Mehmet Emin Ay ‘ı, Başın öne eğilmesin/Aldırma gönül aldırma diyen Edip Akbayram’ı ve Ömer Karaoğlu gibi..

Topu topuna bir avuç kadar diyebileceğimiz sayıları belli  insanlardı bunlar. İşte yurdun dört bir yanında direnen, hakkı savunan, mazlumun yanında yer alan bu bir avuç insan sayesinde bu günlere gelindi. Nasıl mı? Ama az ama çok bedel ödeyerek…Bu bedelin adı vardı.İkna odaları,fişlenmek, okuldan uzaklaştırılmak, üniversite eğitimine ara vermek, mahkumiyet gibi.

Gerekçe hazırdı.TCK’nın 216/1’ine göre halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek  ve gösteri yürüyüşüne muhalefet….  tek başına bedel ödetmeye kâfiydi.

O yılları bir de Furkan matbaanın sahibi İbrahim Şahin’den dinlemek gerek. Yine iki kardeş olan ikisi de öğrenci olan Aziz ve Suat Kahriman’dan dinlemek gerek.Tanıyanlar  Rabia Öcalan’ı, Belediyede çalışan şoför Hüseyin abiyi dinlesin derim.

Kader bu! Kulları bazen dışarıda bazen de içeride buluşturuyor. Bizim buluşmamız Gültepe yerleşkesinde kısa sürdü ama İbrahim Şahin abim detaylarını günlükler tutarak kitaplaştırdı.Kendisine teşekkür ediyorum. Bir teşekkürde  o sıralar adını yeni duyduğum Kayseri Mazlumder kurucu üyelerinden avukat Kadir Hikmet Beyazıt beye ve ekibine.

Yıl 2022-2023 ve ben yeniden Erciyes Üniversitesi’nin  yolunu tuttum. Aradan çeyrek asır/25 yıl geçmiş.Şimdilerde Gazetecilik ve ilahiyat bölümlerini okuyorum. Geçmiş yıllarda yaşanılan/yaşatılan yasakçı zihniyetten hiç bir eser kalmamış.Öğrencilerin özgürce sorunsuz üniversiteye  girip çıkmaları bizleri fevkalade sevindirdi.Bu günleri gösteren Rabbime hamd olsun.

Elbette ki müslümanın yaşamı sadece camiden  tesettürden ibaret değildir,olmamalı. Lakin Müslümanım diyen de değerlerine sahip çıkmalı. Selam olsun zulmü  alkışlamayanlara…

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.