Bir hadisi şerifte Allah Resulü (S.A.V) şöyle buyuruyor.”El İslâmi hüsnül hülug” Yani İslam güzel ahlaktır. Bir ikindi namazı sonrasıydı üç dört kıymetli meslektaşımla caminin hemen karşısındaki çay ocağına oturduk.Hava oldukça sıcaktı. Kendimizi hemen asma söğüdün altına atıverdik.Burası gayet hoş ve serindi.Bir yandan çaylarımızı yudumlarken bir yandan da sohbet ediyoruz. Konumuz; yaz Kuran kurslarının devam etmesi […]
Bir hadisi şerifte Allah Resulü (S.A.V) şöyle buyuruyor.”El İslâmi hüsnül hülug” Yani İslam güzel ahlaktır.
Bir ikindi namazı sonrasıydı üç dört kıymetli meslektaşımla caminin hemen karşısındaki çay ocağına oturduk.Hava oldukça sıcaktı. Kendimizi hemen asma söğüdün altına atıverdik.Burası gayet hoş ve serindi.Bir yandan çaylarımızı yudumlarken bir yandan da sohbet ediyoruz.
Konumuz; yaz Kuran kurslarının devam etmesi nedeniyle eğitim, velilerin ilgisi, öğrencilerin tutum ve davranışları hakkında idi.
Aklıma renkli simasıyla meşhur bir hafızımız gelmişti.Bu kıymetli büyüğümüz Felahiye Büyük Toramanlı rahmetli Şevket Gümüş’tü. Namı diğer Şevket hafız.Ondan dinlemiştim. Bizim öğrencilik zamanında derse girdiğimizde hocanın elinde uzun bir çubuk olurdu .Onunla aynı anda otuzumuzu kırkımızı kontrol eder,okuturdu. Bir keresinde müezzinlik yapmak istemiştim.
Yanlışım yüzünden kaşımdan tuttuğu gibi geriye fırlatmıştı. Azmettim çok şükür sonunda hafızlık icazetini aldım. Şimdiki çocuklara höst desen,dur desen, kaşını çatsan kaçıp gidiyor.
Bir başka hafız genç kardeşim aslen Erzurumlu olan Osman KALE hocam anlatıyor. Bir keresinde derse girdim karnımda bir ağrı peydah oldu.Acısı gittikçe artıyordu. Bense bırak sağa sola koşmayı,hocam kızar diye gözümü gözünden ayırmıyordum.Sıkıla utana dışarı çıkmak için izin istedim. Öğle kolay kolay kimseye izin vermezdi.Ben dışarı çıktım.Neyin var, neren ağırıyor?diye sordu.Ben de karnım diyebildim.Eliyle bir kontrol etti.Hemen hastaneye götürülmemi istedi.Meğer apandisim patlamış. Apartopar ameliyata aldılar. Şimdi öğrenciler maalesef dinlemesini beceremiyor. Her gün her ikramın yapılmasını ve haddinden fazla şımartılmasını da doğru bulmuyorum diyerek sözlerini tamamladı.
Bende nacizane düşüncelerimi paylaştım. Dedim ki:Yaşadığımız sorunlardan biride velilerin aşırı derecede ‘KORUYUCU AİLE MODUNA’ girmeleri. Kendi çocukları yapınca mübah, başkaların ki yapınca mekruh (çirkin) oluyor.Bir veliden aldığım en son şikayet şöyleydi. Çocuklar teneffüste kendi aralarında oyunlar oynamış,şakalaşmış.Bu oynaşmalar bazen cami bahçesinde bazen yol boyunca eve gidene kadar oluyor. Velimiz kendi torununa haksızlık yapıldığını iddia ederek diğer çocukların üzerine yürümüş.”Senin gadını alırım. Terbiyesiz çocuk. Geberesice. Bir daha sakın benim torununa dokunma! “diyerek iyice eziklemiş çocuğu.
Çocuk bu… Ruh haliyle durumu babasına anlatır bir bakıma şikayet eder.Baba olanca hışmıyla yaşlı teyzeye karşı çıkar, dikleşir. Doğal olarak O da kendi çocuğunu savunur. En sonunda bir telefon geldi.Baktım bizim öğrencinin velisi. Bana ‘kadına nasıl haddini bildirdiğini’ anlatıyor..sabırla dinledim.
Allah rızası için bize gelirken çocuğum okudu mu, ezberini yaptı mı ahlakı, huyu nasıl?Hocasını dinliyor mu, vakitlice kursuna gidiyor mu? Eğitim yönünden bir ihtiyacı var mı? gibi sorular sorun, istekte bulunun.İnşallah hep birlikte başaracağız.Bize destek olun. Kıymetli velilerimizden beklentimiz bu!
Ha birde “komşunun tavuğu komşuya kaz gibi görünürmüş”.Her kesin evladı elbette kıymetlidir. Ancak bahçede yem yiğen tavuklar ara sıra birbirini kakar, bir birini kovalar.Sonra aynı çanaktan su içmeye devam ederler. Çocuklarda düşer,kalkar,birbirine küser sonra barışır. Sizler yani veliler ‘KORUYUCU AİLE ROLÜNE’ girdiğinizde iş çıkmaza giriyor ve çocuk her önemsiz şeyi aileden destek aldığı için şikayet etme bahanesi buluyor.Bu yanlışlara düşmeyelim’ dedim.
Sohbetimiz devam ederken Yeşilhisar müftülüğümüzün veri hizmetleri personeli Ali ÖZER hocam söze girerek “Bu devirde memur olmak zor iş.Dikkat etmek gerek.Kimsenin evladına dokunamıyorsun.Dokunursan sana dokunurlar.Öğretmen olsun, imam olsun yalnız kalıyorsun.
Bizleri yoran bu sahipsizliktir. En doğrusu dersi anlatıp sessizce çıkıp gitmek” diyor.
SONUÇ OLARAK;Eğitim camiamızda görev alanların sıkıntılarının olduğu kesin.Bu bazen öğrenciden bazen veliden kaynaklanmaktadır. En büyük eksiklik çocukların dinleme kültüründen uzaklaşıyor olması.Cami ve Kur’an kurslarında çocuğu disiplin edecek resmi kuralların olmayışı neme lazımcılığa teşvik ediyor.Bu nedenle gelmek istemeyen hata kurs değiştirmek isteyenler oluyor. Gönlünü doyuramadığımız çocukların midelerini ne kadar doyursak ta fayda vermiyor.Azı karar çoğu zarar misali ikram ve ziyafetlerde, ödül ve cezalarda da ölçülü olmak gerekiyor. Biz şiddetin her türlüsünü reddediyoruz. Ancak ceza verilecekse de KORUYUCU AİLE ROLÜNDEKİ bireylerin vermesi gerektiği kanaatindeyim. Diğer yandan hocam “eti senin kemiği de senin” diyen düşünceye de karşıyız.Çünkü biz kasap değiliz. Terbiye başta ailede alınır.özellikle anneler bu konuda mürebbi yani terbiye edici, eğitici rolündedir.
Allah Resulü (S.A.V)ne buyurmuştu.Bir mecliste ya öğrenen ol, ya öğreten ol,ya dinleyen ol,ya da ilmi sevenlerden ol.Beşincisi olma helak olanlardan olursun.
Rabbimden dileğim tüm evlatlarımızı Salih ve salihalardan eylemesi,basiret,feraset ve zihin açıklığı vermesi..
Selam ve Dua İle…