Osmanlı Devletimiz 1299’da kurulmuş olup 1922’de saltanatın kaldırılması ile tarihe karışan bir cihan devletimizdir.
Kuruluşunda Osman Bey’in Bey olduğu bir beylik iken son bulduğunda Sultan Vahdettin’in padişah olduğu bir devletti.
Osmanlı Devletimiz bir cihan imparatorluğu olup bünyesinde sayısız toplumları, dinleri,dilleri ve etnik unsurları barındırıyordu. Bunların her biri devletin çeşitli kademelerinde görev alıp toplum ve devlete hizmet ediyorlardı. Bu unsurlar aynı zamanda üretici, tüccar, çiftçi, hayvancılık gibi alanlarda topluma katma değer sunuyorlardı. Bu insanlar arasında herhangi bir ayrımcılık ve ötekileştirme, yok sayıp suçlama olmuyordu.
Cumhuriyetle birlikte ulus devlet kurulup anayasada kanun önünde her insan eşittir, hiçbir insana dininden, milliyetinden, etnik özelliğinden dolayı farklı muamele yapılamaz demesine rağmen uygulamada bunun zıttı davranış ve uygulamaları görüyoruz.
Özellikle siyasetçilerimiz siyasi avantaj sağlama amacı ile her gün TBMM’de bulunan siyasi parti mensuplarına yerel yönetimlerde seçimle iş başına gelmiş yöneticilere ve onların görev verdiği bürokrat ve elemanlara yönelik olarak vatan haini, terör yandaşı, terörist ve daha ileri ithamlarla suçlayıcı, ötekileştirici dil ve ithamlarda bulunuyorlar.
Bunu gören o siyasilerin taraftarları da halk arasında onların itham ettiği parti ve yetkililerine karşı bir düşmanlık ve ötekileştirme, düşman olma psikolojisine kapılıyorlar. Bunun sebebi de elbette kamuoyuna karşı rakiplerini itham edip ötekileştiren siyasilerimiz oluyor.
Bu durum toplumu öyle bir noktaya getiriyor ki bazı seçmenler kendi partisinin suçladığı partilerin taraftarlarına selam vermemeye, onların ziyaret taleplerini geri çevirmeye ve taleplerini kabul edenleri kabullenememeye kadar götürüyorlar.
Geçenlerde MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM’de Dem Parti milletvekilleri ile selamlaştı ve tokalaştı. Daha önce de Ak Parti milletvekili Bekir Bozdağ HDP grubuna sanırım anayasa çalışmasına destek için ziyarette bulunmuştu.
Gayet doğal karşılanması gereken bu durumlar ne yazık ki kamuoyunda hayretle karşılandı, kabullenilmekte zorluk çekiliyor. Kamuoyunun hayretle karşıladığı bu durum sayın Bahçeli’ye sorulduğunda şöyle cevap vermişti “ Şimdi barış zamanı.” Gerçekten yıllardır süren, toplumu geren, birbirini öteki gören toplumumuzun bu söze ne kadar ihtiyacı varmış. İnşallah bu sözlerin, davranışın devamı gelir.
Bir yıldan bu yana önce Gazze de daha sonra Filistin, Lübnan ve Suriye de Müslüman kanı akıtan, katliam yapan gözü dönmüş İsrail ve ABD’nin Türkiyemize saldırma ihtimalinin olduğu bu günlerde millet olarak kutuplaşmayı, ayrıştırmayı bırakıp birlik olmaya ne kadar da ihtiyacımız var değil mi.
Selam ve dua ile