SİYASET, SİYASİ PARTİLER, SEÇİM, AK PARTİ

            Genel anlamda siyaset:”İnsanı idare etme sanatı” olarak tarif edilir.             Benim tarifimde siyaset:” İnsanı yaratılışının gayesine uygun olarak idare etme sanatıdır.”             Şimdi ise siyaset:” Rakip üretmeme, rakibi imha etme sanatı” halini aldı.             Bu tanımlamaları verdikten sonra esas konumuza girebiliriz. AK Parti’nin kurucular kurulu milli görüş kökenlidir. Şu […]

Yayınlama: 16.09.2021
A+
A-

            Genel anlamda siyaset:”İnsanı idare etme sanatı” olarak tarif edilir.

            Benim tarifimde siyaset:” İnsanı yaratılışının gayesine uygun olarak idare etme sanatıdır.”

            Şimdi ise siyaset:” Rakip üretmeme, rakibi imha etme sanatı” halini aldı.

            Bu tanımlamaları verdikten sonra esas konumuza girebiliriz.

AK Parti’nin kurucular kurulu milli görüş kökenlidir. Şu anda milli görüş kökenlilerden ayrılanlar olduğu gibi, devam edenler de var. Tablo bu.

 AK Parti’nin milli görüş kökenli ana kadrosu, milli görüşün siyasi olarak uğradığı darbeleri, cezaları, kapatılmaları iyi bildikleri için, yeni parti olarak tedbirli davranmaya kendilerini mecbur hissettiler. İyi de yaptılar.

Siyaset yapmakta amaç; halk nezdinde kabul görmek, çoğunluğun oylarını alarak hükümet kurmak, iktidar olmaktır.

            Bu amaca ulaşmak için, AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan:”  Biz milli görüş gömleğimizi çıkardık ” dedi.

            Bu ifadeden rahatsızlık duyan milli görüşçüler oldu. Rahatsızlık duymayıp icraatı beklemeyi tercih edenler de oldu.

            AK Parti’nin 19 yıllık icraatına bakıldığı zaman, milli görüşçülerin kahir ekseriyetinin memnun olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

            Amaç halkın desteğini alarak iktidar olmak. Hele bir de muktedir olursan değme keyfine…

            Nitekim merhum Turgut Özal da ellerini havada birleştirerek, herkesin partisi olacağını, merkez parti olacağını söylemişti. Böylece 1983’te kazandığı oylar ve akabindeki seçimle de iki dönem tek başına iktidar oldu.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Erdoğan da, milli görüş çizgisinden gelerek, uyguladığı siyasi metotlarla, 2002 yılından bu yana yapılan genel, yerel seçimlerde hep yüksek oylar alarak birinci parti oldu.   Referandumlarda istediği desteği halktan aldı. Aldığı bu destekleri çok iyi değerlendirdi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine erişti.

Tabiî ki Ak Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ile oluşturduğu” Cumhur İttifakı” sayesinde, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne kavuştu.  Muhalif siyasi partilerin itirazlarına, kabul etmemelerine, erken seçim istemelerine ve benzeri tüm olumsuz hücumlarına rağmen “Cumhur İttifakı” gül gibi devam edip gidiyor.

 Ak Parti belde, ilçe, il ve büyükşehirlerdeki kongrelerinin tamamını yaptı. Kongrelerinde yeni kadrolara ağırlık verdi. Daha önce kongrelerinde görev verdiği partililerinden ekseriyetini, yine partilileriyle değiştirdi.

Teşkilatlarda yeni bir yüz, yeni bir hizmet anlayışı, yeni bir sahiplenme, yeni bir bakışı sağlamış oldu. Böylece 24 Mart’taki yaptığı Büyük Kongresi’nde ciddi, olumlu ve hamleci üyelerle yeni bir kadro oluşturmuş oldu.

            Ak Parti’nin 14 Ağustos 2001’de kuruluşu ve 3 Kasım 2002’de yapılan milletvekili genel seçiminde iktidar oluşunda, milli görüş camiasının kahir ekseriyeti, belde, ilçe, il ve büyükşehirlerin belediye başkan adaylarının, milletvekili adaylarının, bakanlarının, milli görüşçü olup olmadıklarına hemen hemen hiç kimse bakmadı. “Önemli olan seçimin kazanılması ve hükümetin kurularak iktidar olunmasıdır” dedi.

 Milli görüşçülerde geçmişten gelme yorulmuşluk, üzülmüşlük, bıkmışlık vardı. Çünkü Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi ve Fazilet Partisi Anayasa Mahkemesince suçlu bulunarak kapatılmışlardı. Ellerinde sadece Saadet Partisi vardı.

Yani milli görüşçülerin temelden gelen ana kurucu kadrosu, Türkiye ve dünya Müslümanlarının tabii lider kabul ettiği, merhum cennet mekân Profesör Doktor Necmettin Erbakan Saadet Partisi’nin genel başkanıydı. “Hocamızın liderliği bize yeter” diyorlardı adeta.

Ancak Merhum Hocamız ve yanındaki ana kadro, Ak Parti’nin kurulmasına hiçbir zaman razı olmadılar.

Sayın Numan Kurtulmuş direksiyona geçti. Ana kadronun istediği gibi yürütemedi. Çekilmek zorunda kaldı.  Halkın Sesi Partisi’ni kurdu. Yarı yolda partisini kapattı.  AK Parti’ye iltihak etti.

14 Ağustos 2001’de kurulan AK Parti’nin kurucu kadrosuna ve ilk genel seçimdeki milletvekillerine baktığımda, bir milli görüşçü olarak(Refah Partisi’nden 25 Mart 1984 ve 26 Mart 1989 yerel seçimlerinde 2 dönem, 10 yıl Yahyalı Belediye Başkanlığı yaptım.)  seçim kazanmanın ve iktidar olmanın sevinciyle üzerinde hiç durmadım. Diğer milli görüşçüler de durmadı kanaatindeyim.

 Ak Partinin kurucu ana kadrosunun tamamına yakını tanıdığım, bildiğim zevattı. Milletvekillerinin içerisinde de tanıdığım, birlikte siyaset yaptığım arkadaşlarım, büyüklerim vardı.

Bugün AK Parti’de, kuruluşundaki ana kadro maalesef yok denecek kadar azdır. Halkın bildiği, tanıdığı tek kişi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Hem Cumhurbaşkanımız, hem de Ak Parti Genel Başkanıdır. Şunu açıkça belirtmeliyim ki; bugüne kadar yapılan tüm seçimlerde ister milletvekilliği genel seçimi, ister referandum, ister cumhurbaşkanlığı seçimi hangi seçim olursa olsun, Ak Parti’ye verilen oyların tamamına yakını Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsına verilmiştir. Bu ifademin muhatabı durumunda olanlar alınmasın. Halktaki genel kanaat budur.

            Millet İttifakını oluşturan siyasi partilerin tamamı, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne karşıdır. “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” ifadesiyle var güçleriyle siyaset yaptıklarını zannediyorlar. Amaçları sadece ve sadece Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı bulunduğu makamdan indirmek.

CHP, HDP’nin PKK, YPG, PYD ve Kandilin siyasi temsilcisi olduğunu bir türlü ifade edemiyor.  Siyasi başarısızlığını, HDP ile gizli ve aşikar işbirliği yaparak telafi etmeye çalışıyor.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı; var olan, yeni kurulan, kurulacak olan siyasi partilerdeki sağcılığı, solculuğu, liberalciliği, ulusalcılığı, sosyalistçiliği, Atatürkçülüğü, Kemalizmciliği, milli görüşçülüğü, ülkücülüğü… vb. ideolojileri hemen hemen bitirdi.

“Millet İttifakı” adı altında ( CHP, İP, GP, SP, Deva P,TDP, YP, DP,Memleket H. ) hepsi bir araya geldiler. Başta YRP ortada görünüyordu. Şimdi,-açıkça demiyorsa da- Ak Partiye yakınlaştı. Bence YRP, bir yerde olacaksa, yeri “Cumhur İttifakı’nın yanıdır.” Saadet Partisi’nin de önünde sonunda “Cumhur İttifakı”nın yanında yer alacağı kanaatindeyim. Az değil, çok iyi düşünürlerse, Millet İttifakı içerisinde gizli ve aşikar yer alan veya alma ihtimalinde bulunan partilerle pek çok yerlerde uyuşmadıklarını göreceklerdir. Maziden getirdikleri inançları, siyasi stratejileri, atiye yönelik hedefleri, seçmenlerinin kahir ekseriyetinin düşünceleri bunu gerektiriyor .Hele hele zat-ı alilerini çok iyi bildiğim Muhterem Oğuzhan Asiltürk Bakanım bu işe bir el attımı (Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşmeleri, basına yansıyan gelişmeler…) gerisi güzel güzel gelir kanaatindeyim. Haddizatında Temel Karamollaoğlu Bey’de (yakinen tanırım) Cumhur İttifakı içerisinde olmaya her yönüyle müsait muhterem bir zattır. İnşallah yanılmıyorumdur.

 

 “Cumhur İttifakı” ise AK Parti, MHP  işbirliği ile sarsılmaz, bozulmaz bağlılıkları ile devam ediyor. BBP de Cumhur İttifakı içindedir. VP liderinin katıldığı programlardaki ifadeleriyle Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlığı görülüyor.

            Tarihte olmuş bir vakayı anlatayım: Dünyanın en güçlü devleti, Tanzimat Devrinin ünlü Sadrazamı Keçecizade Fuat Paşa, zekası ve hazır cevaplılığıyla meşhurdur. Abdülaziz’in Avrupa seyahatinde, Fuat Paşa Dışişleri Bakanı olarak kendisine refakat eder. Paris’te Üçüncü Napolyon’a misafir oldukları sırada, Fransız vekilleri ile sohbet ederken şöyle bir mesele ortaya atılmış. “ Dünyanın en kuvvetli devleti hangisidir”? Fuat Paşa hemen” Osmanlı Devleti” demiş. Tabii ki herkes hayret etmiş. Sebebini sormuşlar. Fuat Paşa gayet ciddi şekilde:” Dünyada Osmanlı Devleti’nden daha güçlü, daha kuvvetli bir devlet olabilir mi? Yüz yıllardan beri biz içeriden, siz dışarıdan yıkmaya çalıştığımız halde yıkılmadı. Hala yerinde duruyor”  demiş.

 Evet Beyler! Her zaman olduğu gibi, AK Parti iktidara geldiğinden bu yana dış mihrakların, ABD’nin, Siyonist İsrail’in, AB’nin, Rusya’nın, korkak Müslüman bazı krallıkların dışarıdan Türkiye’ye yaptıkları her türlü dalavereleri, entrikaları, zulümleri bilmeyen bir tek insanımız yoktur.

            Bu dış güçler, geçmişte olduğu gibi emre amade Türkiye istiyorlar. İstedikleri zaman darbe yaptırdıkları, dur deyince duran, yürü deyince yürüyen bir itaatkâr millet istiyorlar.

            Onların emirlerine boyun eğmeyen, eğmeyecek olan bir Türkiye’nin olduğunu da haykıran sadece ve sadece Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Onun için bize ateş püskürüyorlar.

 

Merhum Sakıp Ağamız, Cumhurbaşkanımız hakkında ne demiş bir de ona bakalım:

“MÜSİAD’çılar kötü, belediye reisi Tayyip Bey kötü.

Yahu sen her gün Tayyip Bey yetiştirebilir misin be!

Tayyip Bey ne 10 milyon dolardır ne 100 milyon dolardır ne 1 milyar dolardır.

Yetişmiş Bir Adam! Türkiye’yi seven Tayyip Bey, onu nasıl yetiştirebilirsin sen?

Şalteri basıp gelmez yahu, ona sahip ol!”

Doğru söze ne denir. Atalarımız:” Altının değerini sarraf bilir” demiş. İşte  merhum Sakıp Ağamız da :” Adam gibi adamın değerini” böyle biliyor.” ONA SAHİP OL !” diyor.

 

            Bir de kısaca içerimize bakalım:”CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, yemin etmişçesine AK Parti’nin, dolayısıyla Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın icraatlarının hiçbirini olumlu bulmamaktadır. Hala da aynen devam ediyor. Kılıçdaroğlu’nda Sayın Erdoğan’a sözleriyle,  eylemleriyle çatma hastalığı var. Bunun yanında Cumhur İttifakına karşı olmasıyla da, Sayın Devlet Bahçeli de nasibini Kılıçdaroğlu’ndan alıyor.

 Kılıçdaroğlu için İP ve SP dost olduğu gibi, PKK’nın, Kandil’in siyasi uzantısı HDP’te dosttur. Hepsini aynı kefeye koyuyor.

CHP İstanbul il başkanının:” Şehitler ölmez ve ezan” hakkındaki sözlerine bakınca, insanın” Hangi dine mensup acaba ?” diyesi geliyor.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Engin Altay’ın:” Ak Parti’nin yaptıklarının tamamı doğru olsa bile, biz muhalefet partisi olarak doğru demeyiz” sözü, Selin Sayek Böke’nin:” PYD,YPG hakkında, istihbarı bir bilgimiz yoksa teröristtir diyemeyiz” sözü, CHP  sözcüsünün:”PKK’nın reklamını yapmamak için,PKK demeyerek terörist sözünü kullanmayı CHP  olarak tercih ediyoruz” sözünü ve sözlerini nereye koyacağız?

FETÖ’ye, PKK’ya, DHKP-C’ye DEAŞ’a vb.tüm hain terör örgütlerine, içten gelerek, samimi olarak kükreyemeyenleri nerelere sığdıracağız?

40 yıldır sivil, asker, korucu, polis, çocuk demeden katleden, şehit eden PKK’yı yok etmek için can verenlerimizi, şehitlerimizi unutacak mıyız?

 500 milyar dolar civarında paraya mal olan, devlet, millet ekonomimize vurulan darbeleri hiç düşünmeyelim mi?

Evet Beyler! Dış mihraklar bizi sevmiyorsa, Ak Parti iktidarı ile Türkiye’deki her yönüyle olumlu gelişmeleri, hamleleri kabul edemediklerinden, Sayın Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lideri alt edemediklerinden, geleceklerinden endişe duyduklarındandır.

 İçimizdeki muhalifler ise” AK Parti, dolayısıyla Sayın Recep Tayyip Erdoğan, verdiği hizmetlerle, hiç beklenmeyen atılımlarıyla, içte ve dıştaki cesur icraatlarıyla 20 yıla yakın zaman diliminde girdiği her türlü yerel ve genel seçimlerde, referandumlardaki başarılarını devam ettirirse:” Bize siyasette iktidar nasip olmayacak. Bizim nesil tükenecek, bize siyaset yapma meydanı kalmayacak” endişesi taşımalarından mıdır acaba?

Evet, yıllardır düşmanlar dışarıdan, bizim muhalifler (hiç yapılan güzel, faydalı hizmetler yokmuş gibi,- şükür binlercesi var- ) içeriden Sayın CUMHURBAŞKANIMIZ RECEP TAYYİP ERDOĞAN’A vuruyorlar da vuruyorlar. Güneşi balçıkla sıvamaya çalışıyorlar. Siyaset yapıyorlar ???

Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, savaşın çilelerinden,  şehitlerimizin fazlalığından bıkmış olacak ki: “Biz nur istiyoruz, sen nar (ateş)  gönderiyorsun.

                             Dilim kurusun yok musun ey adli İlahi?” diyor.

Önce Cenab-ı Hakk’a nazlanarak adeta sitem ediyor. Bakıyor ki yanlış yaptı. Hemen “Ben bunu isteyerek söylemedim. Milletimin içinde bulunduğu durumlardan çok etkilendiğim için söyledim. Keşke söylemeseydim. Allah’ım sen Adil-i Mutlak’sın. Biz kullarının dayanacak gücü kalmadı artık. İlahi adaletini bekliyoruz. Sana inanan, Senin koyduğun bütün kuralları kabul eden biz kullarına yardım et. Galip gelelim.” demek istiyor.

Bu fakir de Milli Şairimizden ilham alarak, milletimizin hiç hak etmediği halde dışta ve içte uğradığı zulümlere, haksızlıklara, yanlışlara, aldatmalara, inancımıza ve manevi değerlerimizi hakir görenlere, nefislerini tatmin için şeytanlara ve şeytanlaşmış insanlara, vatan, millet, bayrak, din, diyanet uğruna feda-i can eden şühedamıza, milletimizin huzuru, refahı, başarısı için her türlü güzellikleri yapma gayreti içerisinde olanlara, milletimizi muasır medeniyet seviyesine çıkarmak isteyenlere, haksızlıklar karşısında susmayanlara vb.  tüm güzellikleri yapmak isteyenlere “VURMAKTAN”  vazgeçin artık diyorum. Sözüm sadece bu vasıflarda olanlaradır.

Zahire bakarak, merak ettiğim ve de uygun bulmadığım için söylüyorum. Sayın Recep Tayyip Erdoğan sayesinde, AK Parti’de siyaset yapma imkânını bulan Sayın Ahmet Davutoğlu ve Sayın Ali Babacan biriniz Başbakan,  biriniz Bakan oldunuz. Sizlere ne oldu da AK Parti’den ayrıldınız ve de parti kurdunuz? Yoksa sizler de elde ettiğiniz başbakanlığı ve bakanlığı az mı buldunuz? “Sayın Erdoğan var bize Cumhurbaşkanlığı nasip olmaz” diye mi parti kurdunuz? Haklı gerekçeleriniz varsa, lütfen halkın anlayacağı dilde açıklayınız. Milletimiz sizleri daha iyi tanısın.

Saadet Partisi’nin siyasette olmasını doğru buluyorum. Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu çok sevdiğim, saygı duyduğum bir ağabeyim, bendenizi de iyi bilir. Belediye Başkanlığını aynı zamanda bir dönem birlikte yaptık.

Uygun bulmadığım tarafı: Saadet Partisi milli görüşçü kadronun ağırlıklı olarak siyaset yaptığı bir partidir. Merhum Hocamız Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın kurduğu siyasi partilerin başına gelenleri bir düşünelim. Yapmak istediği “hayra motor, şerre fren” olma azmini ne oranda gerçekleştirebildiklerini bir hatırlayalım. Sadece birini söyleyeceğim. Başörtüsü, kılık kıyafetlerinden dolayı kızlarımızın ve kadınlarımızın çektiği çileleri aklımıza getirelim…  İlerisini saymama gerek yok.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 2002’den bu yana iktidarında yaptığı hizmetleri şöyle bir düşünürsek, yeraltı, yerüstü, su üstü,  hizmetlerini vicdanlı bir kişi inkâr edemez. Dünya liderleri içerisinde ismini bilmeyen, Türkiye’yi bilmeyen kimse kalmadı kanaatindeyim. Ufku geniş, hedefi büyük bir lider. Nerede duracağını çok iyi biliyor. Haksızlık karşısında susmuyor. Yani şeytanlığı kabul etmiyor.

1984’ten beri yerel yönetimde İçanadolu’nun tek ilçe belediye başkanı olarak 10 yılımı geçirdim.1994’ten beri de siyasilerle çalıştım. Ankara’da yaşayan ve siyasetten hiç kopmayan, siyasileri iktidarıyla, muhalefeti ile iyi takip eden bir vatandaş olarak söylüyorum.  Dünyadaki gelişmelere iyi bakalım. Zalimin zulmü altında inim inim inleyen Müslüman, gayrimüslim ülkelere yapılanlara Türk milleti olarak nasıl davrandığımızı, İslami, insani ve vicdani olarak yapmaya çalıştıklarımıza bir bakalım. İtibarımızın arttığını, gücümüzün yükseldiğini, düşmana korku, dosta umut olduğumuzu göreceğiz.

Ak Parti’nin, dolayısıyla Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın eleştirilecek tarafı, tarafları yok mudur? Mutlaka vardır. Kul isen, kullara hizmet ediyorsan, herkesi memnun edemezsin. Çünkü herkesi memnun etmek mümkün değildir. Yaptıklarına bakarak: “O kadar hata kadı kızında da bulunur” diyerek, yapılan iyilikleri takdir edelim.

“İstisnalar kaideyi bozmaz. Şeytan taşlamaktan veya şeytanlaşmış insanları taşlamaktan duaya fırsat bulamıyor ki” diyelim. Hakkını teslim etmeye çalışalım.

Milletimiz zahirine bakarak, yaptıklarından memnun kalıyor ki, 20 yıla yakındır iktidar yapıyor. Batınını bilmiyoruz. Tek bilen Cenab-ı Allah’tır. Hesaba çekecek de O’dur. İnancımıza göre zerre miktarı iyilik yapan mükâfatını,  zerre miktarı kötülük yapan da cezasını çekecektir. Rabbim cümlemizi iyilik yapanlardan eylesin (amin).

            Sayın Temel Karamollaoğlu, Sayın Ahmet Davutoğlu, Sayın Ali Babacan sizler, halkımız tarafından merak ediliyorsunuz. Göz kırptığınız, yanlarında olmaya çalıştığınız siyasi partililer veya onların sizlere yaklaşmaları hoş karşılanmıyor. Bıraktığınız elleri tutmaya çalışmanız isteniyor. Tutmasanız da, başka elleri tutmayacağınızı izhar etmeniz bekleniyor sizlerden. Mazinizi bilen ve sizler gibi düşünen, yaşamaya azmeden kişileri üzmemeniz gerekiyor.

 Sizleri, geçmişinizi bilmesem de(Temel Bey hariç ) AK Parti’deki icraatlarınızla seven ve takdir eden bir vatandaş olarak belirtiyorum.  Yeriniz:” Yanınıza yaklaşanların yeri değil. Tefekkür ederseniz nerede olacağınızı, olmanız gereken yeri bilirsiniz, bulursunuz.”

AK Parti ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan için, 2023 milletvekilleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimi pek kolay geçeceğe benzemiyor. “Cumhur İttifakı” dışındaki siyasi partilerin tamamına yakını, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni kesinlikle kabul edemediler. “Tek Adam, Diktatör Yönetimi” deyip duruyorlar. Millet İttifakı adı altında “güçlendirilmiş parlamenter sistem” istiyorlar. İzaha muhtaç bir ifade…

Cumhurbaşkanımız aynı zamanda da Ak Parti Genel Başkanımız, zat-ı alileri ve partisi için halkın, muhalif siyasilerin, dış güçlerin nasıl baktıklarını çok iyi biliyordur.

Ak Parti belde, ilçe, il başkanlıkları, kadın kolları, gençlik kolları başkanlıkları, kongreler yapılarak uygun görülen değişiklikler ile gerçekleştirildi.

Büyük Kongre de 24 Mart’ta yapıldı. AK Parti Genel Başkanı ve diğer yöneticileri seçildi. MKYK, MYK üyeleri belirlendi. Sayın Cumhurbaşkanımız belli,inşallah diğer seçilenler de liyakatli, ehil, çalışkan kişilerdir.

 

Sayın Cumhurbaşkanımız, il başkanlığı, belediye başkanlığı, başbakanlık yapmış, halen de Ak Parti Genel Başkanlığı yapan bir kişi olarak, siyasetin nasıl yapılacağını derinlemesine bilen ve uygulayandır.

Siyasette başarılı olmak için halkın beklentilerini çok iyi bilmek ve o beklentilere mümkün olduğu kadar olumlu cevap vermek, gelebilecek engelleri ve olumsuzlukları en aza indirmek, birlikte çalışacağı kişileri çok iyi seçmek gibi maharetler gerektiriyor. Bu da Sayın Cumhurbaşkanımızda ziyadesi ile mevcuttur.

Mademki 2023 seçimlerinin kolay olmayacağını söylüyoruz. O zaman kolay geçmesi, hayırlı ve olumlu netice alınabilmesi için:

·         Daha önceki seçimlerde olduğu gibi halkın kahir ekseriyetinin oyunun alınması,

·         Halk nezdinde hüsn-ü kabul gören kişilere görevler verilmesi,

·         Merhum Erbakan Hocam döneminde partide, parlamentoda, belediye başkanlıklarında, teşkilatlarında görev yapmış kişilerle irtibat kurarak onlara görev verilmesi,

·         Uzun yıllar yanında olanları, görevler verdikleri kişilerden ayrılanları tekrar yanına çekmesi, olumsuz davranışlardan etkilenmemesi için tedbirler alınması,

·         Ak Parti dışında kalmış kişilerin ziyaret edilmesi, onları ikna edebilecek kişilere görevler verilmesi, arabuluculuk yapabilecek kişilere görevler verilmesi, akil kişilerden,  kanaat önderlerinden yardım talep edilmesi,

·         CHP’den ayrılarak parti kuranların, kendi aralarındaki didişmelerden ziyade Ak Parti’ye olabildiğince yükleneceklerinin bilinmesi,

·         Partide varlığıyla yokluğu fark edilemeyecek duruma gelenler varsa,  onların gönülleri alınarak devre dışı bırakılması,

·         Halk nezdinde defolu duruma düşmüş kişilere asla görev verilmemesi,

·         Siyaseti rant kapısı olarak görenlere kesinlikle görev verilmemesi,

·         Gurbetçi hemşerilerimizin kahir ekseriyetinin kanaati olumludur. Bu durum iyi değerlendirilerek Ak Parti ve Sayın Cumhurbaşkanımız hakkında olumlu görüş ve kanaatlerinin halkımıza yansımasının sağlanması,

·         Yapılan hizmetlerin kamuoyuna bölgesel olarak aktarılması, yani Ak Parti iktidarında bir ilin veya büyükşehrin belde, ilçe dahil tamamında yapılan hizmetlerin o ilin veya o büyükşehrin mahalli TV’lerinde, videolarda, görsel basınında halka izlettirilmesi. Halkın memnuniyetlerinin aktarılması. Çünkü insanoğlu unutkandır. Yapılanlar mutlaka hatırlatılmalıdır.

·         Türkiye genelini ilglendiren MEGA PROJELER köprüler, yollar, barajlar, tüneller, kanallar, havalimanları, gemiler, sondajlar, ihalar, sihalar …vb. daha bir sürü önemli yapılanlar Türkiye’deki tüm TV’lerde ve kitle iletişim araçlarında gösterilmelidir. 

·         Ürkütücü, korkutucu dil kullanmaktan uzak durulması, yumuşak, müşfik, ikna edici dil kullanılması, Yani Cenab-ı Hakk’ın Hz. Musa ile Hz. Harun’u Firavuna gönderirken “Yumuşak sözlü” olmalarını tavsiye etmesi tebliğde hedef olmalıdır.

·         Ak Parti, Merkez Parti olma yolunda hedefine ulaştı. Millet Ak Partiyi, Ak Parti de milletimizi iyi tanımıştır. Muhalefetin suçlamalarına meydan vermeyecek şekilde icraatlara devam edilmesi,

·         SP, GP, Deva P, DP, BBP, YRP partilerine sıcak bakabilen kişilerden, Ak Parti’de olunca sorun çıkarmayacak karakterde oldukları bilinenlerden, kendi partililerinin, olumsuz düşüncelere girmemeleri için birer ikişer kişiye görevler verilmesi,

·         MYK ve MKYK’da görev alanların genç, dinamik, yaşlı, tecrübeli, konuşmasını, yazmasını bilirkişilerden harmanlaştırılarak gerçekleştirildiği kanaatindeyim. Bu zevatın kendi mahallerinde ve bilindikl

·         eri yerlerde ellerinden geldiğince, halkla iç içe olmaları ve her türlü ikna edici çabaları göstermeleri gerekir. Kamuoyundan edindiklerini grup toplantılarında açıkça ifade edebilmeleri için, bu tür çalışmaları önemlidir.

·         Bütün bu saydıklarımıza ilave olarak AK PARTİ daha neler yapmalıdır?

·         En başta halkın doymasını, rahatlamasını ve huzurunu sağlamalıdır. Bunun için de büyük paralar isteyen projelerine şimdilik “DUR” demelidir. Başlanmış, bitmek üzere olan, fazla para istemeyen işlerini tamamlamalıdır.

·         ABD eski devlet başkanı Trump’ın başına geleni iyi değerlendirmelidir. Seçimine üç ay kalıncaya kadar, Trump’ın seçimi kazanacağı ABD’nin siyaset bilimcileri, ekonomistleri, aklı yetenleri tarafından söylenirken, “son üç ayda COVİD’i iyi yönetememesi seçimi kaybetmesine sebep oldu” dediler.

·         Onun için AK PARTİ çok iyi düşünmeli. Halkı rahatlatacak tüm önlemleri şimdiden ciddi şekilde almalıdır.

·         Çaycı, çayını bardağa koyarken müşterisine:” Demi nasıl olsun?”demiş. Müşterisi:”Demini, dümünü bırak şırası bol olsun” demiş. Bugün halkımız bu durumdadır. Karnının(midesinin) doymasını, cüzdanının kabarık olmasını, alacaklarının ucuz olmasını, tenceresinin kaynamasını ve yatağına huzurlu, kaygısız girmeyi istiyor.

·         Milletimiz fedakârlık yapmaya alışkındır. Çoğunda fedakârlık yapacak güç kalmadıysa ne yapsın? Fedakârlık yapmak önce devlet büyüklerimizden, milletvekillerimizden, üst düzey bürokratlarımızdan, gelir vergisinde listeye girenlerimizden, zenginlerimizden… vb. kurum ve kuruluşlarımızdan başlamalıdır. Hele hele birden fazla yönetim kurulu üyeliği olanlar varsa bir’e düşürülmeli veya düzlüğe çıkıncaya kadar iptal edilmeli.

·         3600 ek gösterge altında çalışmış emekliye ayrılmış genel idare memurları, yardımcı hizmetlerde çalışmış ve emekliye ayrılmış memurlar, düşük pirimler ödeyerek emekliliği hak etmiş sigortalılar, bağkur emeklileri yapılan zamlarda, üst düzey kadrolardan emekliye ayrılmışlardan ayrı tutularak, emeklilik maaşlarına iyileştirici katkılar yapılmalıdır. Bu kesim mutlaka gözetilmelidir.

·         Halkın gariban, üretici ve tüketici kesimini ilgilendiren konularda iyileştirici destekler mutlaka verilmelidir. Bu iyileştirilmelere ciddi manada ihtiyaç vardır. Bilhassa temel gıda maddelerindeki pahalılık halkın canına “TAK” etti. Giyimde, kuşamda, arabada, tatilde vb. hususlarda fedakârlık yapabilirsin. Ama sağlığı, doyumu ilgilendiren konularda fedakârlık yapamazsın. Etin, peynirin, yağın, yumurtanın, ekmeğin, sütün, sebzenin, meyvenin vb. gıda maddelerinin sağlıksızını alamazsın, almamalısın. Ancak sayısında, gramajında, azaltma yapabilirsin. Bugün dar gelirli de bunu yapıyor zaten. Ama nereye kadar?

·         Buna paralel olarak şunu diyebiliriz: Halkımız içerisinde öyle üretici, satıcı, pazarlayıcı var ki, hukuku, mevzuatı, genelgeyi, vicdanı, merhameti, helâlı haramı, acımayı vb. bir tarafa koymuş. Alabildiğine fiyatları arttırıyor. Hele bir de arz az, talep çoksa vay milletin haline. Hani:”Bizi aldatan bizden değildi.”,” Komşusu açken karnı tok olarak yatağa giren bizden değildi.” “Siftah eden esnaf, müşterisini siftah etmeyen komşusu esnafa göndermişti.” “Biz o kahramanların torunlarıyız” diye öğünüyoruz. Heyhat ki heyhat!

·          Bırakalım 0/020 büyümeyi. Ahlakta, maneviyatta, ticarette, hakta, hukukta, çalışmakta, üretmekte, tüketmekte, evlenmekte, boşanmakta, vurmakta, kırmakta, almakta, satmakta, siyasette, doğrulukta… say sayabildiğin kadar. 0/0 kaçtayız ona bakalım.

·         Merhum, Cennet Mekân Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN HOCAMIZ: “ Önce Ahlak ve Maneviyat” demişti. Ne kadar haklıymış? Ne kadar ileri görüşlüymüş? Ne kadar şuurlu Müslümanmış? Ne kadar vatanını, milletini düşünen LİDERMİŞ? Sana ilmini, bilimini, Dini ve Milli hizmet aşkını bu millete uygulattırmayanlar utansın, İnşallah Ahirette hesapları ağır olur.

·         Türkiye’mizde çalışma şartları kadın için zordur. İster kamuda memur, ister özel sektörde işçi, kendi işinde bağkurlu olsun kadın altmış (60 ) yaşına geldi mi emekliye ayrılmalıdır. Kadının sağlığı, evinde huzuru, yakınlarıyla ilgilenmesi, gençlere yer açılması vb. bakımlardan önemlidir.

·         Yurdumuzda 200’ün üzerinde Devlet ve Vakıf üniversitesi vardır.2,5 milyon civarında gencimiz(yanılmıyorsam) üniversite sınavına girdi. Hayırlı olsun. Üniversite mezunu binlerce gencimiz işsiz. İş beğenmeyen var. Alanında iş bulamayan var. Verilen ücreti az bulan var. Ailesinin işinde çalışan var. Devlet kapısı bekleyenler var. Var da var. Bir TV programında duyduğuma göre Almanya’da üniversiteye gitme oranı 0/03,8, Türkiye’de 0/08,3. (inşallah doğru yazdım ) Almanya AB’de birinci sırada. Biz bazı hususlarda dünyadaki ülkeler içerisinde 10 ila 20 arasındayız. Buna da şükür. Daha da ilerilere gideceğiz inşallah.

·         Almanya, Belçika, Hollanda ve Fransa’ya çok gittim. İşçilerimizin çocukları üç yıl kursa gidiyor, Aldığı belgeyle işe giriyormuş. Şimdi üniversiteye giden, iş insanı olan çokmuş maşallah. Bizde, İmam-Hatip Liseleri meslek lisesi olduğu için, üniversitelere girmelerini engellemek için puanlarını düşük tuttular. Dolayısıyla diğer meslek liselerini de aynı kategoriye soktular. Meslek liselerini tercih azaldı. Sonuç:İş adamları kalifiye eleman bulmakta sıkıntı çekti. Hala da çekmekteler. Yeni yeni gelişmelerin olduğunu biliyorum. 

Bir de bizim gençlerimizin çoğu; ütülü elbiseli, kravatlı, masa başı iş istiyor. Ailesinde olan bağda, bahçede, tarlada, koyunda, kuzuda, dükkânda, atölyede vb. iş alanlarında çalışmak istemiyor. Gençlerin, devlet kapısı dışında çalışmaları özendirilmelidir. Bu kadar fazla gencin kendi alanında iş bulamaması üzücüdür. Onun için devlet kapısı ilk düşünülen kapı olmamalıdır.

·   Gelir dağılımındaki bozukluk bir türlü giderilemedi. Bu konuda vatandaş çok muzdarip. Bir tarafta milyonlar alan memur, aynı veya denk okul mezunu olduğu halde binler alan memur. Bir de ek gösterge kurbanları…Bu konu nasıl çözülecekse mutlaka çözülmeli.Farklı maaş ve ücret almalar kader değildir. Olmamalıdır da.

·   Aile, karı koca, anne baba, evlat, evlenme boşanma sorunları… Diyanetin, Milli Eğitimin,Sosyologların, psikiyatrların, eğitimcilerin, Aileden sorumlu Bakan ve uzmanlarının,bu konularda kendilerini yetiştirmiş uzmanların,  bu konularla ilgilenen STK’ların, Vakıfların vb… Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat yüksek delaletleriyle heyetler oluşturulması, paneller, sempozyumlar yaptırılması,TV’lerde özel programlar yaptırılması…Bence Devlet yetkililerimiz tarafından ele alınması ve çözülmesi gereken en önemli meseledir. Bu hususlarda sıkıntısı olmayan hemen hemen hiçbir aile, ana baba, karı koca, evlat yoktur. Az veya çok herksin sıkıntısı vardır. Ana baba, karı koca cinayetleri, evlat cinayetleri, darplar, öldürmeler, boşanmalar, nikahlı iken başka kocalara kaçmalar,aile sığınma evleri, yurtlara yerleştirilen çocuklar,okulu, eğitimi bırakmalar, uyuşturucu bağımlıları,sigara, alkol bağımlıları…say sayabildiğin kadar. Hepsi çözülmesi gereken çok ciddi konulardır.

·   Yabancı uyruklu olup da ülkemizde yaşayanlar, CHP ve yandaşları tarafından çok eleştiriliyor. Onlar eleştirilerine devam etsinler. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere sebep olanlar dualarını alıyorlardır. Ancak bu misafirlerimizin bazılarının tecavüzleri, hırsızlıkları, kavgaları, yaralamaları, öldürmeleri, ahlaksızlıkları TV’lerde gösteriliyor. Bu da ülkemizde kalmalarına sıcak bakanları üzüyor. Hem kendi aralarında, hem de kendileriyle Türkler arasında oluyor bu olumsuzluklar. Bu tür olumsuzluklara sebep olanların anında yurt dışına çıkarılmaları gerekir kanaatindeyim. Suçlular çıkarılırsa, suç işleme oranı azalır. Belki de biter. “Besle kör kargayı oysun gözünü” durumu, asla milletimizin kabul edeceği bir durum değildir. Böylece muhalefetin de eleştiri oklarından biri düşmüş olur.

 

·         Bir kurumun, kuruluşun ve müessesenin liyakatli, güvenilir kişiler tarafından yönetilmesi önemlidir. Ancak devlete ait kurum ve kuruluşların belirli bölge, yöre, isim, soyad, akraba, arkadaş, mezuniyet vb. ilişkiler dikkate alınarak görevlendirmeler yapılmışsa, yapılırsa… hele hele bu tür atamalar, iş vermeler, arka çıkmalar vb. durumlar da kamuoyu tarafından, bilhassa muhalefet tarafından bilinirse, biliniyorsa iktidara çok pahalıya mal olabilir. Liyakatliye, başarılıya, güvenlikliye evet, ama yukarıda arz ettiğim şekilde yapılmalara hayır. Milletimizin içerisinde Ak Parti’ye gönül vermiş aynı vasıflara haiz nice insanlar vardır. Her an göreve hazırdır. Bu da çok iyi bilinmeli, bilinmeli, bilinmeli…

·         Sayın Cumhurbaşkanımız tasarruf kalemlerini açıkladı. Bu tasarrufların uygulanması sıkı takibi gerektirir. Mesela devlete ait tüm kamu kurum ve kuruluşlardaki araçlardan strateji gereği sivil plakalı olması gereken araçlar hariç, diğer tüm resmi araçların plakaları resmi plakaya dönüştürülmelidir. Basit bir uygulama gibi görünse de, çok ciddi uygulanırsa önemli bir tasarruf kaynağı olduğu görülecektir. Bu bir örnektir. Devlet hizmetlerinde yama gerektiren daha nice kalemler vardır. Yeter ki iyi niyet, helal, haram kaideleri hakim olsun yeter.

·         Bankamatik memurları olarak adlandırılan üst düzey bürokratlardan ya istifade edilmeli ya da bir takım avantajlar sağlanarak, emeklilikleri gerçekleştirilmeli. Toptan yapılması hazineye yük getirecekse kademe kademe yapılmalı. Yapılmalı ki boşalan makamlara- ihtiyaç duyulan- yeni atamalar yapılabilsin.

·         Muhalefetten CHP ve İP genel başkanları,  daima Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyorlar. Tek amaçları var Recep Tayyip Erdoğan’ı makamından uzaklaştırmak. Eleştirilerinde çözüm önerileri var mı? Yok. Sayın Cumhurbaşkanımız Ak Parti grup toplantılarında zaman zaman video gösterimleriyle Sayın Kılıçdaroğlu’nun pabucunu dama atıyor. Anlarsa söylediğine bin pişman ediyor. Sayın Akşener’i ise “Millet İttifakı’nın diğer yandaşı diyerek” geçiştiriyor. Bu şekilde Kılıçdaroğlu’nu ve Akşener’i “Bekâra hanım boşamak kolay olur” durumuna getiriyor.

·          TBMM tatile girdi. Talimatı Sayın REİSİMİZ verdi. Sahaya inilecek. İktidar partililerin zaten sahada olmaları gerekir. Halkımızın mutlaka dikkatini çekmiştir. “Erken Seçim” taktiğini gündemde tutmak isteyen muhalefet partililer, fırsat buldukça veya kendilerini zorlayarak da olsa sahaya inmeye başladılar. Saha çalışmaları aldı başını gidiyor.

·         Milletvekilleri, MYK ve MKYK üyeleri derslerine çok iyi çalışmış olarak sahaya çıkmalılar. Halkın beklentilerine inandırıcı cevaplar vermeliler. Halk tarafından antipati ile karşılanacak olanlar varsa o bölgelere gitmemeliler.

·         Siyasette, istemesini bilirsen oy alırsın. Seçmen oy vermeye mecbur edilemez. Hizmetlerinle oy istemeye yüzün olmalıdır. Satabilirsen, anlatabilirsen sende o yüz vardır. Yeter ki samimiyetle yaklaş, inandırıcı ol, istemesini bil. Sana oy gelir.

·         Belediye başkanları halkın görebileceği işlere ağırlık vermelidir. Yarım kalmış işleri tamamlamalıdır. Halkın içerisinde daha fazla bulunmalıdır. Siyasette 0/0 50 hizmetse,0/0 50 halkın içerisinde olmaktır. Hatta halkın içerisinde, halkla hemhal olmak hizmetin önüne bile geçer.

·         Belediye başkanları, milli ve manevi günlerde aşırılıklara kaçmamak şartıyla programlar yapmalılar. Eğlenceli programlara girmemeleri iyi olur. Yaptıkları hizmetlerin yerel ve ulusal TV’lerde haber yapılması güzeldir. Ancak belediye başkanları, kendi istekleriyle ücret ödemek kaydıyla hizmetlerini anlatmak için TV’ lerde programa çıkmaları uygun değildir. Hizmetleri güzelse zaten halk bilir. Reklamlarına gerek yoktur. Zaman hizmet zamanıdır.

·         Muhalefet parti yetkililerinin devamlı konuştukları bazı konular var ki, gına getirdi. Sayın İlhan Kesici ve Sayın Masum Türker açıkladı ama şu 128 milyar dolar meselesi bir türlü bitmedi.İleride sıkıntı vermemesi için şimdiden uzmanlarınca ,anlaşılabilir bir dille açıklanmalı. 5 Yüklenici firma kayırılmaları, vergilerinin silinmesi hususu  Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Sayın Adil Karaismailoğlu tarafından açıklama yapıldı. Ama yeterli değil. Halkın her kesiminin anlayacağı bir şekilde tekrar uzmanlarınca anlatılmalıdır. Yani muhalefetin “temcit pilavı” gibi ikide bir gündeme getirdiği konular mutlaka şimdiden vuzuha kavuşturulmalıdır. Halkın kafasında soru işareti kalmamalıdır. Cumhurbaşkanlığı uhdesinde 13 uçak varmış. Çok eleştiriliyor. Strateji gereği bulunmak mecburiyeti varsa ne ala. Akademisyen , uzman, üst düzey yetkililer bu hususlara vakıf olabilirler. O bakımdan uygun görebilirler. Ancak halktaki gariban kesim, bu tür durumları kavrayamaz, çözemezse abartılı bulabilir.  Açıklanması gereken bir durum kanaatindeyim.

·         Kanaat önderleri, akil insanlar, kabile büyükleri, halkın kahir ekseriyetinin görüşlerine itibar ettiği, değer verdiği zevat çok önceden ziyaret edilmeli, fikirleri alınmalı, tecrübelerinden yararlanılmalı, taleplerinin olup olmadığı sorulmalı.

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.