Nasıl bir toplumuz? Nasıl bir müslüman, nasıl bir dost, nasıl bir akraba, hülâsa nasıl bir insanız? Ya da nereye kadar bu değerleri taşıyoruz tartışmalı. Bu toplum değerlerinden uzaklaştıkça, çürümeler başlamış, değer yargıları boyut değiştirmiştir. En iyi yaptığımız şeyler: altını doldurmadan, alternatifini söylemeden, itiraz etmek, karşı çıkmak ve eleştiri yapmaktır. Pekala, alternatifini söylemeden, altını doldurmadan, öneri […]
Nasıl bir toplumuz? Nasıl bir müslüman, nasıl bir dost, nasıl bir akraba, hülâsa nasıl bir insanız? Ya da nereye kadar bu değerleri taşıyoruz tartışmalı.
Bu toplum değerlerinden uzaklaştıkça, çürümeler başlamış, değer yargıları boyut değiştirmiştir.
En iyi yaptığımız şeyler: altını doldurmadan, alternatifini söylemeden, itiraz etmek, karşı çıkmak ve eleştiri yapmaktır.
Pekala, alternatifini söylemeden, altını doldurmadan, öneri sunmadan neyin eleştirisini yapıyorsun be ahmak adam!
Bu toplumda tabiri caizse; etliye sütlüye karışmayacaksın, toplumun hiç bir sorunu ile ilgilenmeyeceksin, sosyal alanda, sosyal hiç bir faaliyette bulunmayacaksın,insanlar arası sorunlar, ihtiyaç sahiplerinin durumları, hasta, yaşlılar, öğrenciler fakirler hiç ilgi alanınız olmayacak; nötr bir yaşam süreceksiniz; işte o zaman çok rahat, sorunsuz bir ömür sürerseniz.
Toplumdaki ahlaksızlık diz boyu ilerlerken, “bana değmeyen yılan bin yaşasın, başıma bela almayayım, bana ne elalemin derdinden, ben mi düzelteceğim, bir ben mi varım” şeklindeki düşünce ve eylemsizlik insan olma vasfiyla asla bağdaşmaz.
Sinersen bir kuytuya, sadece mideni, egonu , şehvetini, malını düşünürsen; başına hiç bir sıkıntı gelmez, kimseyi de karşına almazsın.
Bu durumda ya bir hayvani yaşamı kabul etmişsin ya da seviye yoksunluğuna düşmüşsün, yani seviyesizsin, çukursun demektir.
Senden bir halt olmuyorsa, bari bırak da faydalı işler yapmak isteyenler rahatça çalışsınlar. Elini taşın altına koyanlara, toplum için bir şeyler yapmak isteyenlere, toplumun derdi ile dertlenenlere, hayır -hasenat yapmak isteyenlere engel olmaya çalışmak, karalamak, çelme takmak ; bu alçak, adi, şeref yoksunu, haysiyetsiz kişilerin en iyi başardıkları işlerdir.
Her şeye kulp bulma, tukaka etme, karalama konusunda mahirdir embesiller.
İşin en acı veren yönü; bu fare ruhluların, bu toplumda , bu ortamda rahatça cirit atmaları, rahatsız edici ses çıkarmaları, bulduklarını rahatça kemirebilmeleridir.
Kendisine hizmet edilen, bu fedakar insanlardan yardım gören halkın ise; bu saldırılar karşısında sessiz kalıp seyirci durumunda kalmalardır.
Hedefte bir hizmet insanı olabilir, ama zararı bu toplum görüyor. Kendi zararına olacak tüm olumsuz saldırılara seyirci kalan bir toplum da, aslında bu hizmeti hak etmiyordur.
Hizmet eri insanlar Allah rızasını bekledikleri ve kullardan bir beklentileri olmadığı için yollarına devam ederler, it ürür fakat onlar kervanlarını yürütmeye devam ederler.
Ne de olsa insansınız, et, kemik, sinirlerden; buna ilaveten öfke, hiddet, korku, üzüntü vb. manevi duygu ve hislerden oluşmuş bir bünye ve kişiliğe sahipsiniz. Bu engellemeler ve demoralizasyon davranışlar ister istemez insanı etkiler, tesiri altına alır.
Hasetlik, kıskançlık, hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük bu toplumun bir alın yazısı olmuş gibi adeta!
Hala komşu, akraba çocuklarının bir makama gelmesini, doktor, mühendis, hakim, öğretmen olmasını, belirli maddi imkana kavuşmasını hazmedemeyen, maşallah, aferin, bravo, tebrik ederim diyemeyen bir toplumda yaşıyoruz.
Ne yazık ki, kendisi okuyup bir makama gelmiş, bir başka insanın kendisinden bir tık önde olmasını da hazmedemeyen güya eğitimli kişiliksizlerin de bulunduğu bir ülkedeyiz!
Genlere kazınmış gibi, atılamayan bu ruh halini; okumak, makam sahibi olmak bile değiştiremiyor ne yazık ki.
Bu arada , genelleme yapılmış gibi görünse de, elbette ki hizmet eri, insani yüksek değerleri haiz insanların varlığı da bir gerçek ve onlara da saygılar sunuyoruz.
Sadece isteğimiz; gölge etmeyin, yani zifiri karanlık yaymayın, koku salmayın, kirli ellerinizi sürmeyin! Başka bir halt yapmanızı istemiyoruz sizden.