OĞUZLAR ve TÜRKMENLER -3
Malazgirt muharebesinden sonraki ilk on beş yıl içerisinde Türkmenler, Batı Anadolu sahillerine ulaştı. Süryani Mihael, Türk ilerleyişine karşı Bizans İmparatorunun çaresizliğini “İmparator korkuya düştü. Korkak ve kadınlaşmış müşavirlerinin sözlerine bakarak saraydan çıkmadı, Rum ahaliyi korumak yerine Balkanlara nakletti.” der. Göç etmeyen Rumlar kırsal alanlara göre daha güvenli ve kısmen kalelerle korumalı Batı Anadolu ve Karadeniz kıyılarındaki şehirlerde toplandırdılar.
Türkmenler Rum ahalinin boşalttığı yerleri derhâl dolduruyorlardı. Anadolu’nun yeni sahiplerinden, Horasan ve öteki ülkelerde yerleşik iken Anadolu’ya gelerek köy ve şehirlere yerleştiler. Konargöçerler Anadolu’nun zengin yaylak ve kışlaklarına hakim oldular. 1176 yılında Miryakefalon savaşıyla Bizans’ın mukavemet gücü tamamen kırıldığında Türkmenlerin ilk büyük göçü tamamladı.
Türkmenlerin Anadolu yönünde ilkiyle kıyaslanmayacak derecede büyük bir göç Moğol istilasının neticesinde oldu. Türkmen illerinin Moğollar tarafından ele geçirilmesi Türkmenlerin siyasi boy yapısını alt üst etti. Moğol tazyikinin Azerbaycan ve Horasan bölgesine olumlu neticesi Anadolu’ya tüm maddi ve manevi unsurları taşıyan boyların Türkleşmesine sağladı. Moğol istilasına rağmen göçe iştirak etmeyen veya istilanın etki sahasının dışında bulunan Mangışlak, Balhan, Hazar Ötesi Türkmenleri ve Yaka Türkmenleri sonraki dönemde Türkmenistan’ın temelini atmıştır.
Moğolların önünden Anadolu’ya giren ve Selçuklu hükümdarları tarafından ileri uçlara sevk edilen UÇ TÜRKMENLERİ “karıncalar ve çekirgeler gibi” büyük nüfus kütleleriydi. Kendilerine yeni topraklar açtılar, buradaki ahalinin göç etmesine, şehir, kasaba ve köyleri kurdular ve yurt tuttular. Bati Anadolu 13. Yüzyıl sonlarında kesif bir Türkmen nüfusu barındırıyordu. Öte yandan 11. yüzyıldan itibaren Sivas, Tokat, Amasya, Çorum, Kayseri, Bozok, Kırşehir, Çankırı ve Eskişehir’i içine alan Orta Anadolu bozkırlarını yurt edinmiş olan Türkmenler de Moğol istilasında yerlerini terk etmek mecburiyetinde kaldı.
Moğol baskısının yoğun olarak görüldüğü 13. Yüzyılın başında bölgedeki Türkmenler, evvela batı yönünde hareket ettiler ve Selçuklular tarafından himaye edilmediler. Ihtimâlen merkezi idareye muhalif ve özellikle Babaî İsyanının destekçileri olarak görülen Türkmenler, hükümet tarafından tehdit olarak algılanmıştır. Selçuklu engeliyle karşılaşan Türkmenler bu kez Memlûklere ait olan Suriye’nin kuzeyine yığıldılar. Memlûk hükümdarı Baybars tarafından kabul edilen Türkmen aşiretlerinin nüfusu kırk bin evi bulmaktaydı. Memlûkler, Bayat, Bozcalı, Beydili (Beğdili), Köpekli, İnallı, Harbendeli, Avşar, Döğer, Gündüzlü, Kut Beyli, Bozoklu ve Üçoklu Türkmen aşiretlerini Gazze’den itibaren Antakya’dan Sis hudutlarına kadar uzanan Akdeniz sahili boyunca yerleştirdiler. Türkmenler yeniden yurt sahibi olurken Memlûkler kuzey sınırlarını Moğol saldırılarına karşı muhkem kıldı. Memlûk himayesindeki Türkmenler kısa süre sonra bir koldan Antep, Halep ve Trablus’u; diğer koldan Erzurum-Bingöl-Kars yaylalarıyla Diyarbekir- Mardin-Urfa-Halep bölgesindeki kışlakları ele geçirerek yurtlarını genişletti.
Moğol istilasının etkisini kaybetmesini müteakip Bati Anadolu’da Türkmenler içlerinde Osmanlının da bulunduğu beylikler kurdu. Kızılırmak’ın batısını kaplayan bu beylikler coğrafyası mümbit topraklara, ticari yollara ve özellikle Osmanlılar söz konusu olduğunda gaza yoluyla Bizans’tan alınan topraklar sayesinde genişleyebilecekleri fetih alanlarına sahipti. Orhan Beyin kuramları teşkilatlandırması, merkezi bir devleti tesis etmeye başlaması Osmanlılar beylikten devlete geçiren ilk aşama oldu. Osmanlı Devleti’nin Batı Anadolu’nun rakip beyliklerini hâkimiyet altına almaları ve bunların askeri ve siyasi güçlerini oluşturan göçebe unsurları yeni fetih bölgelerine özellikle de Rumeli’ye iskân etmeleri ile güçlü boy teşkilatlarını kaybeden Türkmenler Osmanlı otoritesini kabul ettiler. Batı Anadolu, Osmanlı hâkimiyetinin erken dönemi olan 14. yüzyıl ortalarında istikrarlı yurt haline geldi.
Moğolların baskısından kaçarak Memluk sahasına sığınmış olan Türkmenler, Çukurova havalisine doğra tekrar girdiler. Memluk sultanına bağlı görünen ancak müstakil hareket eden Türkmenler, Çukurova’dan Maraş’a Ermenilerden ele geçirdikleri topraklar üzerinde Dulkadirli ve Ramazanoğullan beyliklerini tesis ettiler.
İran’dan Doğu Anadolu’ya kadarki sahada büyük Türkmen teşekkülü Akkoyunlu konfederasyonu altında güçlü bir devlet kurdu. Bunlara Orta Anadolu’ya kadar etki alanı genişleyen Karaman Beyliği de eklendiğinde esasen Kızılırmak’ın doğusunda Türkmenler güçlü siyasi teşekküllere sahip olarak Osmanlı Devleti’nin rakibi oldu. Akkoyunluların çöküşünü müteakip Safevîlerin ortaya çıkması Türkmen devletleri ve bunun uzantısı olarak Osmanlılar arasındaki siyasi mücadeleye dini öğeler de eklemiş oldu. Bu devletler büyük ölçüde konar-göçer Türkmenlere dayanan idari yapıda bulunmakta ve dinamik askeri güçlerini de yine onlar oluşturmaktaydı. Osmanlı ahalisi içerisinde konar-göçerler vardı. Osmanlı hükümeti kendi idaresi altında bulunan konargöçerlere rakibi olan devlet ve beyliklerin ahalisi olanlardan tefrik etmek üzere Yörük denildi. Özellikle Akkoyunlu Uzun Hasan Bey’in kendisini Türkmenlerin asıl hükümdarı tarifi ile Osmanlı, Yörük ve Türkmen kelimelerini siyasi olarak kullandı.
Fatih Sultan Mehmed’in Akkoyunluları yenip Doğu Anadolu’da Osmanlı hâkimiyetini başlatması ardından Yavuz Selim’in Safevî seferini müteakip Ramazanoğullan ve Dulkadirli beyliklerini idaresi altına almasıyla Türkmenler de Osmanlı tebaası oldular. Osmanlı 16. asırda konargöçer özelliklerini ve kadim boy yapısını sürdüren Türkmenleri kolay idare edilebilmeleri için yeniden teşkilatlandırdılar.
Türkmen boy ve aşiretlerin farklı teşekküller altında toplanması Osmanlıyı kabul etmeleri için seçilmiş yollardan biridir. Türkmenler zamanla merkezi hükümete karşı muhalif olmuşlarsa da genel olarak 16. asırda Osmanlı Devleti’ne bağlı asli unsur olarak görülmüştür. Osmanlı da Türkmenler, bulunduktan coğrafyaya, mazilerine, iştigal alanlarına, hususiyetlerine göre Dulkadirli, Ramazanlı, Bozuluş, Yeni-il, Danişmendli, Uluyörük, Atçekenler, Şam Türkmenleri isimlerle anıldı.
Neticede göçlerin oluşturduğu Oğuz Türkmen Tarihi, Göktürklerden başlayan siyasi, sosyal, kültürel alandaki ve hatta dünya tarihine yön verecek şekilde gerçekleşmiş büyük hadiselerin tarihidir. Onların siyasi hayattan, Oğuz Yabgu’dan sonra, Müslümanlığı benimseyerek Selçuk Beyin idaresinde Cend’e göçleri tarihin seyrini değiştirecek mahiyet almıştır. Azerbaycan’dan Balkanlara, Irak ve Suriye’den Karadeniz’in kuzeyine ve Anadolu’da Türk-İslam medeniyetiyle biçimlenmiştir. Bu Oğuz-Türkmen göçlerinin mirasıdır.