Bir yıldır süren Gazze vahşeti, her gün işlenen cinayetler ve yenidoğan bebek cinayetleri… 21.yüzyılda sekülerizmin çağdaşlık olarak dayatıldığı bu dönemde beşerî hukuk sisteminin acizliği ile insanlık cahiliye dönemine adeta geçiş yapmıştır.
İslamiyet’ten önce ki insanlığın, yaşadığı cehalet, ırkçılık, güçlülerin zayıfları ezmesi, kadınların ve özellikle kız çocuklarının hor görülmesi, onların çeşitli yöntemlerle ortadan kaldırılması gibi vahşet ve zulmet içinde bulunduğu bir devir son hızıyla yaşanmaktadır.
Gazze’den Türkistan’a Afrika’dan Arakan’a kadar sistematik katliamlar ve vahşetler devam ederken ülkemizdeki kadın ve çocuk cinayetlerine “yenidoğan bebek cinayetleri” damgayı vurmuştur. Siyonist katillerin ruh hali yenidoğan bebek katillerinin ruh hali aynıdır. İkisi de cinayetlerinde masum bebekleri hedef almışlardır. Peki insanlarımızı bir canavar haline getiren bu ruh halinin arkasında ne var?
Siyonist katiller belli ve ruh hallerini incelediğimizde kendileri dışındaki tüm insanlığı köle görüp her türlü muameleyi reva görüyorlar. Peki bizim insanlarımızın bir canavar dönüşmesinde ve insani duygularını kaybetmesinde ne etkili oldu? Töre cinayetlerindeki cehalet vurgusunu burada yapamayız elbett.Cehaletdeyince, sadece bilgisizlik akla gelmesin. Bu cinayetleri işleyenler okumuş, tahsil yapmış, belli konularda ilim sahibi olmuş insanlar ama hak, adalet, ahlâk fazilet gibi duygular ortadan kalktığı için o eğitim seviyelerinin ne kendilerine ne de toplumumuza bir faydası olmuyor.
Beşerî Sistemde Adalet Arayışı
Beşerî hukuk sistemi adı üstünde insanların tanzim ettiği, kendi ideolojik düşüncesine göre oluşturup uygulamaya çalıştığı sistemdir. Hüküm değişebilir ve adil bir yargılama sistemi yoktur. Bunun örneğiçoktur. Örneğin ülkemizde idam cezasının kalkması ile bebek katili PKK lideri Apo’nun veya kara para suçundan serbest bırakılan Dilan Polatların cezasız kalmaları insanların vicdanlarında kanayan yaraya en güzel örnektir.
28 Şubattaki dini inançlara karşı yapılan uygulamalar ve İslam’a karşı yapılan düzenlemeler o dönemdeki ideolojik anlamdaki hukuk sistemine diğer bir örnektir. Yani beşeri sistem iktidarlardaki ideolojik yapıya göre şekillenen hukuk sistemidir. Bu sistemde birileri mutlu olurken birileri mağdur olur. Ve Adalet arayışında her zaman suç işleyenin suçu yanına kar, mağdur ettiği insanlara ise büyük bir zulüm olur.
Siyasi İrade ile Zulüm
Cahiliye döneminde güçsüz olanlar, soylu bir aileden gelmeyenler, köle olarak alınıp satılıyor ve hakkını arayan insanlar en ağır şekilde cezalandırılıyordu. Çünkü onları engelleyecek, doğruları tavsiye edecek, yaptıklarının bir cezası olduğunu hatırlatacak dini inanç yoktu. Günümüzde de farklı bir durum olmadığını apaçık görüyoruz.
En basitinden siyasi anlamda nüfusu olanlar her türlü hukuksuzluğu işlemekten imtina etmiyorlar. Ülkemizdeki mafya siyaset ilişkisi veya ihale-siyaset ilişkisi bunlara en güzel örnektir. Bu zincire en son eklenen kare “yenidoğan bebek”cinayetindeki bir doktorun PKK üyeliğinden hüküm yemesi, özel hastanelerden birisinin eski sağlık bakanına ait olması ve Mustafa Kemal Zengin ismindeki bir kişinin Cumhuriyet Başsavcısını makamında kendisini Müsteşar olarak tanıtıp tehdit etmesi. Aynı kişinin tüm siyasilerle olan pozları ve bebek katilleri doktorlarla ilgili dosyaya bakan savcıyı tehdit etmesi Siyasi İradenin hukuk üzerinde ne kadar baskın olduğunu ispatlamaktadır. Eğer siyasi nüfusun varsa dokunulmazlığın vardır. Siyasi iradeden alınan güç insanlarımızı bu şekilde canavar haline getirir.
Tek Çare İslam
Yüce dinimiz İslam insanlığı karanlıktan aydınlığa çıkaran yegâne sistemdir. Bu sistemi bizleri yaratan Yüce Rabbimiz fıtratımıza uygun şekilde dizayn etmiştir. Bu sistem küfre ve zulme karşı tüm insanlığı muhafaza eder. Vahşet ve yaşanan ahlaksızlıklara, haksızlıklara, katliamlara ve kötülüklere yol vermez. Ailemizi ve neslimizi muhafaza etmek istiyorsak İslam üzerine yetiştirmemiz gerekmektedir. Her ne olursa olsun dinimizin emirleri her şeyin önünde olmalıdır. Vereceğimiz her bir taviz adaletsizliğin kapısını aralayan birer adımdır.
Eğer insanlık hayatını İslam’dan mahrum ederse, eğitimin, teknolojinin veyahut servetin yerini kalpleri kararmış, vicdanlar yok olmuş, insani değerlerden uzak cahili dönemindeki insan tipi halini alırlar ve alıyorlar da.
Değerli Kardeşlerim!
İslâm ülkelerinin ve ülkemizin durumu emperyalist-siyonistzihniyatlerin işgalinde can çekişirken İhtişamlı camilerimizin, modern İslami Eğitim merkezlerimizin veya dini hizmet veren cemaatlerinizin insanlığın gönlüne üflediği bir ruh yok maalesef. İslam’a karşı yürütülen ideolojik fikir akımlarına karşı ailelerimizi ve evlatlarımızı koruyamıyor. Toplumlarımızı kukla yönetimler, siyasi iradeler ve kapitalist sistem en etkili oyunlarıdır ve İslam kendilerine karşı tehlike gören batı ağzıyla ve kanunlarıyla hareket ediyorlar.
Eğer toplumumuzu yeniden huzur ve sükûnetin hâkim olduğu bir yer haline getirmek istiyorsak önce nefsimizde sonra toplumuzda Rabbimizin emrettiği bir şekilde İslam’ı yaşamalı ve yaşatmalıyız. Bu kadar menfi durumlara rağmen, Kur’an ve Sünnet-i Seniyyekendimize rehber edinerek İslâm toplumunu ihya etmeliyiz. Ülkemizi ve ümmeti Ebu Cehilleri temsil eden cahiliye sistemine kurban etmemek için, Allah (cc) ve Resülü’nün (sav) gösterdiği yolu takip eden hidayet yolunu en güzel şekilde yaşayarak insanlığımıza göstermeliyiz.
Cenab-ı Hak, hak yolunu tutup, Sırat-ı Müstakim üzerinde olanlardan eylesin, istikametten ayırmasın.