GEMİSİ BATAN İMAM

Son yazımızda “Büyük İmam” olarak nitelendirilen ve ülkemizde de pek çok kişinin mensubu bulunduğu Hanefi mezhebinin kurucusu kabul edilen İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin nasıl bir aileden geldiğinden bahsetmiştik. Bu yazıda da onun hayatından seçtiğimiz örnek olaylarla o büyük önderi kendimize rehber edinmeye çalışacağız. İlk örnek hocaları ile ilgili. İmam-ı Azam’ın yaklaşık dört bin! hocadan ders […]

Yayınlama: 30.01.2023
A+
A-

Son yazımızda “Büyük İmam” olarak nitelendirilen ve ülkemizde de pek çok kişinin mensubu bulunduğu Hanefi mezhebinin kurucusu kabul edilen İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin nasıl bir aileden geldiğinden bahsetmiştik. Bu yazıda da onun hayatından seçtiğimiz örnek olaylarla o büyük önderi kendimize rehber edinmeye çalışacağız. İlk örnek hocaları ile ilgili. İmam-ı Azam’ın yaklaşık dört bin! hocadan ders aldığı rivayet edilir. Onun hocalarına ayrı bir muhabbeti vardı. Mesela bir gün başına bir hastalık gelmiş ve doktorlar ona uzanmasını, ayağını uzatmasını söylediklerinde o ayaklarını doktorların istediği yönden başka bir yöne uzatmış, sebebini sorduklarında ise “bulunduğum tarafa ayak uzatamazdım çünkü o tarafta hocamın evi var” demiştir. Halbuki hocası Hammad’ın evi ile aralarında yedi sokaklık mesafe vardı. (Güzel, 2008) İmam-ı Azam’ın vefatından sonra salih kimselerden biri onu rüyasında ilahi nimetlere ulaşmış bir vaziyette görür. Bu makama ulaşmana ne sebep oldu diye sorunca şöyle cevap vermiş: “Bir gün bir kitap yazarken bir hayvancık gelip kalemin üzerine kondu ve mürekkebi yemeye başladı. Ben yazmayı bırakıp kıpırdatmadan tuttum. O dilediği kadar yedi ve sonra uçup gitti. Bu sebeple, ben bu hayvana gösterdiğim merhametin karşılığı olarak bu lüfutlara mazhar oldum.” (Güzel, 2008) Gerçekten bizlere ince düşünmenin boyutlarını ve karşılığında alınabilecek güzel karşılıkları, çok küçük bir iyiliğin çok büyük sonuçlara yol açabileceğini gösteren güzel bir misal. Haramlardan ve özellikle şüpheli şeylerden kaçınma noktasında son derece titiz olan Ebu Hanife, bir yerden zorla alınan koyunların kendi yaşadığı yer olan Kufe halkının koyunlarına karıştığını duymuştu. Bunun üzerine bir koyunun ortalama kaç yıl ömrü olduğunu bilir kişilere sordu. Yedi sene cevabını alınca tam yedi yıl ağzına koyun eti koymadı. O biliyor ki insan vücuduna haram karışırsa yaptığı helaller tehlikeye girecek. Bu minvalde bazı alim zatlara dualarının neden kabul edilmediğini sormuşlar. Alimlerin çoğunun soru soranlara tavsiyeleri “boğazından haram geçip geçmediğine bak” şeklinde olmuştur. (Güzel, 2008) Bir başka örnek de Yezid b. Harun’dan. O şüpheli şeylerden kaçınma ve ince düşünme konusunda şöyle bir örnek anlatır: “Bir gün Ebu Hanife’yi bir adamın evinin önünde gölge varken güneşte otururken gördüm. Neden gölgede oturmadığını sorduğumda şöyle cevap verdi: Han sahibinin bana bir miktar borcu var. Borç sahibine ait gölgede oturmayı sevmem.” Gerçekten ibretlik bir olay. Büyük İmam şöyle düşünüyor: Eğer bana borçlu olan kişinin evinin gölgesinde oturursam borçlunun aklına alacağından dolayı evimin gölgesinde oturmayı kendi hakkı görüyor gibi bir düşünce gelebilir. O yüzden hem o kişiyi böyle düşündürerek günaha sokmamış olayım hem de hakkım olmayan bir şeyi almamış olayım. Çok latif ve hayran olunası bir düşünme tarzı. Kendisi kumaş tüccarlığı yapardı. İyi giyinir, daima bakımlı gezerdi. Halkın içinde zenginlerden sayılmasına rağmen dünya malına bakış açısı çok farklıydı. Bir gün öğrencilerine ders verirken adamın biri kapıdan seslendi: Ya İmam gemin battı!.. (İmam-ı Azam’ın mal taşıyan yük gemileri vardı.) Ebu Hanife kısa bir iç hesaplaşmadan sonra “Elhamdulillah” dedi. Bir süre sonra aynı adam yine gelip bu kez “Ya İmam, bir yanlışlık oldu; batan gemi senin değilmiş” dedi. İmam-ı Azam bu haberi de Elhamdulillah diye karşıladı. Haberi getiren zat şaşkınlıkla sordu: “Ya İmam gemin battı dedik Elhamdulillah dedin, batan geminin senin olmadığını söyledik, yine Elhamdulillah dedin. Bu nasıl hamdetmek böyle?” İmam-ı Azam şöyle cevap verdi: “Sen gemin battı deyince iç alemimi, kalbimi şöyle bir yokladım. Dünya malının yok olmasından, elden çıkmasından dolayı en küçük bir üzüntü yoktu. Bu sebeple Allah’a hamdettim. Batan geminin benimki olmadığı haberini getidiğinde de aynı şeyi yaptım. Dünya malına kavuşmaktan dolayı kalbimde bir sevinç yoktu. Dünya malına karşı bu alaka ve ilgisizliği ihsan eylediği için Allah’a hamdettim.” Üniversitede fıkıh alanında profesör olan bir hocamız İmam-ı Azam’ın ilmi birikimi ile kendisini karşılaştırmış ve onun topuğu seviyesine gelebilirsem benim için kafidir demişti. İmam-ı Azam da kendisine ilmini soranlara “Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım başım göklere değerdi” demiştir. Hasılı büyüklük başka şey.. Kaynakça Güzel, R. (2008). İmam-ı Azam Ebu Hanife Hayatı ve Menkıbeleri . İstanbul: Çelik.

REKLAM ALANI
Yazarın Son Yazıları
28.02.2023
13.01.2023
16.02.2023
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.