21.yy. Zaman diliminde; insanlık karşı karşıya kaldığı ve kartopu gibi giderek büyüyen şiddet ve türevleriyle sarsılmaktadır. Şiddetin kuşatmadığı bir ülkenin varlığından söz etmek mümkün değildir. İdeolojik ve belli bir amaca yönelik olarak; kadına şiddet öne çıkarılsa da; öncelikle zayıf olanlar/kendini korumakta güçlük çekenler (çocuk, yaşlı, kadın), sonra güçlülerin kendi aralarında ki çıkar kavgaları sonucu […]
21.yy. Zaman diliminde; insanlık karşı karşıya kaldığı ve kartopu gibi giderek büyüyen şiddet ve türevleriyle sarsılmaktadır. Şiddetin kuşatmadığı bir ülkenin varlığından söz etmek mümkün değildir. İdeolojik ve belli bir amaca yönelik olarak; kadına şiddet öne çıkarılsa da; öncelikle zayıf olanlar/kendini korumakta güçlük çekenler (çocuk, yaşlı, kadın), sonra güçlülerin kendi aralarında ki çıkar kavgaları sonucu ortaya çıkan şiddet; insanlığı teslim almıştır. Tüm suçlar birer şiddet ürünüdür. Açlık, yoksulluk, mülteci olmak ve dini, etnik odaklı şiddet ve sonu savaşla/işgalle biten şiddet küresel bir hal almış durumdadır.
İnsanlık, küresel anlamda şiddete karşı olduğunu söyler. Başta Batı Medeniyeti olmak üzere doğu Çin ve Hint medeniyetleri halklar/insanlık adına var olduklarını; bunun için dünyaya yön verdiklerini iddia ederler. Ancak yeryüzü son yüzyılda, batı medeniyetinin jandarması Amerika tarafından ya işgalle ya da sömürge valiler niteliğinde hükümetler tarafından yönetilmektedir. ABD askerinin giremediği yerler ise sinema, Tv. Ve diğer iletişim araçları ile sevk ve idare edilmektedir.
Büyükbabası Japonya’nın önde gelen düşünürleri arasında yer alan;adı Yoshihiro Francis Fukuyama olan ve Chicago kentinde dünyaya gelen Fukuyama; batı medeniyetinin yetiştirdiği bir ideolog; liberal demokrasi ideoloğu; şöyle diyor; “Fransız Devriminden bu yana liberal demokrasi, alternatiflerin herhangi birinden temelde daha iyi bir sistem (etik, politik, ekonomik ve yaşam tarzı olarak) olduğunu defalarca kanıtladı.” Tarihin sonu ve son insan kitabında bunu söylüyor. Kitabın başlığına katılmak gerekir. Çünkü batı medeniyeti ürettiği şiddet (ahlak, insan, hayvan, çevre ve din) ile tarihin ve insanlığın sonunu getirmiştir.
Sevgililer günü yılda bir defa ama zayıfa/kadına şiddet her gün. Avrupa’da kadınlara yönelik tacize dikkat çekmek için ‘Sokakları geri alma’ eylemi düzenleniyor. Yani kadınlara tacize/tecavüze/şiddete uğramadan; korkusuz, endişesiz bir şekilde sokaklarda var olmaları.
Avrupa’da cinsel taciz ve tecavüz konusunda ilk sırayı İsveç alıyor. 2020’de kişi başına düşen gayri safi milli hasılası yaklaşık 52 bin dolar olan;10 milyon nüfuslu ülkede 2020’de yaklaşık 25 bin kişinin cinsel saldırıya maruz kaldığı, bunların 9 bin 360’ının tecavüz vakası olduğu kayıtlara geçmiştir.17 milyon nüfusa sahip; Hollanda’da yapılan bir araştırmaya göre, her üç genç kadından ikisi sokakta tacize uğruyor. Taciz, en fazla büyük kentlerde yaşanıyor. Nüfusu 5,5 milyon olan, Finlandiya’da her yıl 50 bin kadın cinsel şiddete maruz kalıyor. Nüfusu 5.391.369 olan, Norveç’te 2020’de kayıtlara geçen cinsel taciz vaka sayısının 6 bin 874 olduğu belirtiliyor.Nüfusu 5.850.189 olan, Danimarka’da Ülkede 2017’de tecavüze uğrayan veya tecavüze teşebbüs vakası 24 bin. Nüfusu 84 milyon 680 bin 273 kişi olan, Ülkemizde 2009 yılında cinsel suçlar olayı 562 iken 2019 yılında 5800 olduğu belirtiliyor.
Liberal Demokrasinin anası olan Amerika’yı ise konuşmaya gerek yok sanırım. İnsanlık suçu üreten ülke. Batı medeniyeti ve liberal demokrasi suç üretiyor. Şiddet üretiyor. İnsanlığın ve “tarihin sonunu” getiriyor. Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi kadınlar sokaklara çıkamaz oluyor. Liberal demokrasinin ürettiği insan tipi; şiddet abidesi. Suç makinesi…Avrupa’da kadınlar “sokakları geri alma” gösterileri düzenlerken Liberal Demokrasi üyeleri 14 Şubat sevgililer gününe hazırlanıyor. Sevgililer günü şiddet üretme günüdür. Diğer adı Nikahsızlığın yaygınlaştırılması olan sevgililer günü şiddet üretmektedir.
Türkiye’de ise “celladına aşık” zihniyetin ve yaşamın mensuplarından biri olan; HDP’li Oya Ersoy Meclis konuşmasında “Size neden gerici diyoruz biliyor musunuz? Çünkü sizler 500 yıl geride kalmış Osmanlı’yı, 1500 yıl geride kalmış din esaslı toplum düzenini yeniden hortlatmaya çalışıyorsunuz. Biz kadınlar özgür olabileceğimizi öğrendik ve ne 500 yıl ne de 1500 yıl öncesine gitmeye niyetimiz yok. Götüremezsiniz.” ifadelerini kullanıyor. Din ve gelenek düşmanı zihniyetin gidişi nereye? Gidecek yeriniz yok. Çünkü hep tecavüze uğruyorsunuz.
Liberal demokrasi bağlıları; din ve gelenek karşıtları; Batı sevdalıları; sizin örneklerinizden biri de İsviçre “1980’lere kadar yetim, gayrimeşru doğmuş, ebeveyni alkolik, ayrılmış veya fakir olan çocuklar devlet tarafından bazen açık artırmada satılarak çiftliklerde taciz ve tecavüze uğramış ve zorla çalıştırılmıştır.” Nikahsız birliktelikler gayri meşru çocukların doğumu demektir. Sevgililer günü ise bunun ilk adımıdır. Liberal demokrasi siz kadınlara; işe giderken, pazara çıkarken, okula giderken “tecavüz edilebileceğini” öğretti. Tecavüz ve yağma düzeninin kurbanları köleliği özgürlük diye öğrendiniz. “Biz kadınlar özgür olabileceğimizi öğrendik” diyen kara zihniyetin savunucuları; değil yetişkin, çocuk yaşta kız ve erkek çocuklarını tecavüz ve tacize kurban verdiniz. Siz sokağa çıkamaz oldunuz. Siz kayıp ettiniz. Siz insanlığa şiddetten başka bir şey veremediniz. Hasta ettiniz ilaç sattınız. Savaş çıkardınız silah sattınız. Cinsel özgürlük dediniz beyaz kadın ticareti yaptınız. Taciz ve tecavüzü çocuk yaşlara indirdiniz.
Sizin medeniyetinizin sonu geldi. Çünkü siz insanlığa gözyaşı ve şiddetten başka bir şey veremediniz.