Yasama, yürütme, yargı yanında, kamuoyu adına görev yapan, denetleme özelliği bulunan dördüncü kuvvet; olarak tanımlanır medya. Ve gazete(ci)ler bir güç olarak toplumsal/kamusal alanda yer almışlardır. Matbaanın bulunuşuna kadar insanlar sabahları güne kutsal kitaplarından (Tevrat, İncil, Kur’an-ı Kerim) bir bölüm okuyarak güne başlarlardı. Sabah evlerinden işlerine öylece giderlerdi. Ancak matbaa ve ürünlerinin; gazete, dergi, mecmua ve […]
Yasama, yürütme, yargı yanında, kamuoyu adına görev yapan, denetleme özelliği bulunan dördüncü kuvvet; olarak tanımlanır medya. Ve gazete(ci)ler bir güç olarak toplumsal/kamusal alanda yer almışlardır. Matbaanın bulunuşuna kadar insanlar sabahları güne kutsal kitaplarından (Tevrat, İncil, Kur’an-ı Kerim) bir bölüm okuyarak güne başlarlardı. Sabah evlerinden işlerine öylece giderlerdi. Ancak matbaa ve ürünlerinin; gazete, dergi, mecmua ve diğerlerinin yaygınlaşması ile birlikte insanlar; kutsal kitapları ve duaları yerine gazeteleri okuyarak, radyolarını dinleyerek güne başlar oldular. Böylece gazeteler günümüzde medya organlarıyla birlikte, başta internet ve televizyon dahil; kutsal kitapların yerini aldılar. 19 yy. ve öncesinde tanrının sözüyle ve onun yönlendirmesiyle güne başlayan toplumlar; 20.yy ve sonrasında ise medya organlarının sözü ve yönlendirmesiyle güne başlar oldular. Ve yatarlarken medya ürünleri ile yatar oldular.
Bu şüphesiz ki sıradan basit bir olay değildir. İnsan(lığ)ın yaşantısını ve geleceğini çok yakından ilgilendiren bir olaydır. En kestirme ifade ile tanrı ve sözünün rolünü alma ve çalma olarak ifade edilebilir. Hz. Peygamberin arkadaşlarından Hassan b. Sabit şair ve yazardır. O dönemde şiir bugünün medyası rolünü üstlenmektedir. Öyleki şiirin bir güç olduğunun farkındadır. Ve şöyle söyler “Bir insan ha aslan pençesinde paramparça olmuş, Ha olmuş şiirimin nişanı. Aynı kaderdir onu bekleyen, Annesi yakında ağlayacak ona.” Bu günde öyle değil midir? Medya ve çalışanlarının hedefi olan kişi, kurum, kuruluş, parti ve siyasilere; anneleri ağlamaktadır. Yerkürede egemenlerin (müşrik emperyalistler) kontrolünde olan medyanın hedefi olan ülkeler; ambargoya ve işgale konu olmaktadırlar.Evet, medya bir güçtür. Ahlakın, adaletin ve özgürlüğün elinde/kontrolünde olmalıdır. Haktan yana halk adına kalemler oynatılmalı, köşe yazarları yazmalı, haberler verilmelidir. Televizyon programları yapılmalıdır. Bunun bir temenni olduğunu ama gerçekte böyle olmadığını halk biliyor.
İki yüz yıl önce tanrının/kutsal kitapların sözü yerini alan medya; günümüz dünyasında çok itibar kaybetmiştir. Satılık kalemler, satılık köşe yazarları, kiralık vicdanlar. Gücün karşısında balmumuna dönen; göz alıcı elbiseler içerisinde kişiliğini yitiren varlıklar. Başta gazeteler olmak üzere, medya inandırıcılığını kaybetmiştir. Halbuki medyanın varlık nedeni: Yasama, yargı ve yürütmenin yanında; halk adına, adaletin tecelli etmesi için denetleme görevi rolünü üstlenmektir. Hakikatin yaygınlaşması noktasında çok ciddi sorumluluğu olan medya mensuplarının; birer tetikçiye dönüşmemesi ve çıkar gruplarına alet olmaması adına; merkezi ve yerel yöneticilerin de şüphesiz ki sorumlulukları vardır.
Bu kutsal mesleğin korunması önemlidir. Medya mensuplarını satın almaya yeltenmeyen; medya sahipleri, yönetici ve siyasilere ihtiyaç vardır. Bir yazar olarak bu tespitlerde bulunmak, beni de çok üzmektedir. Biliyoruz ki her sahada ve her alanda olduğu gibi medyada da kalemini satmayan nitelikli insanlar vardır.
Selam onlara olsun.
Gazeteciler günü kutlu olsun.